~12~

61 8 9
                                    

Kolumdaki beyaz bilekliğe hırsla baktım. Neden takmışlardı ki? Elementini öğrenen herkese hemen takıyorlardı sanırım.

Bir kaç gündür uyuyormuşum gibi hissettiğim yoğun halsizlik başımı ağrıtmıştı. En son element testine girmiştim. Hangi element olduğumu hala bilmiyordum.

Sürünerek yataktan çıktım. Cama doğru yaklaştım. Güneş batmak üzereydi. Belli ki uzun süredir uyuyordum. Yanımda duran sehpadan suyumu alıp bir kaç yudum içtim.

"Lena?" Kapıya doğru seslendim fakat ses yoktu. Genelde Lena kapıda beklerdi.

Kocaman esneyerek kapıya doğru yürüdüm. Elementimi çok merak ediyorumdum. En kısa sürede öğrenip kullanmak istiyordum. Testle ilgili çoğu anı kesik kesikti. Düşündükçe yavaş yavaş yerine geliyordu. Dört elementi de hatırlamaya başlamıştım. Hepsine hükmettiğimi... Sanırım hangisi daha ağır bastıysa elementim oydu.

Kapıyı kendime doğru çektim. Hiç beklemediğim iki koca bedenle karşılaşınca çığlıkla geriye gittim.

"Efendim bir şeye mi ihtiyacınız var?" İki koca askeri kapıma dikmişlerdi.

"Neden kapımdadısınız? Çekilin hizmetimde çalışanları bulmam gerek." Onlara doğru hamle yaptım ki bedenleriyle kapıya gerildiler.

"Efendim Kralın emri üzerine odadan çıkmamanız gerek. Lütfen zorluk çıkarmayın." Şaşkınlıkla onlara baktım. Ne olmuştu şimdi? Kesin beni burda tutmaya çalışıyordu.

"Neden?"

"Bize bilgi verilmedi Efendim."

"O zaman hizmetimdekileri çağırın." Askerin ikisi de birbirlerine anlamsızca baktılar.

"Olmaz efendim. Bir sonraki emire kadar odaya kimseyi alamayız bir sorununuz varsa bizimle paylaşabilirsiniz." Bir olaylar döndüğü belliydi. Bu odadan kurtulup bir şekilde öğrenmem gerekiyordu. Anladım dercesine kafamı salladım. Corlayamazdım. Akıllıca bir yolunu bulmam gerekiyordu.

Elimle karnımı gösterdim. Yüzümü acı çekiyormuş gibi buruşturdum.

"Karnım çok ağrıyor. Hizmetimde çalışan kız bir ilaç getirir bu zamanlarda ona ihtiyacım var." Askerler neden bahsettiğimi anlamamışlardı. Ya da bilmezlikten geliyorlardı.

"Regl sancısı." En sonunda anladıklarında esmer olan gözlerini biraz büyüttü.

"İlacınızı birazdan getiririm Efendim." Karnımı iyice sıkarak kendimi iki büklüm yaptım. Acı çekiyormuş gibi yapmam gerekiyordu. İnlemelerim arasında ikisi de ne yapacağını şaşırmıştı.

Kendimi kapının önüne attım.

"Efendim iyi misiniz?" Aynen çok iyiyim baksana.

Bir kaç saniye yüzlerine baktıktan sonra, gözlerimi kapatıp kafamı yere çarptım.

"Bayıldı. Çabuk şifacılara taşı!" Askerin emriyle bedenimi havada hissettmem bir oldu.

Gözümü hafif açıp diğer askerin de bizimle birlikte gelip gelmediğine baktım. Gelmiyordu. Boşluğunu bulduğum an da kucağından atlayacaktım. Şifacılara giderken kralın odasının önünden geçecektik. O sıra yapmam çok daha mantıklı olurdu.

Hızlı adımlarla yürüyen asker yüzüme bile bakmıyordu. Saniyelerdir aralık olan gözümün farkında değildi.

Kralın odasının koridorundaydık ki hızlıca aklımdaki hamleyi yapmaya koyuldum.

MaveralHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin