0.6

241 32 5
                                    

🦋🦋🦋

Kütüphanenin kapısı üç kere tıklandığında Skt koşarak kitli kapıyı açıp prensi içeri almıştı.

Normalde bugün kütüphanenin kapalı olması lazımdı ama Sky kuralı çiğneyerek Prensi içeri almıştı.

"Prens Chris" diyerek selamladıktan sonra "Lütfen beni takip edin" diyerek önden yürüdü. Prens hiçbir itirazda bulunmadan sessizce önündeki genci takip etti.

Kütüphanenin arka tarafından bir kapıyı açarak prense yol verdi. Küçük odanın bir tarafı eski kitaplarla doluyken diğer tarafa büyük bir minder yerleştirilerek rahat bir ortam oluşturulmuştu.

Pren odayı incelerken Sky "Genelde boş vakitlerimde burda dinlenirim. Birileri sizi burda bulamaz" açıklamasını yaptı.

Prens minderin bir ucuna yerleşirken Sky köşeye koyduğu çaydanlığı alıp "Siz gelmeden kısa bir süre önce sizin için mutfaktan çay almıştım ister misiniz?"

Pren şüpheli bakışlarını ona yöneltiğinde Sky kendi bardağına doldurup içmişti "Endişe etmeyin efendim tamamen temiz ve lezetti" dedikten sonra Prense bir bardak uzattı.

Prens bardağı eline alıp içtiğinde Sky tüm samimiyetiyle gülümseyerek onu izliyordu. Prens karşısında kendini mutlulukla izleyen gencin gözlerindeki parıltıda kaybolmuştu.

Garip ama güzel hissediyordu. Babasının odasına zorla gönderdiği cariyelerin hiç birinde böyle hisetmemişti.

Bu his ne kadar doğruydu bilmiyordu ama bunun sonunu düşünmekte istemiyordu sadece anı yaşıyordu tıpkı Sky gibi.

🦋

Seungmin yine kan ter içinde uyandı ama bu sefer bir farklılık vardı. Bu sefer bir şeyler hatırlıyordu. Bir sarayda Chris ile çay içiyorlardı sadece bu kadardı.

Chris'in ne yüzünü ne de sesini hatırlamıyordu. Kendini hatırlamak için zorlarken göz yaşları hıçkırıklarına karışmaya başlamıştı bile.

Yumruğunu göğsüne vurup acısının hafifletmeye çalıştı ama işe yaramıyordu. Ağlaması güçlenirken saatinin sesi de buna eşlik etmeye başlamıştı.

Minho gelen seslerle yatağından fırlayıp kardeşinin odasına daldı. Ne olduğunu tahmin etmek zor değidi ama yinede korkunçtu. Kardeşini kolları arasına alıp dikkatini üzerine almaya çalıştı ama kardeşi duvara bakarak göğsüne vurmaya devam ediyordu.

Kollarından tutup hareket etmesini önlediğinde kardeşi ona bakmıştı, yaşlı gözleri kalbini parçalamaya yetmişti. Dudağını sarkıtarak "Canım çok acıyor abi, benim kalbim niye böyle" hıçkırmaya devam etti.

Minho kardeşini sarmaladığında saçıyla oynayıp sakinleşmesi için kulağına güzel şeyler söylemeye başladı. Saatin sesi kesildiğinde kardeşi hâlâ içli içli ağlıyordu.

"Benim kalbim neden böyle abi?" Kardeşine cevap vermek istedi ama veremedi, zaten ne diyebilirdi ki? Seungmin kısık sesle "Bende normal bir insan olmak istiyorum" dedi.

Minho kaşlarını çatarak "O ne biçim söz öyle? Sen gayet normal bir insansın böyle saçma sapan şeyler düşünme" dedi. Seungmin başını kaldırıp "Sence ben gerçekten norma miyim? " diye sordu. Minho gülümseyerek "Aslında düşünürsek normal değilsin" dediğinde kardeşinin dudağı yine sarkmıştı.

Minho kardeşinin yanaklarını avuçlarını içine aldı "Sen normal olmayacak kadar mükemmelsin böyle güzel yüze ve kalbe olsa olsa bir melek sahip olabilir sen benim küçük meleğimsin" diyerek kardeşini gülümsetmeyi başarmıştı.

Seungmin abisine sıkı sıkı sarılıp sakinleşirken Minho "Yine rüya mı gördün?" diye sordu. Kardeşi onu başıyla onaylayıp "Ama bu sefer bir şeyler hatırlıyorum" dedi. Minho şaşkınlığını gizleyemezken "Gerçekten mi?" diye sordu.

"Evet. Bir sarayın içindeydik, ben ve Chris beraber çay içiyorduk " diye hatırladığı kısmı anlattı. Yüzü tekrar düşerken "Ama Chris'in ne yüzünü ne de sesini hatırlamıyorum, hatırlamaya çalıştım ama hatırlamadım " dedi.

Minho kardeşinin başına bir öpücük kondurup "Kendini zorlama bebeğim bu çok büyük bir gelişme" dedi.

Seungmin'i yatağa yerleştirip uyduğundan emin olduktan sonra sessizce odadan çıktı saat 7 ye geliyordu. Telefonunu eline alıp Felix'in numarasını tuşladı. Saniyeler sonra Felix boğuk sesiyle telefonu açınca direk konuya girdi.

"Felix bugün bizi idare eder misin?" Diye sordu. Felix endişeyle yatağında doğruldu "Niye Seungmin'e bir şey mi oldu? O iyi mi? Hangi hastanedesiniz hemen geliyorum?" Yataktan kalkıp dolabına ulaştı eline gelişi güzel kıyafetler alıp yatağa attı.

"Sakin ol Felix. Seungmin iyi biraz fenalaştı şimdi uyuyor biraz dinlense iyi olur diye düşündüm ve onu yalnızda bırakmak istemiyorum " diyerek açıkladı. Felix rahatlamayla derin bir nefes aldı "Tamam cafeyle ben ilgilenirim sen Seungmin'e iyi bak" dedi.

Kısa bir konuşmanın sonunda aramayı sonlandırıp başka bir numara tuşladı. Bu sefer telefon daha uzun çaldı. Telefon açıldığı gibi "Bebeğim bugün müsait misin? " diye sordu.

Jisung aniden gelen soruyla şaşırsada "Evet, niye sordun sevgilim? " diye cevap vermişti. Minho derin bir nefes alarak "Bize gelsene beraber vakit geçirizin hem seungmin'in de kafası biraz dağılır" demişti.

Jisung gülümseyerek "Duş alıp çıkıyorum geldiğimde kahvaltı hazır olmazsa senin için hiç iyi olmaz" dedikten sonra sevgilisinden cevap beklemeden telefonu kapatıp hazırlanmaya başlamıştı. Minho ise sevgilisinin bu hareketine alışık olduğu için gülümsemekle yetinmişti.

Güzel birgün geçirmek hepsine iyi gelecekti.

🦋🦋🦋

🦋🦋🦋

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Knotted WingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin