1.3 " Siyah Böcek"

675 71 23
                                    

5 gün sonra...

Hayat bana güzellikleriyle, mutluluklarıyla ve hakikatlerle geliyordu. Gün geçtikçe öğrendiğim bilgilerle ve izlediğim videolarla kendimi sorgulamaya başlamam kısa ömrümün en doğru kararı olmuştu.

Ben neden bu dünyadaydım, sadece işe gidip gelmek ve yemek yemek için mi? Daha kaç yıl ömrüm vardı, gençliğim nereye kadar böyle devam edecekti? Saçlarım beyazlamadan ömrüm biterse ve ölüme hazırlıksız yakalanırsam ne yapacaktım, Rabbim'e nasıl hesap verecektim? Bu zamana kadar nasıl bir Allah'a inanıp yokmuş gibi yaşamıştım?
Kafamı kemiren sorularla beraber şüphelerim de artmıştı. Bu sırada imdadıma Lamia'nın önerdiği dini sosyal platfomlar yetişmişti ve şimdi daha huzurluydum. Geç de olsa hayatımın anlamını bulmanın refahıydı bu, neden Verâ olduğumu anlama zamanımdı.

O akşam Affan beni uyutmamak için elinden geleni yapmıştı. Daha çok sûre okumuş, bana namaz için bir iki tane ezber yaptırmaya çalışmıştı. Birebir yardımcı olmasıyla beraber rahat bir şekilde ezber yapmış ve zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Sabah namazı vaktine gelirken koltuğun kenarında uyuya kalmıştı ve üzerini örtüp onu izlemiştim. Hep merak ettiğim bir şey vardı ve öğrenmiştim, uyurken kaşlarını çatmıyordu. Uyandığında sabah namazı vakti olmuştu ben namaz kıldıktan sonra uzun süre mescide inip gelmemişti. Çünkü o akşam aynı zamanda en büyük pişmanlıklarından birini de öğrenmiştim: Beni işe almak...

İlk duyduğumda yıkılmıştım ama konu beni geçiyordu, konu benim varlığım değildi. Çok pişmandı Affan, anlatmamıştı ama ben anlamıştım. Benimle yalnız kaldığı o vakitlerde yanlış yaptığını söylemişti, bu münasebetin iyi olmadığını ama bile bile kendini ateşe attığını da dile getirmişti. İlk beni yerden kaldırdığı o zaman elimi tuttuğu için de öyleydi. Gaflete düştüm demişti, ama kimse beni kaldırmamıştı ki! Herkes öyle bakıp gülerken o gelip kaldırmıştı. O günden beri benim gizli kahramanımdı.

Yanlış anlamamam için öyle ince açıklamıştı ki ben bile duyduklarım yüzünden kendimden utanmıştım. Öyle dokunmuştu ki öyle demesi, benim yüzümden kendini günaha itmesi öyle zor gelmişti ki konuşmamıştım. İlk defa Affan'ın sesinin titrediğine şahit olmuştum. Zor bir imtihandan geçmiştik ve onun değimiyle o başarısız olmuştu. Dediği en ağır cümle ise:

"Musibete kendi eliyle gidene merhamet olunmaz" uzun süre konuşmamıştık bu cümleden sonra. Ne dersem diyeyim yine de ikna olmayacağını biliyordum ve susmuştum. Rabbi ile arasında olduğunu biliyordum, konuya bende dahildim ve ondan daha fazla boynum büküktü. Ona öyle anlarda bile benimle hiçbir temasta bulunmadığını, hatta gözlerime bile doğru düzgün bakmadığını demek istiyordum ama sustuk işte. Sonraki günler ise biraz daha sakin ve sessiz geçti, bir de Affan'sız. Serra annemler her ne kadar bize gelmiş olsa da onu bir türlü görememiştim.

Dersim bittiği için çıkıp oturduğum camii önünde bir bankta Lamia'yı bekliyordum. Kur'an'ı Kerim öğrenmek istediğim için direkt bir kursa başlamıştım, bu beni çok heyecanlandırıyordu. Henüz harfleri öğreniyorduk, hatırlıyor olsam da sesleri tam çıkarabilmem için bugün onları çalışmıştık. Hocadan yana yüzüm gülmüştü çünkü oradaki genç bir hafız bana ders veriyordu. Yaşlarımızın aynı olduğunu öğrenince iki günde aranızdaki muhabbeti ilerletmiştik.

"Hadi anneciğim gel gidelim, şimdi boşuna yorma kendini."yanımdan doğru gelen sesle hızlı bir şekilde kafamı çevirip baktım. Her ne kadar sessiz söylese de sesin sahibinin sinirli olduğunu anlayıp meraklanmıştım. Gördüğüm görüntü şaşırıp daha da izlememe neden olmuştu. İki tane siyaha bürünmüş tesettürlü kadın ve bir tane sarı saçlı, şık giyimli bir kadın duruyordu. Bir anda karşıdaki kadın tekrar siyah giyinenlere çemkirmeye başlayınca kaşlarım istemsizce havaya kalkmıştı:

SİNE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin