prologue

932 85 9
                                    

Başlangıç: 2016
Yeniden doğuş: 2023
Bu kitap 2016 yılında @nwalkalone hesabında yazmaya başlayıp, daha sonrasında kendi hesabıma taşıdığım bir kurgudur. Tekrardan daha geliştirilmiş haliyle sizlerle olacak.

Kim hayatını kapalı bir kapının ardında, yaşama tutunmaya çalışarak geçirmek isterdi? Zorundalıklarıyla başa çıkmak zorunda bir bedenle, zihnindeki seslere söz geçiremeyen bir bünyeyle kim yaşayabilirdi? Hayatın, kalabalık dünyanın derin ve yakıcı toplumunun arasına kaybolmuş bir beden. Dört duvar arasında yaşamak zorunda olduğu odasının bile dünyadan daha büyük olduğu bir evren. Acımasız canlılarla dolu bir evren, yaşaması zor kılınan, nefes alınması imkansızlaştırılan bir düzende adım atmaya çalışmak zorunda olan bir gencin hayatını okuyacaksınız. Siz de dâhilsinizdir belki de. Ama belki de aksine, bu acı dört duvarın arasında boğulmadan, güzel hislerle harmanlanmanız olasıdır. Olası mı?

Park Jimin.

21 yaşında bir üniversite öğrencisi. Başa çıkmak zorunda olduğu hastalığı yüzünden okulunu kendi başına, açıktan okuyor ve mümkün olduğunca evinden dışarı çıkmıyor. Sınavlarını dahi internet üzerinden oluyor, toplumun içinde bir saniye bile bulunmuyordu. Uzun zamandır annesi ve babasının dışında kimsenin yüzünü görmüyordu. Doktor kabul etmiyor, yalnızca kendi kayıplığında daha çok kaybolup gidiyordu. Her ne kadar dışarıdan itici gibi görünen bu yalnızlığın sahibi olan Park Jimin, hâlinden memnun olmak zorundaydı. Aksi takdirde bu düzende yaşayamaz, ve yalnızlığıyla baş etmek onun için oldukça zorlaşırdı.
Zorundalıklarıyla yaşıyordu.
Çünkü zorundaydı.

Sekiz yaşında başlayan bu psikolojik hastalığının sebebi henüz kimse tarafından bilinmiyordu. Bu çok yakıcı bir durum olsa da, kimse bu durumun peşinden gitmemişti. Gelin görün ki, bu iş Jimin'in tek başına başarabileceği bir şey değildi. Ailesinin gönderdiği tüm doktorları işlerinden bezdirmiş, kendi kendilerine işi bırakıp gitmelerine neden olmuştu.
Yapacak bir şey yoktu. O iyileşemeyeceğini düşündüğü bir hastaydı. Hiçbir deva bulamayacağını düşündüğü bir hastaydı, umudunu bulması için oldukça geçti, çünkü artık sürekli düşüp kalkmaktan tamamen bezmişti.

Bu hastalığı hor gören saçma insanların saçma algıları yüzünden Jimin her geçen gün daha kötü bir haldeydi. Boş bir halde. Ne yapacağını bilmeyen, boş bir adam hâlindeydi. Kendini bir zavallı olarak tanımlayabilirdi, çünkü elinde yapabileceği hiçbir şeyi yoktu. Korkuları tarafından küçümsenmekten bıkmıştı, ve onun için en mantıklı taraf, dünya üzerindeki tüm canlılardan uzak durup kendi dört duvarının arasında yaşamaktı.

Her şeyden korkuyordu.

Aklınıza gelebilecek, her şeyden. Bilgisizdi, kendi kendine öğrenmeye çalıştığı şeylerden başka hiçbir şey bilmiyor, öğrenmek için her gün yeni bir arayışa giriyordu. Hislerinden korkuyordu, hissedeceklerinden. Yapacaklarından, yargılanmaktan. Başına gelebilecek her türlü 'bir sona bağlanan' şeyden korkuyordu. Alışmıştı, lâkin bu alıştığı düzenin 'insanlara' normal gelmediğinin farkındaydı. Bazen, istekli zamanlarında kitap okuyordu. İnternetten görüp araştırdığı, hoşuna giden kitapları annesinden rica ediyor ve almasını istiyordu. Bunun yanı sıra, gününün yarısından çoğunu kulaklıklarına bağlı geçiriyordu. En büyük arkadaşı şarkı sözleriydi, lâkin buna rağmen yine de yalnızdı. Şarkılar söylüyordu ona bir çok şeyi. Ailesinin söylemediklerini, yanında olmayan insanların söyleyemediklerini. Jimin ise dinliyordu konuşmadan.

Genelde perdeleri sonuna kadar inmiş, ışıkları açık oluyordu. Camını açmadan uyuyamıyordu, kâbuslarını kovabileceği küçük bir boşluk hazırlıyordu kendine. Hastalıklı zihnine söz geçiremiyordu, her kâbus gördüğünde dört duvar arasına sıkışıp nefessiz kaldığını hissederek uyanıyordu. Bundan bıkmıştı. Ama yalnız ve boş bir insanın, Jimin'e göre uyumaktan başka çaresi yoktu. Öteki türlü vakit geçmiyordu. Hiçbir şekilde. Jimin'in zihnine kim ne yapmaya çalıştıysa, kimse onun karanlığına şifâ olamıyordu.

Jimin'in iyileşmesi gerekiyordu.

En azından iyileştiğini hissettiren bir insan olmalıydı baş ucunda. Dizlerine başını güvenle yaslayabileceği,
gerçekten gülümsetip kalbindeki kiri bir bir temizleyeceği biri. Jimin böyle birinin olduğundan tamamen habersiz, tamamen inançsız bir şekilde yaşamını sürdürmeye devam edecekti. Ama sadece, şimdilik.
-
Park Jimin'in sevgili annesi, artık son bir kez şansını denedi. Bu sefer denemekten yılmayarak uzun araştırmalar sonucunda arkadaşlarının önerdiği Psikolog Min Yoongi ile gün batımında bir kurabiye dükkanında buluşarak iletişime geçti. Ona oğlunun durumlarını anlattı. Ama yalnızca bilebildiklerini.

Onun için oğlu çok değerliydi. İyileşmesi, ve onunla geçiremediği zamanların acısını doya doya çıkarabilmek için, servetlerini Yoongi'nin önüne koymaya hazırlardı.

sosyofobi, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin