Sokak No13

593 84 53
                                    

The sweeplings- Chains

2k olmuşuz🥳🥳🥳🥳

Aklımın alamayacağı noktalarda, yaşamayı sadece hayal edebildiğim birkaç anda, gözlerimi kapadığımda hissedebildiğim birkaç saniyede takılı kalışımdı şu halim.

Vermek istediğin tüm sevgiyi ellerinin bir gömlek parçasını sıkı sıkı kavrayışınla gösterebilmek bazı sözlerden daha anlamlıdır. Konuşmak yerine ellerim her yerinde gezinebilir ve ben içimde olup biten her şeyi sen fark etmeden sana öğretebilirim, benim aşkım sen ne halde istersen o hale dönüşür ve sen ne şekilde almak istersen tam da o şekilde sana ulaşır. Çünkü pek bir vasfını göremediğim bedenimin de, kalbimin de ait olduğu şey sensin. Gözlerin, pembe dudakların, beyaz tenin, sahip olduğum her şey, sahip olduğun her şeye ait.

Hala atlatamıyorum o saniyeleri, seni bana getiren şeyi merak ediyorum en çok da. Ne oldu da sabahına bana esip gürlerken akşamına tek ihtiyacın buymuş gibi kıvrımlarıma sığındın?

Keşke hep böyle olsan ve ben de keşke hep seni böyle sarıp sarmalayabilsem, her noktanı sevebilsem, seni sevgimle dolup taşırabilsem, öpücüklerimle sarhoş edebilsem. Bu dediklerim düne kadar imkansız bir noktaydı ama sen dün gece, yıldızların altında bana bir kapı açtın. Asla kapanmasına izin vermeyeceğim bir kapı hem de.

Bana bir defa kendi ayaklarınla geldin, içinde savaştığın her ne varsa artık biliyorum ki o suskun taraflarından biri beni istiyor, adımlarını bana yöneltmek istiyor. İşte bu sana olan uzaklığımı bitiren şey oldu.

Uyandığımdan beridir, sahi ne ara uyuduğumu da hatırlamıyorum ama suratıma koyduğum koca bir sırıtışla evin içinde dolanmış, her zamankinden daha uzun süre kahvaltı etmiş ve söylemekten utandığım bir şekilde evin içinde koca cüssemle bir şeyleri devirerek sonuçlanan bid dans gösterimde olmuştu.

Bu mutluluğumun uzun sürmeyeceğini bilen tarafımı umursamayıp aptal aptal on dakikada bir aynanın karşısına geçip dudaklarımı izlerken çalan zille suratımı astım. Gerçekten, mutsuzluk bu kadar kısa sürede gelmezdi bir insana.

Oflaya puflaya evin içini dolduran müziği kısıp kapıyı açtığımda kim olduğunu adım gibi bildiğim kişi beni iteleyerek evin içine girmişti.

Evime Irene'den başkası gelmezdi çünkü.

"Evde kendi  kendine konser mi veriyorsun ne bu ses?" Kısmama rağmen hala baya duyulan müziği kapatıp kendini koltuğuma atmıştı.

"Eğleniyordum sadece." Dediğimin ardından gözleri direkt beni bulmuş ve tek kaşını 'sen? Sen ve eğlenmek?' dediğini anlayacak kadar kaldırmıştı. Onu umursamamayı seçip mutfağa doğru ilerledim.

"Kahve ister misin?" İçeriden onaylama mırıltısı gelir gelmez o da ardımdan mutfağa girmişti. Isıtıcıya su koyup iki kupa çıkardığımda Irene'nin beni değişik bakışlarla izlediğini fark edip bıkkın bir nefesle ona döndüm.

"Ne var, ne bakıyorsun öyle yine?" Kuşkucu durabilmek için gözlerini kısmasıyla gülmemek için kendimi zorla tutarak bana yaklaşmasını izledim.

"Sende bir şeyler var." Bir anlığına şoka uğrasamda bozuntuya vermeden kahve hazırlamaya geri döndüm. Durduk yere bir şeyler anlayacak hali yoktu ya? Acaba Baekhyun mu bir şey demişti.

"Ne varmış bende tam olarak?"

"Bir şeyler işte. Gözlerinden anladım, sen normalde aptal aptal bakarsın şimdi bir değişik."

Dediğine alınmış bir şekilde ona döndüğümde kollarını birleştirmiş ve şüpheci halinden hiçbir şey kaybetmeyerek bakmaya devam ediyordu.

Dokunmaya hasret kalmak 'ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin