🌙

50 7 0
                                    

(Biasıcıklarım😀)

Gecenin 3'ü. Ağlama sesi. Uyuyamamanın verdiği yorgunlukla kalkan beden...Arkama doğru dönüp Minho'yu kucağıma aldım ve yatakta oturdum.

-Annecim neden uyumuyorsun? Lütfen uyu artık! Gerçekten çok yoruldum...umarım anlamıştır diye düşündüm kısa bir süre. Sonra yine uzuuunca bir süre emzirdim onu. Hala uyumuyordu. Uyumamakta ısrarcıydı. Elimi telefona atıp telefonu ucundan kaptım. Saat 07:12'ydi. Tüm gece uyuyamamış ve Minho ile ilgilenmiştim. Seohan ise yanımda horlaya horlaya uyuyordu.

-Oğlum! Babayı uyandıralım mı? Babayı rahatsız edelim değil mi? Dedim. Gözlerini faltaşı gibi açmış ve yüzüme bakıyordu. Onu Seohan'ın üstüne koydum ve tepinmesini bekledim. O tepinmeye başlayınca Seohan'da uyanmıştı.

-Babasıııı...oğlun seni istiyor!

-Oğlum mu istiyor annesi mi veriyor?

-Oğlun istedi. Gerçekten! Dediğimde Minho'yu kucağına alıp dikleşmişti. Onu yatağa uzandırıp izlemeye başladık. Uyumak istemiyordu. Bizim ise deli gibi uykumuz vardı. O yatakta bize bakıyordu biz ise ona bakıyorduk. O kadar uykum geliyordu ki kocaman esnedim. Gülümsemişti. Komik mi gelmişti ona?

-Çok mu komik evladım? Dedim. O kadar güzel gülüyordu ki kızamadım. Ben de gülmeye başladım. Sonra eğildim ve yanağına kocaman bir öpücük bırakıp öyle kaldım. Seohan'da aynı işlemi diğer yanağına yapmıştı. Aynı anda üstünden kalkınca şaşkın gözlerle bir bana bir babasına bakıyordu. Sonra aniden öğürüp banyoya gittim. Uzunca bir süre kusup tüm enerjimi kaybettim. Elimi yüzümü yıkayıp geri geldiğimde Minho, Seohan'ın elindeydi.

-İyi misin?

-Evet. İyiyim. Dedim. Yanıma geldi ve başımı tutup anlıma bir öpücük kondurdu. Minho ile ilgilene ilgilene saat 8 buçuk olmuştu. Sonunda onu uyutunca biz de yatağa girmiştik.

-Mimi...

-Efendim!

-Minho hep bizim aramızda mı kalacak?

-Evet.

-Sana sarılarak uyumayı özledim...buna bir çözüm bulmalıyız.

-Bir beşik alırıııızz...takma kafana!

-Tamam. Ne zaman alırız?

-Bilmem. Boş bir vaktimizde gider alırız. Uyu hadi. Dedim ve gözlerimi kapattım.

Geri uyandığımda saat 11'e geliyordu. Yerimden kalkıp kahvaltıyı hazırladım. Ardından odaya girdim. Minho uyanmış tavanı izliyordu. Beni görünce heyecan yapıp ani hareketler yaptı. Onu kucağıma aldım. Burnumu boynuna gömüp derin derin kokladım. Sonra sırtını sıvazlamaya başladım.

-Seohan...Seohaaaann...kalk da kahvaltıya gel.

-Tamam. Dediğinde çıktım ve annemin odasına gittim.

-Anneciiim! Kalk da kahvaltıya gel. Dedim ve tekrar çıktım. Bu sefer dedemin odasına gittim.

-Dedeciğimmmm gelin de kahvaltı edin.

-Tamam kızım geliyorum. Dediğinde o odadan da çıktım. Minho, az önce sırtını sıvazlamanın verdiği etki ile geğirmişti.

-Aigo! Rahatladın mı? Dedim ve başını okşadım. Beraber kahvaltıya oturmuş mutlu ve huzurlu bir şekilde kahvaltı ederken kapı çaldı. Seohan kalkıp kapıya gitti ve kısa bir süre sonra geri geldi.

-Minho bey artık bizim resmi oğlumuuuuzz...dedi ve belgeleri önüme bıraktı. Kimliği, doğum belgesi, aşı kartı, aşı takvimi, raporları...bir sürü belge bize aitti artık. Gözlerim aniden dolunca bakışlarımı hemen Minho'ya çevirdim. Kucağımda boş boş yüzümü inceliyordu. O tombiş yanaklarına gömülüp kocaman öptüm. Öperken kokusunu da içime çekiyordum. Ben artık resmiyete göre de bir anneydim.

~MOON'S SON~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin