-Kimse yok. Tek bir insan bile.
Ormanda yürüyen genç ve yakışıklı adam, söylenmeye devam etti.
-Ahh.. Çok acıktım. Enerjim tükenmek üzere.
Tam o esnada, biraz uzakta bir noktadan duman yükseldiğini farketti. Yakınlarda ateş yakıldığını işaretiydi bu. Ateş varsa, yiyecek de bulabileceği anlamına geliyordu. Belki taze bir ka... Neyse bir önemi yoktu. Her şeye razı gelecekti. Fakat fazlasıyla güçsüz düşmüştü. Gözleri kararırken, bir siluetin kendine yaklaştığını görmüştü. Kim olursa olsun ya da ne olursa olsun herkesin zayıf yönleri vardı. Bayılırken bunu düşünüyordu.
Gözlerini açtığında, havanın kararmış olduğunu farketti yakışıklı genç. Gözleri isten yanıyordu. İsin yanında kızarmış tavuğa benzer bir koku da alıyordu. Kuş olabilirdi. Belki bıldırcın.
-Hey! Uyanmışsın.
Sesin geldiği yöne hızlıca dönüp, ayaklandı ve sesin sahibine doğru atakta bulundu. Üstüne atladığında, kendisinden uzun olduğunu farkettiği kişi, kollarını arkadan bağladığında, hareketi kısıtlanmıştı. Aç olmasaydı... O zaman gününü gösterirdi ya. Neyse.
-Sakin ol. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yok.
"Benim var." ye geçirdi içinden.
-Hadi geç otur. Bir şeyler ye. Rengini solmuş belli ki karnın aç.
Kolları serbest kaldığında, sert bakışlarını arkasından çıkıp, ateşin yakına doğru ilerleyen uzun boyumu gence yöneltti. Boyu 1.80 kadar olmalıydı. Zayıftı, esmerdi, keskin yüz hatları vardı. Zararsız görünüyordu fakat güçlüydü. Az önce kendisini tuttuğunda anlamıştı.
-Orda durmaya devam edecek misin?
Gözlerini bir an bile ayırmadan kalktığı kabaca hazırlanmış tentenin üzerine oturdu.
-Seni buralarda gördüğümü hatırlamıyorum.
Demişti onu inceleyen uzun boylu genç.
-Seolbam'daki herkesi tanıyor olamazsın. Öyle değil mi?
Esmer olan güldü. Bembeyaz dişleri vardı. Ormanda yaşayan biri için fazla yakışıklı olduğunu düşünmüştü kısa olan.
-Tabiki de tanımam mümkün değil. Fakat Seolbam büyük bir kasaba sayılmaz. Ayrıca yüzünü daha önce görsem bunu unutmazdım.
Bu kez, kısa boylu olan gülümsedi.
-Yakışıklı bir yüzüm vardır. Erkeklerin bile benden etkilenmesi normal.
Esmer olan kaşlarını çattı.
-Yakışıklı mı? Kız gibi yüzün var. Bayıldığında... Şeyi farketmeseydim kız olduğunu düşünürdüm.
Kısa olanın gözleri büyüdü.
-Sen! Beni taciz mi ettin.
-Yaralı mısın diye baktım.
-Aaiiişşş... Beni taciz ettin.
Esmer olan gülümsedi.
-Ben Taehyung. Ve teşekkür etmene gerek yok.
-Teşekkür edeceğimi mi düşündün. Şimdi biraz gücüm olsa seni ikiye ayırıp kalbimi sökerdim.
Taehyung iyiden iyiye eğlenmeye başlamıştı.
-Sakin ol ufaklık.
-Ufaklık? Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
-Kimsin? Kralın oğlu mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soul Of The White Tiger
FantasyEbeveynlerin, çocuklarına masal niyetine anlattıkları kulaktan dolma efsanevi hikayelerin, gerçeklikten pek de uzak olmadığını evinden biraz uzaklarda, ormanın derinliklerinde fark etmişti Kim Taehyung. Efsanelere konu olan Gu Jing Sune Min, Taehyun...