-1- İlk zamanlar

277 7 0
                                    

Gökte savaş oldu. Michael ile melekleri ejdarha ile savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. (Vahiy 12:7-8)

Ben Elijah, yaratılanların ilki, babamın gözbebeği şaheseri, cennet orduları başkomutanı...

Hatırlıyorum... İlk anı, kardeşlerimi ve hepimizin kulaklarında yankılanan o sarhoş edici ezgiyi, babamın sözlerini:

lk yaratılan düşecek karanlığa; terkedildiğini düşündüğü anda;

İtaatsizliğin urganı boynuna dolandığında.

İlk yaratılan hükmedecek diğerlerine; terkedildiğini düşündüğü anda;

 Geçtiğinde eşiği, Ademoğlunun kaderi O'nunkine bağlandığında."


Hatırlıyorum insanoğlunu... Gördüğüm ilk anda kalbimize saplanmıştı zehirli mızraklar, onlardaki şey bir anda karartmıştı cennetin göğünü, ağlatmıştı ırmakları ve çiçekleri. İlk defa karşılaştığımız şeydi ve anlamlandıramamıştık bu gücü, tek hissettiğimiz korkuydu. Baba bizi terketme! Yaratılanların en muhteşemleri, Tanrı çocukları önünde hepimiz eğilmiştik. O an anlamıştık ki biz onlara yardımcı, biz onlara hizmet için yaratılmıştık. İçlerindeki kötülükle cenneti karartan mıydı hizmet edeceklerimiz yoksa babamın çocukları mı? Ben ikincisini tercih ettim, tabii ki birincisini tercih edenler de azımsanamayacak kadar çoktu...

Lucifer... Babamın en sevdiği, meleklerin en bilge ve en güçlüsü... İlk günlerde "yemin ederim senden başkası önünde eğilmeyeceğim" demişti yaratıcısına, durdu da sözünde ve eğmedi boyun Adem'e. İnsanoğlunu baştan çıkartıp onların içindeki kötülüğü gösterdiği zaman da savaş başlamıştı çoktan. Sonsuza kadar iyiliğin hükmedeceği cennetteki ilk ve son savaş...

Uğradığı ihanetten ve yaratılan en muhteşem varlıkların içindeki kötülük Baba'mı üzmüş ve kaybolmuştu benliğimizden. Hissetmiyorduk O'nun sevgisini ve ışığını. Yozlaşma başlamış, ilk seçeneği tercih edenler, Lucifer'in kudretinden korkanlar içlerindeki sevginin de kaybolmasıyla değişmişlerdi. Plana sadık kalanlar da vardı, başını Michael'ın çektiği ve benim de içlerinde bulunduğum azınlık bir ordu. Michael kudretiyle güvenilen, bilgeliğiyle etkileyen, savaşçılığıyla güven veren dört başmelekten biri, eşitlerin birincisi... 6 kanadıyla, ihtişamıyla karşımızda duran "cennetin prensi".  

Bir zamanlar sorgulamıştım, neden ilk yaratılanın değil de diğerlerinin hüküm sürdüdüğünü, neyin eksik olduğunu, nerede hata yaptığımı. İtaat etmeyi, güvenmeyi seçmiştim o günlerde. 12. lejyonun komutanı, Michael'in en güvendiği melektim savaş başlamadan önce. Az olan sayımızla bi damla ışığa tutunmuştuk, sevgiye... Lakin bir şeyi atlamıştık, Lucifer'in melekler arasındaki güç ve otoritesini...Michael'ın sağ kolu, görkemli başmelek Gabriel. İhaneti kimse tarafından öngörülemezdi, görülemedi de ta ki hikayenin sonuna kadar. 

Lucifer bilgeliğiyle kehaneti bilen ve çözen tek melekti. Bu da öncelikle benden sonsuza kurtulması gerektiğini öğretiyordu ona. Güçlü fakat sıradan bir melekle üzerinden bir oyun oynanması Michael'ın öngördüğü bir şey değildi. Elijah güçlü, güvenilir bir komutandı ve hepsi bu. Öngöremediği şey ise Elijah'ın ilk yaratılan olması ve hakkında kehanet bulunması idi, bunun farkında olan tek kişi de Lucifer'di. Bu fikri Gabriel'e aşıladı ve ondan Michael'ın bana olan güvenini test etmesini sağlamasını istedi. Yıllar süren tetkikler Michael'ı ikna etti ve bunun uğruna neredeyse savaşı kaybediyordu.

Yıllar sonra... Kardeşler, geçmişi unutmuş, milyonlarcası birbirlerine sanki geçmişte hiçbir şey yaşanmamış gibi nefret ve kinle bakıyor. Yayılan kötülük cenneti karartmış, canlıları öldürmüş, ırmakları kurutmuştu. O anda karşı ordunun üstünde  bir dev görüldü, ejderha... Geçtiği yeri zifiri karanlığa bulayan, kırmızı gözlü şeytan! Gelen Lucifer'den başkası değildi, gücünün sınırları yoktu. O anda Michael kılıcını çekti, kanatlarını açtı, bir anda heryer ışık bulutu olmuştu, Michael'dan çıkan nur gözlerimizi kamaştırmış, içimizi tekrardan o özlediğimiz sevgi ile doldurmuştu. O an kafamın içinde bir ses yankılandı:" Galadriel kapısını tut, lejyonunu al ve hemen ayrıl." Afallamıştım.

-Efendim, sizi bırakamam.

-Bu konuda senden başkasına güvenemem, Galadriel kapısına git ve oradan ayrılma. Ne olursa olsun! Anlıyor musun ne olursa olsun. Sadece bana güven.

Gözümden kırmızı bir sıvı gelmişti, bu ölüme giden kardeşini selamlamak anlamına gelen "sevgi ağlamak" idi bizim dilimizde. Önünde eğildim ve ardından bir kanat çırpışıyla ışığın yetişemeyeceği hızda Galadriel kapısına ulaştım lejyonumla birlikte. Yıllarca bekledim, kafamda yankılanan savaş çığlıklarıya, düşen kardeşlerimden kalan son ışık hüzmelerini seyrederek... O an Michael'ın yakarışlarını duydum zihnimde, savaş kaybediliyor, her şey bitiyordu. Bir karar vermem gerekiyordu, ya emre itaatsizlik edecektim ya da savaşın kaybedilmesine, kardeşlerimin teker teker yokedilişine göz yumacaktım. Ben emre itaatsizliği seçtim ve o gün her şey yeniden başladı...

Dehşete kapıldım gördüklerimin karşısında. Ucu bucağı görünmeyen savaş alanı... Michael parlıyor karşısındaki ejderhanın altında! (medya) O an bana bahşedilen silahımı ilk kez çıkardım. Her meleğin kendine özel bir görevi ve silahı vardır. Benim ki ise Echonia kılıcıydı, kılıçların efendisi... Gözlerimi kapadım, son bir kez bembeyaz nurdan yapılmış kanatlarımı sonuna kadar açtım ve göğe bakarak "Baba" diye bağırdım "neden bizi terkettin?" gözlerimden akan kanla. Çok ilerlerden bir kum fırtınası gibi ışık süzmesi gördüm o anda, Lucifer'in birliğini eriterek ilerliyor içinde. Kardeşlerim düşüyor birer birer yanmış kanatlarıyla. Işık oldu heryer, saf ışık aldı götürdü beni de uzaklara, bilinçten ırak diyarlara...

Bir Melek Bir KehanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin