°3°

86 10 0
                                    

(Medya; Burak )

.
.
.
.

Bu kişi kuzenim Burak'tı.

''Sürahiyi kafama baya iyi geçirdin beyin sarsıntısı yaşıyorum galiba.''

Ben ona şoklar içinde bakarken o yerlere yatmış kafasını tutuyordu.

''Sen neden buradasın ve burası neresi?''

''Ben burada kan kaybından ölmek üzereyim sen burası neresi diyorsun! Bak gözlerim kapanıyor her an ölebilirim.''

Aklımdaki soruları daha sonra sormak üzere kenara aldım. Yan tarafımdaki tezgahın üstünde duran kağıt havludan koparıp anlındaki minik kırmızılığa bastırdım.

''Nasıl, çok kanıyor mu?''

''Evet kafan koptu ama ölmedin turp gibisin maşallah. Sanatsal bir dokunuş yapmak için sürahiyi tercih ettim ama gitarla da vurabilirdim sen hangisini tercih ederdin?''

Son dediğimi duyunca yerde yuvarlanmayı kesip hemen ayaklandı ve bana sanki adam öldürmüşüm gibi yüzünde dehşet ifadesiyle bakmaya başladı. İstemsizce bu haline gülmüştüm.

''O GİTARLAR VE BATERİ KAÇ PARA BİLİYOR MUSUN SEN! ÜÇÜMÜZÜ SATSAN ALAMAZSIN ONLARI''

''Yukarıdaki seti mi satıyoruz? Konserlere gitmeden üç kişi nasıl geçineceğiz?''

Tanımadığım bir ses duyunca bakmak için arkamı döndüm ve mutfak girişinde Burak'ın yaşlarında biri esmer diğeri kumral iki tane çocuk gördüm. İkisi de bana bakıyordu, kumral olan Burak'a döndü ve konuşmaya başladı,

''Benim baterimi satarsanız olay çıkar haberiniz olsun. O bu dünyada sevdiğim tek şey.''

''Ne yani beni sevmiyor musun sen şimdi?''

''Tabii ki de sevmiyorum, yıllardır aynı evde kalıyoruz ve yatmaktan başka bir şey yaptığını görmedim.''

''Salak çöpleri her seferinde ben atıyo-''

''Burak burası neresi ve siz ikiniz kimsiniz?''

Ben araya girince bana döndüler, sonunda benim burada olduğumu hatırlamışlardı. Bakışlarımı Burak'a çevirdim ve sorarcasına bir ifadeyle ona bakmaya başladım.

''Tamam gel salonda oturup konuşalım.''

Deyip kendisini takip etmemi işaret etti ve yürümeye başladı. Yanındaki iki çocuk da onun peşine takıldı, bende onları takip ettim. Mutfaktan çıkıp uzun bir koridor boyunca yürüdük ve salon olduğunu tahmin ettiğim odaya girdik.

Girdiğim gibi odanın her bir yanını aydınlatan güneş, sıcak kollarıyla adeta bana hoş geldin diyordu. Çok aydınlık ve geniş bir odaydı, içimi ferahlatmıştı. Girişin tam karşısında duvara montelenmiş televizyon ve onun üzerinde raflar vardı. Televizyonun etrafında siyah renkli üç koltuk, tam ortalarında küçük bir sehpa; camların önündeki mermerlerde saksılara ekilmiş bitkiler, odanın en köşesinde yan yana iki kitaplık ve kitaplığın tam yanında da geniş bir pufun içinde çok tatlı bir golden köpek uyuyordu. Renkler birbiriyle çok uyumluydu ve her şey çok güzel dizayn edilmişti.

Odayı incelemeyi bir kenara bırakıp Burak'a baktığımda koltuğa oturmuş, yanına oturmam için koltuğa pat pat vuruyordu. Olduğum yerden yürüyüp yanına oturduğum anda birden bire bana sıkı sıkı sarıldı. Hazırlıksız yakalandığımdan birkaç saniye ellerim havada kaldı ama sonrasında bende ona sarıldım.

Burak, teyzemin oğluydu. İkisi de yardım sever, cömert, iyi kalpli ve çok cana yakınlardı; onları çok seviyordum. Teyzemi üç yıl önce bir araba kazasında kaybetmiştik. Burak bütün bu ağır olayları kaldıramamış, babasının yanına yurt dışına gitmişti. Ama şuan şaşırtıcı bir şekilde karşımda duruyordu ve bana sarılıyordu.

Rüya Mı Gerçek Mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin