3 | 'isimsiz canavarlar yarattım'

635 59 34
                                    


the weeknd - call out my name

Başaramıyordum.

İki duvarın arasında kalan ruhum bir kaçış yolu ararken kendini hep en derinde acı içinde buluyordu. Olanları kabullendiğimi düşünürken her bir eski anı hatrı kalmışçasına düşüyordu mazilerin barındığı aklıma.

Aşmalıydım, eskiden acı verecek her şeyi aşmalıydım. Aksi takdirde bu yolda devam edemeyeceğimi bilhassa biliyordum. Ailemin pisliğine boyun eğdiğimde kaybettiğimi biliyordum fakat bu kaybedişin içindeki asıl kazanan ben olacaktım.

İşte buradayım. Zihnime yeni bir mekan daha çizilirken hemen Chanyeol'ün arkasında, yabancı yüzlerin göz hapsinde ve Çinli çocuğun yanında duruyordum. Sabah aynı ortamda bulunduğum kişiler hemen sağımızda dururken koca gözlünün odaklandığı tek kişi bu depoda bulunan tek masada oturan adamdı.

Yolda konuşurken Lay zaten buraya geleceğimizi söylemişti ve karşımızda ki 40'lı yaşlarda olmasına rağmen dinç görünen adamın Han denilen kişi olduğunu biliyordum.

Gözleri bir an olsun üstüme değmezken rahat aldığım nefeslerin tadını çıkarıyordum. Chanyeol gerekmediği sürece ağzımı açmamamı söylemişti. Çinli olan ise eğer sorulursa Piramitten olduğumu söylememi ve gerisini koca gözlüye bırakmamı özellikle bastırmıştı.

Eun hemen Kyungsoo'nun yanındayken arkasında durduğum Chanyeol'ün de bir adım kadar solunda başka bir yabancı vardı.

"Yıllardır hak kazandığınız dokunulmazlığı ilk defa değerlendirmiş olmalısın Chanyeol." diyen Han ayaklanırken aniden bana dönmüş ve dudağının kenarının kıvrılmasına şahit olmuştum. Yavaşça kalktığı sandalyeden masasına doğru ilerleyip kalçasını yasladı.

Pür dikkat hareketlerini izlerken duvardaki boşluklardan soğuk hava yüzümü yalıyordu.

"Fakat hiçbir zaman dokunulmazlığa ihtiyacın olmadığını söylemiştin, sanırım arkandaki istisna olmalı. Söylediğinin üstünü çizdiğine göre."

Yanımdaki çinli bir şeyler gevelerken sadece önümdekilere odaklanmıştım. Yetersiz ışıkla aydınlatılan depo gerginliğimi bir an olsun azaltmazken Chanyeol'ün sesi yankılandı.

"Böyle bir şansım olduğunu söylemenize rağmen hala neyi irdelemeye çalıştığınızı anlamıyorum. Dokunulmazlığı değerlendirdim ve Piramit'e bir başkasını ekledim."

"Yıllarca değişmeyen Piramit'e mi?"

Han'ın hemen arkasında yüzüme yumruğunu patlatan kişi konuşurken gözlerimi devirmiş ve ayaklarımla ritim tutmaya başlamıştım, susmak kesinlikle zordu.

"Bırakın da üvey kardeşimi alıp almayacağıma ben karar vereyim, değil mi itaatkar köpek Jaebum?"

Chanyeol'ün dudaklarından çıkan zehirli oklar tam yerini bulurken yüzünde hafif bir sırıtış peyda olmuştu. Jaebum'a kapak yapmamak için kendimi zor tutarken Çinli çocuk tam olarak isteğimi yerine getirmiş ve sessizce kapak yapmıştı.

Sırıtışım büyürken Chanyeol'ün dudaklarından dökülen kelimeleri yeni anlıyormuş gibi aniden donmuştum. Üvey kardeş? Kim demiş? Cidden söyleyecek başka yalan yok muydu da birbirimizi kardeş ilan etmişti?

Kendimce karmaşıklıklardan çıkmaya çalışırken önüme dönmemle Han'ın oklarının tam üstümde olduğunu gördüm. Gözlerini bir an olsun ayırmazken kaşımı kaldırmış ve dudaklarımı aralamıştım fakat aynı anda Chanyeol tam olarak önüme geçmiş ve adamla olan göz temasımızı kesmişti. Eun şaşkınca bakarken kesinlikle benimle aynı şeyleri düşündüğüne emindim.

karanlığa ait kırmızı şaraplar | chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin