Hayallerime saniyeler kala..
Sınırlardaki kıza kaydı gözlerim boşluğa bakarken tıpkı bir labirente kaybolmuş gibi bir umutsuzlukla gözünden zemheri bir yaş aktı boşluğa. Acımasızlığın kıza çektirdiği acılar büyüyüp ulaşılması imkansız bir hale büründü. Benliğim yok olmuş acılarla bürünüp doğmuştu tekrar ve tekrar.
Günlerdir kaldığım bu yerde karşıdaki duvarı izleyip boşluğa bakan gözlerimle tepkisizce baktım. Bugünlerde yaptığım tek şey bu olmuştu en büyük tepkim tepkisizliğimdi. Bazen inanmak istemeyip kriz geçirdiğim geceler beni uykusuz bırakıyordu. Son günlerde ise tepki bile vermiyordum. Verdikleri ilaçlarla bir yada iki saat uyuyabiliyordum o da kâbuslarla uyutmuyordu. Sakinliğim doktorların dikkatini çekmişti ve dengesiz hallerimden sonra bu halim onları şaşırtmıştı. Günler haftalara dönüştüğünde haftalar neredeyse bir ayı doldurmuştu. Ben bütün sorunlarımla bu küçük yerde boğuşurken dışarıda amansız bir sessizlik vardı. Yorgun bedenim günlerin ardından küçücük kalmıştı. Zordu, gerçeklikten arınmış beyin, acılar içindeki bedene ağır geliyordu. Bunu hak edecek ne yaşamıştım ki.
Doktor ve ekibi içeri girdiğinde doktor hemşireden belgeleri almıştı.
"İlk geldiğin günlere nazaran daha iyisin hemen toparlanmana sevindim ilaçlara devam edeceğin sürece yarın çıkmana izin verebilirim." Dedi. Yorgun bedenim hareket dahi edememişti kafamı çevirip kafamla onaylamıştım. Konuşmaya da gücüm yoktu.
"Pekâlâ, kendine iyi bak yarın taburcu işlemlerin için tekrar yanına uğrarım." Dedi ve odadan çıktı yanından ayrılmayan hemşirelerle birlikte.
Şuan mutlu olmam lazımdı ama yine tepkisiz kaldım ve iç sesime kulak verdim. Galiba bir nebze mutlu olmuştu çünkü burada nefes alamıyordum.
Sabah annem ve babam beni almaya gelmişlerdi. Annem başımı okşayarak saçımı tarıyordu babam ise kıyafetlerimi topluyordu. Onlar benim en değerlilerimdi. Her zaman her şekilde asla beni yalnız bırakmıyorlardı yaptığım her şeyde beni destekliyorlardı tabi mantığımın olduğu kadarıyla. Liseden sonra okulu bırakmıştım okul bana ne yapacağımı öğretmekten acizdi. En büyük krizlerimi o zaman yaşamıştım samimiyetsiz insanların birbirleriyle arkadaş olmaları midemi bulandırıyordu. Onlar benim arkadaşlığımı hak etmiyorlardı samiyetsizlik ve yalan kabullenemediğim tek şeydi. Ve tanıdığım insanların yüzde 99'u öyleydi.
Doktor içeri girdiğinde kafamı o tarafa çevirmiştim.
"Evet çoktan hazırlanmışsın bile e bizede taburcu etmek düşüyor hemşire hanım hemen hazırlayın bekletmeyelim onları fazla. Umarım bir dahakine hastane dışında karşılaşırız." Dedi.
Annem "Çok teşekkür ederiz doktor bey." Dedi doktor gülümseyerek karşılık verip odadan çıkmıştı.
Eve dönüşüm sadece anne ve babamın sevindiği bir durumdu ben ise daha özgür kalmama minnettim. Hatıralar zihnime doldukça kendimi meşgul edecek bir şeyler bulmak 4 duvar odada gerçekten imkânsızdı.
Yola çıkıp bir taksi ile eve dönmüştük. Kendimi özgürlüğe adamışken eve girmek istemedim ama izin vermeyecekleri içinde vazgeçip eve girmeye karar verdim daha fazla sorun istemiyordum gerçekten.
Odama geçmek için izin alıp yukarıya merdiven trabzanlarını tutarak yavaşça çıktım. Hayatı şu trabzanları tutacak kadar bile istemiyordum ama halim yoktu tutmamaya.
Odama girdiğimde yatağımın üstüne konulmuş Tuna ve Seraya baktım bensiz üzülmüş olmalılardı. Onları es geçip perdemi araladım güneşin keskin ışıklarıyla karşılaşınca tekrar kapatmıştım. Işığı yalnızca yıldızlarda severdim. Ne tuhaf ki güneşte bir yıldızdı. O yüzden güneş dışındaki yıldızları demeliydim bu daha doğru olurdu. Velhasıl doğru ne yanlış ne ayırt edemeyen ben bunları umursamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL IŞIĞI
Novela JuvenilUçurumun dibindeki kız bir adım ötesi uçsuz karanlığa giden yoldu düşünmedi düşünse kıyamazdı ve tuttuğu el ile birlikte kendilerini bıraktılar sonsuz karanlıklara...