~1~

241 9 4
                                    


Merhaba arkadaşlar, ben Seda yazmayı deneyeceğim bakalım. Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

Ayrıca bölümlerde yazım hatası çokça yapmışım. Kelime karışıklıkları da olmuş. Hepsi topluca düzenlenecektir. Biraz aldırış etmeden okumanızı rica ediyorum.

~~~~

Özenle saklandığı belli olan siyah kutuyu, tozlar içinde kalmış sandıktan yavaşça çıkarttım.

Yıllardır tek bir adım bile atılmamış gibi duran bu bodrumda,arkamdan minik adımlarla geçen farelerin tıkırtı seslerini hissedebiliyordum. Bağdaş kurup oturduğum pislik içinde olan zeminde biraz dikleştim.

Önüme gelen saçlarımı arkaya atıp, kutunun kenarlarında parmaklarımı gezdirmeye başladım. Yan kısmında oyularak bir şeyler yazılmış olduğunu parmak uçlarımla hissettim.

Tavanda asılı olan lamba bozulacakmışçasına bir kaç kere yanıp söndü. İçimde neden oluştuğu anlamadığım bir kıpırtı ile başımı kutunun sağ tarafına doğru eğdim.

İncelikle işlenmiş eski zaman yazılarını anımsatan yazı stili ile "Hera'ya" yazıyordu.

İsmimi kutunun üzerinde görmek normal olan kalp atışlarımı hızlandırmıştı.

Neydi şimdi bu? Babaannemin ölmeden bir gün önce telaşla buraya gelip, sandığı açmamı söylemesinin sebebi bu kutu muydu?

Kutunun kapağını kaldırıp dikkatlice kenara koydum.

Koca kutunun içinden siyah bir mektup zarfı ve siyah küçük bir aksesuar kutusu çıkmıştı.

İlk olarak kutunun kapağını açtım. Gözlerimin kamaşmasına sebep olacak kadar gümüş rengi zincirli, küçük siyah taşlarla kaplanmış yıldız figürlü bir kolye çıktı. Kolyeyi dikkatlice çıkardım. Özel yapım gibi duruyordu. Gördüğüm bütün altın, gümüş ya da herhangi olan bütün kolyelerden çok daha güzeldi. Taşı aşırı pahalı olmalıydı. Bu koca bodrumu aydınlatmıştı sanki.

Babaannemin telaşla söylemek istediği şey bu pahalı kolye miydi, bana miras mı bırakmak istemişti? Ama neden kardeşim ya da anneme değil? Sanırım satıp karşılığında iyi bir para almamı istiyordu. Doğum günüm için alınmış güzel bir hediye de olabilirdi. Ya da başka bir şey vardı.

Kolyeyi tekrar kutusuna yerleştirip kapağını kapattım. Elim kutunun içindeki, siyah zarfa gitti.

Merakım daha da artıyordu. Üstümdeki lamba tekrardan patlayacakmışçasına yanıp sönmeye başladı. Neyse ki telefonum yanımdaydı. Lamba bozulursa flaşı açabilecektim.

Zarfı alıp incelemeye başladım. Kutunun üstünde olduğu gibi bunun da üstünde "Hera'ya" yazıyordu . Sanırım babaannem bana son sözlerini yazmak istemişti.

Zarfı kaldırıp içindeki sandığımın iki katı küçük olan kağıdı çıkardım. Kağıt da diğerleri gibi simsiyahtı. Üstünde beyaz ince yazıyla yazılmış tek bir cümle vardı.

"Kim olduğunu öğrenmeye hazır mısın Hera?"

Yazan saçma cümle bütün kafamı allak bullak etmişti. Babaannem ölmeden önce son bir kafa bulmak istemişti anlaşılan. Sürekli birbirimizle uğraşır şakalar yapardık. Fakat şu an Daha anlamlı güzel sözler beklemiştim . Yaptı yapacağını diye düşünürken, bütün bedenimin ürpermesine, kanım çekilircesine korkmama sebep olan olay oldu.

Kağıdın üstündeki yazı silinmişti. Görmüştüm. yavaş yavaş silinmeye başlamıştı. Daha ne olduğuna anlam dahi vermeden, kağıdın üstünde tekrardan yazılar belirmeye başlamıştı.

"Cevabını yüksek sesle söylemen gerek."

Ne? Şaka falandı sanırım. Bütün korkum yerini hafif sinirine bıraktı. Belli ki dalga geçilme niyeti vardı Fakat gerçekten komik değildi. Gülmüyordum.
Sinirlenmeye başlamıştım. Kağıdın arkasına sağına soluna dikkatlice bakmaya başladım. Nasıl hazırlanmışsa ustalık gerektirirdi. Kendini ele veren hiç bir hile yoktu.

Kafamın üstündeki lamba çıldırmış gibi yanıp sönmeye tekrar başladı sinirim daha çok tepeme çıkmıştı.

"Si*tiğmin lambası!" Kafamı tavana çevirmiş lambaya bağırmıştım. Gerilip sinirlendiğim yetmiyormuş gibi bir de yanıp sönen dandik ışıkla uğraşıyordum.

Kafamı tekrar kağıda çevirdiğimde yazıların silinmiş olduğunu gördüm. Gerçekten komik değildi birisi kolyenin varlığını bilip yanına böyle saçma bir şaka yapmaya kalkmıştı. Babaannem ölmemiş olsaydı gülebilirdim. Fakat şu an olan sadece saygısızlıktı.

Kapıda pür dikkat odaklanmış bakarken, tekrardan aynı yazı belirdi.

"Cevabını yüksek sesle söylemen gerek."

Sinir bütün bedenimi ele geçirmişti. Ailemden belki de daha çok sevdiğim babaannemin hatırasına çok büyük bir saygısızlık yapılıyordu.

"Pekala..." cevap verince ne olacağını merak etmiştim. Yan taraftan birin çıkıp gülmesini ve suratına yumruğu indirmeyi bekleyecektim.

"Cevabım evet." Dedim sinir ve alayla.

Zarfın üstündeki yazı çok hızlı bir şekilde değişti.

"Kolyeyi boynuna tak."

Yazıyı okumamla elimdeki kağıdın kendi kendine alev alması bir oldu. Kağıdı hızla yere attım.

Gerçekten neler oluyordu? Anlamsız bakışlarla açıkcası çok da merak ederek, kolyeyi tekrar kutusundan çıkardım.

Deprem olur gibi hafif yer sallanmaya başladı. Ya ben deliriyordum. Ya da gerçekten bir olaylar dönüyordu. Kolyeyi hızla boynumun arkasına doğru götürdüm.

Kafamdaki lamba delirip tamamen sönmüştü. Fakat umrumda değildi. Şu an neler olduğunu anlamak istiyordum sadece.

Kolyenin iki ucunu birbirine geçirip ellerimi yanıma indirdim.

Bir kaç saniye bir şey olmadı.

Boynuma hissettiğim boğuluyormuşçasına olan acı bütün bedenimi uyarmıştı adeta. Gözlerim fırlayacakmış gibi kocamam açıldı.

Boynum kopuyordu ya da biri beni boğuyordu. Elim istemsizce boynuma gitti, ne bir el ne de başka bir şey vardı kolye de yoktu . Üç saniye içinde kaybolmuştu .

Acı yerini garip bir hisse bırakırken, bilincimin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını hissettim.

Dönen başım, etrafımda raflardan düşen eşyalar, kopan büyük gürültü; sallanan yer. Düşünmeme engel oluyordu. Ya büyük bir depremdi bu, ya da ölüyordum.

Etraftaki gürültü yerini sağır edercesine olan çınlama sesine bıraktı. Kulaklarımı kapatmak istiyordum. Fakat kımıldayamıyordum. Felç geçiriyordum sanki. Gözlerimi açamıyordum.

Ruhum bedenimden çekilirmişçesine hissettiğim his ile bütün bilincimi kaybettim.

MaveralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin