1.8 "İlk ve Anı"

656 66 46
                                    

Gözler, gönlün gördüğüne güzel derlerdi. Gönlüm, en güzel geleni seçmişti. Dünyada bana şirin gösterilen her şeyi bir kenara bırakmıştım bir anda. Şirin gösterilen onca şeyin benim helakıma sebep olduğunu bilmeden sevmiştim. Şimdi ise hayatımda belki de ilk defa düzgün birini sevmiş gibi hissediyordum. Evet, o beni sevmese de ben onu çok seviyordum. Kaşına gözüne vurulmak nasıl bir şeydi bilmiyorum, ilk gördüğümde ruhu ruhuma bağlanmıştı sanki. Elini görmemle rüyalarıma dalmam, yüzünü göremeden kalbimin deli gibi atması benim nasibim olduğunu haykırmıştı adeta.

Sabah namazından sonra biraz uyumak için yatmıştım ama şimdi heyecandan uyuyamıyordum. Onunla aynı evde kaldığımız yetmezmiş gibi bir de tüm gün yüzünü görebilecektim. Bu düşünceler daha çok uykumu kaçırınca dağılmış hâlimi az da olsa toparlamak için yan tarafta bulunan lavaboya gitmek için yataktan kalktım. Evet örtüneli çok olmamıştı ama ben yanına başım açık çıkmaya utanıyordum. Yan tarafımda duran dizlerimin altında hırkamı pijamalarımın üzerine giydim ve başıma tülbentimi bağlayıp yavaşça odadan çıktım. Yüksek ihitmalle uyuyor olduğunu düşündüğüm için fazlaca sessiz oluyordum.

Hızla lavaboya girip işlerimi hâlletmiştim. Tekrar odaya dönmek için yavaşça hareket ederken kısık da olsa Affan'ın sesini duyunca istemsizce sese doğru hareket etmek istedim. Koridorda biraz ilerleyip gece onun kaldığı odanın önüne geldim. Kapı hafif aralık duruyordu ve içeriden loş bir ışık geliyordu. Parmak uçlarında yürüyerek kafamı hafif içeriye doğru uzattım, gördüğüm manzara ile gözlerimin dolması bir olmuştu.

Yerde bir minderin üzerine oturmuş, karşısında rahle bulunan ve Kur'an'ı Kerim okuyan bir Affan kalbimin teklemesine sebep olmuştu. Hafiften sallanarak okuyor olması ilk başta değişik gelse de Kur'an öğrenmek için gittiğim kurstaki bazı kızların da böyle okuduğunu hatırlayınca normal bir şey olduğuna kanaat getirdim. Ne kadar daldıysa benim ona bakışımı bile fark etmemişti. Hastanede bana Kur'an okuduğu gün aklıma gelince dolu gözlerimle gülümsedim, ben bu adamı hak edecek ne yapmıştım? İçimden binlerce kez daha şükrederek beni kendine bağlayan bu manzaradan uzaklaşmam gerektiğini kendime söylüyordum. Gidip en azından üzerime doğru düzgün bir şeyler giymeliydim.

Tekrar odama geçip dolabın karşısında kıyafetlerime bakmaya başladım. Havalar bu sıralar ılık ilerliyordu ama bugün sabahın ilk saatleri olmasına rağmen oldukça sıcak bir güneş vardı. Üzerime belden hafif oturtmalı ve evde giydiğim siyah, çiçekli elbisemi giyip başımdaki tülbenti elimden geldiğince bağlamaya çalıştım. Şal bağlamak bunu yapmaktan daha kolaydı! Yatağı ve odayı da toparlayıp çıkmıştım. Oturma odasına doğru ilerlerken kahvaltı için bir şeyler yapmak aklıma geldi ve hızla mutfağa giriş yaptım. Amerika'da okurken kendi kendime pişirip yemek yemem işime yarayacağa benziyordu.

Hızlıca bir hamur yoğurup dinlenmeye bıraktım ve o sıra bulduğum birkaç patatesi soyup doğramaya başladım. Onları da fırına atmak istiyordum ama poğaçaları hatırlayınca vazgeçtim. Dinlenen ve mayalanan hamuru alıp elimle şekil vererek içini doldurup fırına sürdüm. Onlar olana kadar masayı kurup diğer işleri de halledebilirdim. Hızla çay suyunu da alıp çayı demlediğimde diğer işlere gömülmüştüm bile.

(Yazar burada mutfak derslerine yanlışlıkla giriş yapmış :)

En sonunda her şeyi tamam edip masaya gülümseyerek baktım ve Affan'ın odasına doğru ürkek adımlarla ilerledim. Kahvaltıya çağırmak için gitmeye bile utanıyordum! Normalde bu kadar utanmazdım ama ne bileyim işte, evlilik çok değişik bir şeydi. Tekrar aralık olan odanın kapısından içeriye bakmadan birkaç kez tıkladım. İçeriden ses gelmeyince daha hızlı tıklamak için elimi kaldırıyordum ki bir anda aralanan kapıyla elim havada kalmıştı. Bana parıldayan gözlerle bakan Affan'a hayran hayran bakmaya başlamak üzereydim ama kendimi toparlamalıydım. Hızlıca yukarıda kalan elimi aşağıya indirdim ve sessizce:

SİNE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin