Rüzgar özgür hissettiriyordu. Her bir darbesi nefes almamı kolaylaştırırken hissi dahi güzeldi. Yollarım taşlar ve camlarla donatılmışken bu kadar özgür hissetmemem gerektiğini bildiğim halde bencil davranmaktan çekinmiyordum. Arkamda bıraktığım yollar kanla süslenecekti, kim bilir. Fakat bu yolda düşünmem gereken ayaklarımdaki kesiklerin ne kadar can yakıcı olduğu değil, kırmızı sıvımın onun tuvalinde ne kadar güzel ve bir o kadar aykırı görüneceğiydi. Biliyorum herkesin kafasındaki ipleri birbirine dolayıp çözülemez kıldım fakat bu yol tehlikeli. Bu yol can alıcı, can verici. Bu yol tuvale tek renk kullanmak gibi.
Tanrı bize bir renk daha kılsın.
Rüzgar bir kez daha esti fakat bu sefer peşinden çiseleyen yağmuru getirirken Sehun'a olan yalvarmalarıma galip gelmiş ve beni Jongdae'nin evine kısa süreliğine bırakması için ikna etmiştim. Otuz saniyelik ıslanma maceramdan sonra apartmana girmiş ve iki kat çıkarak bozuk zile göz değdirmiştim.
Gözüme gelen kızıl ve ıslak tutamları hızlıca geriye iterek kapıyı iki kez tıklattım. Biliyordum ki Jongdae hayvan gibi uyuyordu ve kapı sesini duyması mucize olurdu bu yüzden hıncımı çıkarırcasına yumrukladım kapıyı. Bir süre bekledikten sonra koridordan adım sesleri gelmiş ve gıcırdayan kapının sesi kulaklarımı tırmalamıştı.
Hafiften gözleri şişmiş Jongdae boxerıyla karşımda dururken saçlarını kaşıyor ve önünü görmek için efor sarfediyor gibiydi hızla yanında geçip oturma odasına ilerledim.
"Noluyor amına koyayım kargalar bokunu yemedi daha." derken kapıyı kapatmış ve kısa koridoru aşarak karşımdaki koltuğa tünemişti. Sehpanın üstündeki bira kutularından alkol kokusu yükselirken burnumu kırıştırmıştım.
"Saat 12.30 Jongdae. Hem senin ağzını yüzünü sikeyim cidden beni bu işe sokarken bunları da hesaba kattın mı?"
Sesimin yükselmesine karşın gözlerini hızlıca açan karşımdaki dağılmış adam tünediği koltukta gerilmiş ve ciddileşmişti. "Hayır cidden Kyungsoo'nun böyle bir şey yapacağını hatta Jaebum'un da Elzem'e böyle izinsiz gireceğini düşünmedim. Öncesinde çok yasadışı şeyler yaptık ve böyle bir sorunla karşılaşmadık. Yine de götünü kurtardık Baek, şuan kimsenin hayal edemeyeceği konumda yani Piramittesin."
"Beni Elzem'e izinsiz soktuğunu geçtim o Han denilen adam bu yalanları öğrenirse götü sikilen ben olacağım gibi."
"Götünün sikilmesi sorun olmaz ben-"
"Kes sesini Jongdae." diyerek ayaklanmış ve yatak odasına gidip dolabı açarak birkaç parça kıyafet almıştım. Gri tişört ve siyah pantolonu üstüme geçirirken Jongdae'nin fısıldayarak şarkı söylemesine göz devirmiştim. Cidden kimse bu olayları sorun etmiyor muydu sadece ben mi tutuşmuştum?
Chanyeol'ün söyledikleri zihnime yansırken kesinlikle tekrardan tutuşma nedenimi anlamıştım."Soo'nun yediği haltı biliyorum. Han'a Piramitten olmadığını ve senden haberimin olmadığını söylersem Soo cezalandırılacak ve sen de öleceksin."
Belki de bundan korkmamam gerekirdi çünkü Chanyeol'e güvenebileceğimi düşünüyordum. Fiziksel olarak değişmiş görünse de içindeki hırçın, umursamaz fakat bir o kadar da merhametli oğlanın değiştiğini düşünmüyordum. Hayır kesinlikle veterinerlik okuyan, herkesi kendinden soğuk bakışlarıyla uzaklaştırsa da sokaktaki köpekleri gülümseyerek besleyen o oğlan hala içindeydi.
Peki ya çok yanılıyorsam ve Chanyeol beni tam da yardıma ihtiyacım varken yüz üstü bırakırsa ne yapacaktım?
Yine düşüncelerimden derin bir nefes alarak çıkarken kafama atılan ceketle önüm kararmıştı. Başımdaki ceketi alırken Jongdae konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karanlığa ait kırmızı şaraplar | chanbaek
FanfictionBaekhyun, ailesi yüzünden borç batağında yüzerken arkadaşının yardımıyla garip işler yürüten liderliklerden birine girer. Hiç beklemediği olaylar birbirini takip ederken, Chanyeol'ü yıllar sonra tekrar burada, eskisinden çok daha farklı karakteriyle...