🌙

42 6 2
                                    

(Gülümsuuuu😍)

Akşam herkes evine dağılmıştı. Ben, Seohan, Minho ve dedem tek kalmıştık. Dedem akşama doğru biraz rahatlamıştı. Ona oturma odasında bir yatak hazırladım ve televizyonun karşısına koydum. Sıkıldıkça televizyon izleyip gazete okuyordu.

-Mimiiii...

-Efendim?

-Minho altını pisletmiş.

-Mutfağı temizliyorum. Değiştir işte! Bir süre ses kesilince yanıma geldi.

-Yer değiştirelim. Ben mutfağı bitiririm. Sen altını değiştir.

-Tamam. Dedim ve elimi durulayıp Minho'yu kucağıma aldım. Oturma odasına gitmeden önce odama uğrayarak bez ve ıslak mendil alıp oturma odasına geçtim. Onu koltuğa uzandırıp pijamasını çıkardım. Rahatlamıştı. Kaçmaya ve dönüp durmaya çalışıyordu. Onu zorla tutup altını açtım. Islak mendil ile onu temizledikten sonra kısa bir süre kaçmasına izin verdim. Onu çıplak bir şekilde kucağıma alıp öpe öpe mutfağa gittim. Biberonunu çıkarıp ağzına koydum. Rahatlamış ve özgürlüğe kavuşmuş bacakları ile tepiniyordu. Biberonu içmeyi reddetmeye başladığında biberonu yerine geri bıraktım ve daha altına etmeden gidip primasını bağladım. Tekrar pijamasını giydirdim ve onunla oynamaya başladım.

Hawon'a hiç benzemiyordu. Tıpkı Rommy gibiydi. Onların oğlu olarak doğmuştu. Ama benim oğlum olarak ölecekti. Hayat çok tuhaftı...gerçekten! Minho fark etmesem de hayatımda çok fazla yer edinmişti. Bir şeye çok çavuk uyum sağlayabilen. Alışabilen biriydim. Minho da öyle olmuştu. Ona çok alışmıştım. Sanki olmazsa olmayacak gibiydi.

Birini tüm kalbinizle sevmeniz için kan bağınızın olmasına ihtiyacı yoktu. Bunu hayatımın her gününde ve her döneminde zaten yaşamıştım. CheJin teyze sadece komşum, dedem sadece çiçekçi, Woobin ve mingi sadece arkadaş, Minho sadece bir emanet ve Seohan'da sadece ayın bir oğluydu aslında bakarsanız. Ama hepsi benim ailemdi. İşte bu yüzden Minho da benim oğlumdu.

Onun kokusunu özlediğimi fark edince burnumu boynuna gömdüm ve derince kokladım. Klasik bir bebek kokusuydu ama nasıl bana bu ladar hoş gelebilirdi. Aniden durdum. Aklıma bir şey gelmişti. Onu kucağımda yatay olarak tuttum.

-Seohaaaaan! Seohaaaaan!

-Efendim?

-Bize elma suyu al!

-Huh?

-Ben ve oğlum elma suyu istiyoruz! Dede için de faydalı. Git ve bize elma suyu al!

-Senin canın çekmiş olmasın. Tamam gidip alacağım. Dedi ve güldü. Sonra odamıza gidip biraz oyalandıktan sonra evden çıktı.

-Oğluum! Elma suyu istiyoruz değil mi? Elma suyunu sevecek misin bakalım. Ben çok severim! Dedim ve yine saçını okşamaya başladım.

-Hyemi kızım. Minho'yu bana ver. Bana biraz yiyecek hazırla. Acıktım.

-Tamam dedeciğim. Dedim ve Minho'yu kucağına verip mutfağa gittim. Ona yemek yapmayı bitirmeye yakın Seohan gelmiş ve elma suyunu mutfağa bırakıp banyoya gitmişti. Elma suyunu da sofrasına ekledikten sonra Minho'yu kucağından alıp kısa bir süre koltuğa bıraktım ve dedemin tepsisini getirip bu sefer tepsiyi kucağına koydum. Minho'ya doğru giderken Seohan gelmiş ve tam onu alacakken kendisi almıştı

-Kaptım kaptım! Dedi ve gülümsedi. Onlar oynarken ben telefonumu kurcalamaya başlamıştım.

-Miniğimiz doğunca daha büyük bir eve taşınmamız gerekecek.

-Doğru.

-Hayır taşınmamıza gerek yok dedeciğim. Minho'ya bir oda yaparsak beraber kalabilirler. Değil mi Seohan?

~MOON'S SON~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin