(Bu çocuk gülünce gözleri kısılıyor ya. İşte beni o gözlere gömün!)
Gece uzun bir tanışmanın ardından uyumuştuk. Sabah gözümü açtığımda yemek kokuları burnuma doluştu. Seohan yanımda ise bu yemek kokusu nerden geliyordu? Yataktan sıyrılıp odamdan çıktım. Mutfağa giridim. Kapıda bu sevimli adamı inceledim.
-Dedeciğimmm... Dedim ve gidip ona sarıldım. Gülümsedi ve çorbayı karıştırmaya devam etti.
-Omo! Yosun çorbası!
-Büyükanneninki kadar olmasa da yapmak istedim. Evleniyorsun. Stres altında olmalısın. İyi gelir. Dediğinde istemsizce gözlerim dolmuştu.
-Ağlayacak mısın? Hayır! Ağlama da al şunun bir tadına bak. Dediğinde güldüm ve göz yaşlarımı bastırmaya çalışarak kaşığı elinden aldım ve bir kaşık yosun çorbası içtim. Kokusu ve tadı çok güzel gelmişti bana. İçinde sevgi vardı çünkü.
-Çok güzel olmuş. Dedim ama sesim titremişti.
-Ağlarsan seni döveceğim. Dediğinde ona gülümsedim. O sırada kapı çaldı.
-Ben bakarım. Dedim ve kapıya gittim. Kapıyı açtığımda Chejin teyze, Woobin ve Mingi gelmişti. Bu tatlı süprizi ağzım açık gülerek karşıladım.
Woobin:
-Damat Bey nerde? Deyip elindeki şişeyi havaya kaldırdı.-Odada uyuyor. Dediğimde ve içeri geçip odama gitti. Mingi ve Chejin teyze de onun arkasından içeri girdi. Kahvaltıyı biraz daha genişleterek ve Seohan'ı da uyandırarak beraber kahvaltıya oturduk. Beraber kahvaltıyı yapmak çok güzeldi.
Seohan:
-Bu ne güzel bir sabah böyle. Kalabalık.Woobin:
-Dedecim. Yemekten sonra damadı düğünden önce bir hamama götürüyoruz değil mi?-Siz gençler hala hamama gider misiniz?
Mingi:
-Tabiki dedecim! Unnie biz de gidelim.-Bilmem. Chejin teyze gelmek ister mi?
Chejin teyze:
-Tabiki isterim. Bir güzel eğlenelim.-Tamam o zaman gideriz. Dedim ve gülümseyip yemeğime geri döndüm. Birden Seohan yemekten kalktı. Lavaboya gider diye düşündüm bir an. Ama odayı girmiş ve çok kısa bir süre sonra da geri çıkmıştı. Oraya odaklanmadan yemeğime devam ederken yanımda durduğunu fark ettim. Lokmamı yutup ona döndüm. Aniden yere çömelince tüm algılarımın sabahları kapalı olmasına küfrettim.
-Bu yüzüğü benim için takar mısın? Dedi ve yüzük kutusunu açtı. Tamam. Kabul edelim ki bundan hiç haberim yoktu. Evlilik teklifinde bu kadar acemi olması çok sevimliydi. Gülüp saçlarını karıştırdım.
-Bilmem taksam mı? Takmalı mıyım?
Seohan:
-Bence takmalısın! Dediğinde daha fazla gülüp kutudan yüzüğü aldım ve parmağıma geçirdim. Sonra kollarımı boynuna dolayıp kocaman bir öpücük hediye ettim ona. Onu tanıdığım günden bugüne kadar hiç bir ayrıntısı için pişman değildim.Yemeğimizden sonra hazırlanıp hamama gittik. Bir güzel hamamda temizlendikten sonra çıktık ve yine Woobin'in arabasına doluştuk. Yüzüğümü incelemeye başladım. Sonra başımı eğip Chejin teyze'nin omzuna koydum.
-Büyükanne! Çok hoş kokuyorsun! Dedim ve iyice sokuldum. O da bana sarıldıktan sonra tüm yolu öyle tamamladık.
Eve geldiğimizde herkes evine dağılmıştı. Seohan lavaboya koşunca Dedeciğim de koltuğa yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MOON'S SON~
Fantasy🌙Gecenin kahramanları bilinmezler. Ve bilinmeyen kahramanlar en güçlü olanlardır...