1 | dark life

508 69 18
                                        

Öğlen çoktan gökyüzündeki yerini almış görünüyordu. Bu kadar fazla uyuduğu için gözleri ağrırken, kendine küçük sitemlerde bulunmuştu uyanır uyanmaz. Geceleri sürekli uykusundan uyanıyor, ve tekrar uykuya dalmak onun için oldukça zor bir hâle geliyordu. Sağlıklı bir uykusu yoktu Jimin'in. Sağlıklı bir uyku uyumak için elinden gelen her şeyi denese de, her geçen gün ümitsizliğe kapılacak ve bu inancı da git gide kayıplara karışacaktı. Gözleri kan çanağı gibiydi, sızlıyordu ve görüşü bulanıktı. Yatağından kalkmadan önce parmaklarıyla gözlerine masaj yaparak görüşünü netleştirmeye çalıştı.

Üzerindeki yorganı ittirdi ve telefonunu eline alarak adımlarını banyoya doğru yönlendirdi. Acil durumlar için kullandığı bir telefonu vardı ve bu gece boyu hiç susmamıştı. Şimdi bildirimlerini kontrol etmek için iyi bir zamandı. Büyük ihtimal ailesinden geliyordu.

Onlardan başka kimsede telefon numarası yoktu.

Kapıyı arkasından örttüğünde, sessiz evin içerisinde yalnızca kapının çıkardığı tok ses yankılanmıştı. Elindeki telefonun tuş kilidini açarak, annesinden gelmiş olan mesajı açtı.

Annem: Jimin, uyudun mu?
Yeni doktorun gelecek.
Bir yıldır tedavi görmüyorsun..
Artık iyileşmeni istiyorum. Oraya tıkılmış yaşayamazsın Jimin..
Her neyse, diyeceğimi dedim. Kendini hazırla. Seni seviyorum.

Mesajın ardından gözlerini devirdi, ve kendinden bağımsız bir şekilde sinirle dişlerini sıktı. "Yine kendi kafana göre işler yapıyorsun." diyerek sızlanmıştı. Annesinin bu çabasının boşa olduğunu düşünüyordu. Her ne kadar onu düşündüğünün farkında olsa da, denedikleri şeylerin sonucu daima elde var sıfır oluyordu. Bir yere kadardı. Sıkılmıştı artık.
İyileşmek istiyordu fakat herhangi 'saçma olarak nitelendirdiği' bir doktoru yanında istemiyordu. Yanında bir varlık hissetmek onu gerim gerim geriyordu. Psikologların veya psikiyatristlerin hiçbirine güvenmiyor, ve onlar yüzünden zor zamanlar geçirebiliyordu. Haklıydı da, hiç olmadığı kadar haklıydı. Jimin biliyordu ki, onu ondan başka kimse anlayamayacaktı.

Sekiz yaşından beri böyleydi. Senelerdir kendisiyle baş başa, zihnindeki seslerin mahkûmu olarak yaşamaya çalışıyordu. Sebebini henüz hatırlayamıyordu. Annesiyle bu konu hakkında uzunca konuşmuştu lakin nasıl oluyorsa konu her defasında farklı yerlere çekiliyor ve defalarca üzeri kalın harflerle örtülüyordu. Jimin her düşünmeye başladığında göğüs kafesinin üzerine yayılan tuhaf hise kurban gidiyordu. Doktoru yolda olmalıydı. Evine 'onun için' yaklaşan birisini düşünmek onu terletiyordu. Hiç kimseyi istemiyordu. Her şeyden uzak, canı bir insan tarafından yakılmıyorken böyle daha iyiydi.

Annesine mesaj atmayı denedi fakat yine yapamamıştı. Ne söyleyecekti ki zaten, yapacağını yapmıştı yine. Daha fazla oyalanmak istemeyerek telefonunu eşofmanının cebine sıkıştırdı ve elini yüzünü yıkayıp odasına geri döndü. Küçük buzdolabını açtığında, içinin tekrar doldurulduğunu görmüştü. Yüksek ihtimalle gece yine büyük babası gelip dolabını doldurtmuştu. Jimin'in rahatsızlığı yüzünden sabah gelmiyor ve bu evdeki işlerini gece Jimin'in uyuduğundan emin olduktan sonra yapıyorlardı.

Nasıl emin oldukları hakkında en ufak bir bilgisi yoktu.

Mesajları gördüğünden beri duymaktan korktuğu kapı ziliyle, Jimin küçük adımlarla geriledi ve yatağının yanına çöktü. Kalbi sertçe atarken ayakları birbirine dolanmıştı. "Şimdi ne yapacağım?" Fısıltıları odaya karışırken terleyen ellerini eşofmanına sildi ve kulaklarını kapadı. Düşündükçe geriliyor, ve olduğu yere siniyordu. İçindeki panik duygusu tüm vücudunu titretirken kendi kendine fısıldadı ve yatışmaya çalıştı. "Kapıyı açmayacağım." Uzun zaman boyunca işlerini yalnızca para için yapan zırvalıklardan uzak durmaya çalışmıştı. Hiçbirinin samimiyetine içten inanmıyordu. Daha kötüye gitmekten başka hiçbir gelişmeye şahit olmuyordu. Şimdiye kadar gelip geçen tüm doktorlar Jimin'in inatçılığından pes edip paralarını iade etmişlerdi.

sosyofobi, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin