1.9 "Debelenmek ve Açıklama"

609 71 34
                                    

Anılar defterinde gül yaprağını andıran bir çiçeğe benziyordu insanın içi. Bazen öyle uzaklaşıyordun ki tamamen unutuyordun kendini, bazen ise indiğinde içinin derinlerine o gül yapraklarındaki hikayeyi anımsıyordun. Ben, en içime Allah'ın sevgisini koymak yerine bir faninin sevgisini koymak gibi bir hataya düşmek istemiyordum. Onu çok seviyordum, gözümden bile sakınıyordum ama o da gidiciydi; her şey, herkes gibi. Gözümün gördüğü, elimin tuttuğu, kulağımın dinlediği her şey gidiciydi, O'na bakan yüzü müstesna.

Elimdeki Kur'an'ı kapatıp çantama yerleştirdim, birazdan akşam ezanı okunacaktı. Hafiften rengi değişmeye başlayan gökyüzü artık geri dönmem gerektiğini haykırıyordu. Her ne kadar kırılmış olsam da onu bu kadar merak içinde bırakmaya hakkım yoktu. Ayakkabılarımı hızlıca giyip bu güzel camiye veda ettim. Dua etmek, Kur'an okumak, namaz kılmak çok iyi gelmişti. Buraya geldiğim yoldan geri dönmek için adımlarımı o yöne çevirdim, umarım kaybolmazdım.

Sessiz duruşumun içinde kopan fırtınaları kimse görmüyordu. Kendi halinde yürüyen sıradan bir insan gibi duruyordum. Etrafı inceleyerek yürürken bir anda yan yoldan birisi karşıma hızla geçmişti. Kafamı kaldırıp baktığımda bunun Affan olduğunu anladım. Korku, sinir, kırgınlık ve daha nicesini barındıran gözleriyle bana bakıyordu, ben ise sulanmadan bir saniye bile duramayan gözlerimle.

"Allah'a şükürler olsun seni buldum!"deyip kocaman kollarını bedenime dolamıştı. Gözümden bir damla yaş yavaşça yere düştüğünde ona sarılmak istese de bunu yapmaktan aciz kollarıma acıdım. Ona ve kalbinde taşıdığı saf sevgisine layık değildim.

Benim ona karşılık vermediğimi görünce o da yavaşça benden ayrılmıştı  ve korkuyla:

"İyisin değil mi?"diye sordu. İyi değilim, sen bana böyle güzel bakarken yaralarım daha çok kanıyor demek istesem de kafamı sadece olumsuzca sallamakla yetinmiştim. Böyle yapınca başıma bir şey geldiğini sanıp korkmaması için:

"Aklım ve ruhum çok dolu. Yüreğim sıkıştı, hava almak istedim."

"Sadece bu yüzden mi Verâ, ben küçük bir çocuk değilim. N'olur söyle ve çözüm bulmaya çalışalım."beni böyle çok düşünmesi daha çok ağlama isteğini de yanında getiriyordu. İkimiz de başta kurduğumuz bu oyuna kendimizi çok kaptırmıştık. Aslında bu defteri bulana kadar hâlimizden öyle memnundum ki, hiçbir şey beni üzemez gibi gelmişti. Mutluluğun şükründen bile acizdim.

"Bu yüzüğü parmağıma niye taktın Affan?"

"Bunu niye soruyorsun?"kaçamak cevabı bir anda sorduğum soruyu anlamadığını gösteriyordu. Kolyesinde sürekli taşıdığı şeyin parmağımda durması, bir anda beni kurtarmaya geldiklerinde parmağıma girmesi. Bunları bana kimse anlatmamıştı. Sinem olayını sormaya cesaretim olmasa da bunu artık öğrenmeliydim.

"O gün Affan, bir anda kolyendeki yüzük parmağıma takıldı. Hiçbir şeyden haberiniz yok diyeceğim ama o yüzüğü takmakla beni kurtaracağını nasıl tahmin ettin? Bu adamlar sizi nereden tanıyor? Kafamda o kadar çok soru ve düğüm var ki. Üzerine sürekli başka şeyler ekleniyor ve işin içinden çıkamıyorum."bir anda derin bir sessizlik ortamı esir alırken susmasının altında yatan binbir mânâ gün yüzüne çıkıyordu. Omuzlarımı yere düşürerek değişen yüz ifadesinden gözlerimi çektim, bana hiçbir şey anlatmıyorlardı. Her şeyi kendi içinde yaşayıp dışarıya dümdüz bir duvar gibi durması artık beni bile yoruyordu. Çok doluydu, çok bitikti yüreği bunu hissedebiliyordum ama yardım elini kabul etmiyordu. Yenilmişlikle önüme dönüp yürümeye başladım, o da peşimden sakin adımlarla geliyordu. Beni duyacağını bildiğim için sessiz de olsa:

"Hayatım binlerce düğümle dolu ve ben neredeyse hepsinden bihaberim."hiç çıtını bile çıkarmadan yanıma yetişti ve beraberce eve yürümeye başladık. İkimizin de iç muhasebesi çok büyüktü, ikimiz de kendimizle baş ediyorduk. Parmağımda duran yüzüğe yeniden baktım ve önüme döndüm. Kara kutu ne zaman açılacaktı bilmiyordum ve kafayı yememe az kalmıştı.

SİNE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin