🌙

142 14 17
                                    

(Jeon Wonwoo sen hayatımdaki çok güzel bir ayrıntısın...❤)

Bitirdiğim dil anlatım kağıtlarını düzene sokup elimi dövmemin üstüne koydum. Heyecan yapmıştım. Birkaç kez dövmemin üstünden parmaklarımla geçtikten sonra ayın tekrar deli gibi parladığını görüp kafamı o yöne çevirdim. Dünki gibi gözlerimi kamaştırmıyordu. Pencereme yaklaşan bir ışık huzmesinin pencereme geldikten sonra insana dönüştüğünü görünce küçük dilimi yutmuştum. Gözlerim pörtlemişti. Ama yine onunla karşılaşmak güzeldi. "Dünki şok en büyük olanıydı ve artık her şey olabilirdi." diye düşünüp oturduğum sandalyeden kalkıp onu yine pencereden indirdim ve pencereyi kapattım. Dilimi nasıl olsa bilmiyordu. Söylemek istediklerimi şu an söyleyemezdim. Tekrar onu sandalyeye oturttum. Boş bir beyaz kağıt aramış ama bulamamıştım. Hepsini dil eğitim kağıtlarına  harcamıştım. El hareketleri ile anlatacaktım. Omuzlarını tutuktan sonra dikleştim. Benden gözlerini ayırmıyordu. İstediğimde buydu zaten. Elimi kolyeme götürüp parmağımla onu gösterdim. Devamını nasıl getireceğimi düşünüyordum. Çünkü resim çizmeye odaklanmıştım ama kağıt bulmamak her şeyi bozmuştu. Durdum. Baştan aldım. Tekrar elimle kolyeyi gösterdim.

-Ben bıraktım. Kolyeyi gitmeden önce yanına ben bıraktım.

Konuşmuştu. Dün tek kelime etmeyen adam konuşmuştu. Katı ama çok hoş bir ses tonu vardı. Donup kaldım. İşte bu olamazdı. Nasıl olduğunu soracaktım ama kekelemeden konuşamıyordum. Sonunda dilimin bağı çözülünce sordum.

-Şimdiye kadar dilimizi biliyor muydun? Dün neden konuşmadın? DELİ MİSİN SEN? SAPIK MISIN? KAFAYI MI DELİN? YALAN MI SÖYLÜYORDUN BANA? Bağırmama hakim olamıyordum. Kafayı yiyecektim. Oturduğu yerden kalktı ve kollarımı tuttu. İşte o zaman susmuştum.

-Sakin ol. Sinirden eğdiğim başımı onun beni hafifçe sarsması ile kaldırdım. Kollarımı tutmuştu ve yüzüme bakıyordu. Başımı kaldırınca gözleri ile karşılaştım. Aklım başımda değildi. Gerçekten ne oluyordu anlamamıştım. Kollarını indirdim. Sonra onu tekrar sandalyeye oturttum.

-Anlat bana. Her şeyi.

-Tamam. Ay'ı biliyor musun? Ben Ay'ın 3.oğluyum.

-Ayın oğlu mu? Dediğimde o da başını evet anlamında salladı.

-Yıldızlar yeryüzüne bağlıdır. Yeryüzü ile bağlantısı olmayan tek yıldız Ay'ın oğluna aşık olur. O yıldıza, yeryüzü ile bağlantısı olmadığı fark ettirildiği zaman, Ay'ın oğlu onunla evlenmek için yeryüzüne gelir. Her kuşakta bu böyledir. Benim babam da öyle yaptı.

-Ne nasıl yani? Anlamadım. Baban da mı bir insanla evlendi?

-Kolay olarak anlatayım. Gittiğiniz falcı sana "Senin yıldızın Ay'a aşık" dediği zaman benim senin yanına inme vaktim geldi. Senin yıldızın sen doğduğundan beridir Ay'a yani Ay'ın oğluna aşıktı. Ve sana öyle söylendikten sonra benim gelme vaktim geldi. Bu yüzden dün gece geldim. Aslında dövmeyi okşayınca gelmiyordum. Ama dün gece Ay tarafından sana bu güç gönderildi. Bizim aramızdaki bağ artık aktif.

-Yani dün o kadın seni uyandırdı gibi bir şey oldu değil mi? Peki Ay'ın oğluna aşıksam, neden Ay'a aşık deniyor ki?

-Evet öyle oldu. Yıldızın astronomide Ay'a doğru dönük olmasından kaynaklanıyor. Ben seni nasıl gökyüzünden izliyorsam senin yıldızın da beni izliyordu.

-Yüce tanrım! Ama benim sevgilim var ve bunu biliyorsun?

-Evet. İşte bu seferki tuhaf olay bu. Normalde Ay'a aşık olan yıldızların sevgilisi olmaz. O yüzden seninle evlenmeyeceğim.

-Huh? Neden?

-Çünkü yeryüzündeki insanlar sevgilisi varken başkasıyla evlenmiyor.

-Sen yeryüzünden herkesi görebiliyor musun?

~MOON'S SON~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin