Kime ait olduğu bile belli olmayan bir hesabı kim ne amaçla çalmıştı, hiçbir fikrim yoktu. Fakat ne olursa olsun o hesabı geri almam gerektiğini biliyordum, Kuzey'e attığım mesajları, ona olan ve unutmaya çalıştığım aşkımı kimsenin görmemesi gerekti.
Telaşla Ege'ye dönüp "Ege, bana çok acil bir konuda yardım edebilir misin? Hack işleriyle ilgili." dediğimde yüzündeki şapşal ifade yerini ciddiyete bıraktı.
"Sorun ne Güneş?"
"Birisi hesabımı çalmış. Sorun şu ki çalınan hesabın bana ait olduğunu bilen kimse yok ve hesabı kesinlikle geri almam gerekiyor. Yardım edebilir misin?"
"Sadece bir Instagram hesabı. Büyütülecek bir mevzu mu, önemi ne?" dediğinde sinirden gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
"Ege... Sadece yardım etsen olmaz mı? İnan günlerdir girmediğim bir hesap ve birilerinin hesabımı kurcaladığını belirten e-postayı henüz görüyorum. Hesap bana ait olduğu bilinmemesi gereken, öğrenilirse toparlanamayacağım derecede büyük öneme sahip. Biliyorum yeni tanıştık ama yardım edemez misin?"
Hayatımda kurduğum en uzun cümle bile şu anki durumun vahimliğini göz önüne serebilirdi. Hesaba günlerdir girmiyordum, bildirimler kapalıydı ve eğer biri hesapta Kuzey ile mesajlaşsa bile bundan haberim olmazdı.
Bir saniye?
Biri hesapta benim yerime geçip Kuzey'le mesajlaşmaya devam etmiş olabilir miydi?
Ege yüzümün girdiği şekilden durumun ciddiyetine varıp "Tamam, bozma moralini. Halletmeye çalışıcam. Ama önce bizim mekana gitmeliyiz." dediğinde aceleyle oturduğumuz kafeden kalkıp Egelerin mekana geçtik.
İzbe bir sokağın unutulmuş köşesinde varlığı belli olmayan depoya adım attığımda görmeyi beklediğimden çok daha farklı bir manzarayla karşılaşmak beni şaşırtmıştı. İçerisi neon ışıklarla kaplı her yeri bilgisayarlar ve büyük ekranlarla döşeliydi. Fazlaca ekrana rağmen kişi sayısı sadece 4tü. Ege ile birlikte 5 kişi olmalıydılar.
Telaşla kaşlarımı çattım. Ege eğer bana bahsettiği kadar büyük bir hack ağının içindeyse, eğer bu kadar zekiyse neden bütün bunları daha tanışalı bir kaç saat olmuş bir kıza yani bana anlatmıştı ki? Bu çocuk salak mıydı, yoksa ortada dönen başka olaylar mı vardı?
İçeridekilerin odağına girdiğimizde bir anda 4 çift gözü üzerimde görmek içimde bir kuşku uyandırmıştı. Pembe saçlı, ufak suratına bakınca bile samimi olduğunu anlayabileceğiniz bir tarzı olan kız beni görünce iri gözlerini daha da irileştirdi. Yüzünün bir anda sararması, beni daha önceden tanıyor gibi bakması içime kuşku düşürmüştü.
Bir anda "Bu o! O işte! Burada ne işi var bu kızın?" diye çığlık atarcasına bağırdığında iki adım geriye sendelemiştim. Ne oluyordu?
Ege kıza dönüp "Sakin ol Ada. Önce bir dinle." diyip sakince konuştuğunda kızın gözlerinde alevlenen öfkeyi görür gibiydim.
"Nasıl sakin olayım. O sikik Kuzey'in en yakınlarından biriyken ben nasıl sakin olayım Ege? Amacın ne senin?" dediğinde "Hey, hey. Kuzey ne alaka şimdi?" diye sormadan edememiştim.
Ege "Kızın hiçbir şeyden haberi yok. Sakin olun bi." dediğinde kafam iyice çorba olmuştu.
Artık ortamda fasülye gibi kalmaktan sıkıldığım için "Biri bana neler olduğunu anlatabilir mi?" diye sitemle sordum.
Ege "Tamam, her şeyi anlatacağım. Herkesin kafası çok karıştı biliyorum. Ama her şeyi anlayacaksın." dedi.
Sandalyelerden birinde oturan ve kulağındaki büyük kulaklığı boynuna indirmiş kıvırcık saçlı çocuk "Bu arada kendimizi tanıtmadık. Ben Deniz. Pembe saçlı kız Ada. Yanındaki sarışın kız Pırıl. Ve son olarak onun yanındaki de Can." diyip tüm takımı tanıttığında isimleri aklımda tutmaya çalıştım.
"Ben de Güneş." dediğimde "Zaten biliyoruz..." diye mırıldanmalarına şaşırmamıştım.
Can önünde durduğu büyük ekrana dizlerindeki bilgisayardan görüntüleri yansıttığında pek dost canlısı bir ortamda olmadığımı fark etmiştim.
Ekrana kocaman Kuzey'in resmini yansıtıp etrafında yazılar döndürmeye başladıklarında üst teknoloji bir bilim kurgu filminde olduğumu hayal etmeden edememiştim.
Can ciddi sesiyle "Bu senin mükemmel arkadaşın Kuzey. Yanındakiler de aylardır çökertmeye çalıştığımız uyuşturucu çetesiyle olan yakın bağlantıları. Hatta bir kaç hafta önce çeteden bir sevgili bile yapmış. Haberin olmamasına şaşırdım doğrusu." diyip alay ederce gülümsediğinde duyduklarımı hazmetmeye çalışıyordum.
"Bi-Bir dakika. Kuzey'den bahsediyorsunuz değil mi? Benim arkadaşım olan - yani en azından eskiden arkadaşım olan- Kuzey. Onun uyuşturucuyla ne gibi bir işi olabilir ki?" dediğimde Pırıl "Ege bu kız salak mı yoksa salak taklidi mi yapıyor?" dedi.
Ege ortamdaki ciddi havanın aksine yüzüne salak gülümsemelerinden birini kondurup "Şu anda en az benim kadar ciddi bu kız? Gerçekten hiçbir şeyden haberi yok." dedi.
Ege az önce kendini ve beni tescilli salak ilan etmişti ama buna takılmamaya çalıştım.
Deniz bana dönerek "Yıllardır en yakın arkadaşın sandığın insan gerçekten en yakının mıydı? Bir sorgula bence." dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular dökülse canım daha az yanardı gibi hissettim.
Kuzey ona aşık olmadan önce de en yakınımdı, küçük bir kızken kumdan kale yaptığımda o kaleyi bozan çocuklarla kavga edendi, beni her daim korumaya çalışandı. Onunla büyüdüğüm, her şeyini bilirim dediğim insandan aslında bu kadar uzak olmak kaldırabileceğimden daha ağır bir yüktü.
Duyduklarımı hazmetmeye çalışırcasına yere çöktüğümde titrediğimi fark etmiştim. "Şimdi olmaz.." diye fısıldadığımda sesler buğulanmaya ve görüntü kaymaya çoktan başlamıştı. Kalp atışlarımı kulaklarımda hissederken telaşla "İlacım.." demeye çalıştım.
Ege bağırarak "Çantasını açın kızın, ilacını bulun hemen!" dediğinde bilincimi kaybetmek ve kaybetmemek arasındaki o çizgide dolanıyordum.
Ege beni sakinleştirmeye çalışırcasına "Şşh, geçti Güneş. Hadi al ilacını hemen. Tamam geçicek şimdi." diye fısıldadığına akan göz yaşlarımı durdurmaya çalışıyordum.
"Ben bir şey yapmadım. Ben sadece onu sevdim. Neden beni kandırdı. Neden Ege... Ben sadece onu sevdim. Neden beni hiç sevmedi... Neden bana hiç değer vermedi..."
Karanlık beni hapsedercesine içine aldığında son sözlerim birer fısıldayışa dönüşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim | texting
Short StoryEn yakın arkadaşınıza aşık olmayın, evet. Çünkü ben oldum. Çünkü o bunu bilmiyor ve asla bilmeyecek de.