Bölüm 3: Altına İhtiyacım Var

326 6 0
                                    

°•○●

Çeviren: T

°•○●

Ertesi sabah olduğunda Sun Jiao, Jiang Chen tarafından Qingpu Şehri yakınlarındaki banka binasını keşfetmek için görevlendirildi. Sun Jiao bankada ne olduğunu merak ediyordu ve Jiang Chen doğrudan yanıt verdi.

"Oradaki altına ihtiyacım var."

Buradaki koca dünya başıboş hazinelerle doluydu. Sokaktaki sivil ürünlerden herhangi biri, modern dünyadaki bilim laboratuarlarındaki son teknoloji prototipleri kolayca hurda gibi gösterebilirdi. Ancak bunları direk olarak satmak pratik ve güvenli değildi. Bu nedenle, sorunsuz bir şekilde değiş-tokuş etmek için değeri yüksek olan altın daha uygundu.

Jiang Chen, yapısal ve düzenin olmadığı bu kıyamet dünyasında altının pratik bir değeri olmadığını tahmin etti. Herkesin açlıktan öldüğü bir yerde hiç kimse parlak bir metal için yiyecek ticareti yapmazdı.

Kesinlikle haklıydı.

Sun Jiao, altın gibi değersiz bir şeyin ne işe yarayacağını öğrenmek istedi, ancak Jiang Chen paylaşmak istemedi. Böylece bu seksi kız, soru hakkında ısrarcı olmayı bıraktı.

Ayrıca sabah küçük bir olayda yaşanmıştı.

Sun Jiao gözlerini açtıktan sonra Jiang Chen kızın önüne bir parça ekmek koydu. Sun Jiao, Jiang Chen'e dikkatle bakarken tostu kaptı.

"Fikrini söyle, ne istiyorsun?"

"İstemek? Yemeklerini benim karşılayacağımı söylememiş miydin? " Jiang Chen gözlerini devirdi. Aletini ısırıp koparabilecek biriyle yatacak kadar da umutsuz biri değildi. Modern dünyada paraya sahip olduğunda, kızlar onu takip ederdi.

Alacağı ücretin bir parçası olduğunu sonradan hatırlayan saf kız, kısa bir süre şok yaşadı.

"Bu kahvaltı. Günde üç öğün yemeğin ve benim sana vereceğim ücretin parçası ya. Ama muhtemelen öğle yemeğinde dışarıda yiyeceksin. Senin için bir kutu hazırlayayım."

Bu kız çantasını tamamen yağmalamış olsa bile kolundaki depolama boyutunda hala yiyecek vardı. Ve küçük bir kutuyu çıkarmak için bol miktarda enerjisi de vardı.

Arka planda Sun Jiao gerçekten şaşırmıştı. Gözleri sulandı. Yiyecek yüzünden çok fazla trajedi ve ölüm görmüştü, ama ilk kez bir kişi onun aç kalmaktan korkarak onunla ilgileniyordu.

Konserve yiyecekleri sessizce aldı. Sun Jiao, Jiang Chen'in gözlerine bakmak istemedi. Bir süre önce bu genci patronundan yiyecek almak için rehin olarak kullanmak niyetindeydi.

Bu düşünceyi hemen reddetmesine rağmen, fikir hala vardı. Derin bir suçluluk hissetti.

"Kahvaltı... Kahvaltı nedir?" Sun Jiao, ağzına kadar yiyecekle dolu ağzına ekmeğide tıktı. Oldukça barbarca görünüyordu, ama bu kadar güzel birini bu tarzda görmek oldukça eğlenceli bir manzaraydı.

"Kahvaltı yapmazsan, mide hastalığına yakalanma şansın artabilir." Jiang Chen, bunun farklı bir dünya olduğunu neredeyse görmezden geldiği için mırıldandı. İnsanların çoğu yiyecek konusunda korkmaya ve olmamasına bile alışmıştı.

"Sabahları yemek yersen, bu seni daha enerjik yapar."

"Teşekkür ederim."

"Ha?" Ses o kadar zayıftı ki Jiang Chen söyleneni tamamen anlayamadı.

"Bir şey değil." Sun Jiao, ekmeğin ve konservesinin son kısımlarının tadını çıkarırken dudaklarındaki kırıntıları yaladı. Oldukça yağlı ellerine baktı ama parmaklarını yalama isteğine direndi.

I have a Mansion in the Post-Apocalyptic World-TÜRKÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin