Bölüm 8: "Huizhong Paralı Asker Grubu"

97 5 0
                                    


°•○●

Tulip Otel, iç ve dış çemberin sınırları arasında yerleşmişti. Konumu ise Altıncı Cadde'nin en zengin pazarına yakındı ve bu pazar en güvenli ve korunan yerlerden biriydi.

Çatı, aşağıdan bakanlar için puslu ve karanlık bir hava veriyordu. 50 uçaksavar makineli tüfek aşırı şekillerde lüks döşenmiş oteli korurken, görüntüde oldukça tuhaf bir zıtlık yaratıyordu. Ama lüks veya değil bu kanunsuz çorak arazide güvenlik bir numaralı öncelikti. Görüntüyü ne kadar bozarsa bozsun bu gerçek değişmeyecekti.

Altıncı Caddede sadece yetkililer tarafından desteklenen yerler hava savunma araçlarını çatıya yerleştirilebilir. Bu otelde de sadece zengin ve önemli insanların yaşadığı da bir gerçekti. Bu nedenle güvenlik konusuna caddenin kuruluşundan beri maksimum düzeyde vurgu yapıldı. Hatta Sun Jiao'ya göre herhangi bir davetsiz misafir odana girerse onu vurma hakkı yasalarda verilmişti..

Ama ikilinin bu otelde kalmalarının asıl nedeni lüks değil onları takip eden "kuyruktan" kurtulmaktı.

..

Jiang Chen bir meyve konservesinden çıkardığı bir parça portakal yutarken, abartılı deri koltukta oturdular. İçerisindeki abartı miktarda katkı ve tatlandırıcı maddeler olduğu için bunları daha önce hiç yememişti. Ama son birkaç gündür abur-cubur yediği için biraz meyve yemesi gerekiyordu. Hem vitamin almak hem de sağlığını korumak için.

"Bana öyle bakma, sana da biraz ayıracağım." Jiang Chen, Sun Jiao'nun arzuyla meyveye baktığını görünce gözlerini devirdi. Sonrada yutkunarak meyveye bakan diğer kişiye-yerde yatan adama doğru döndü. "Neden aramızdaki bu sorundan kurtulup akşam yemeği yemiyoruz?"

Hui Lei, birinin arkasından gaddarca baktığını hissederken yerde tamamen bağlı bekliyordu. Sırtından aşağı bir ürperti indi. Kanepede gülümseyen adama korkusuzca bakmayı denedi ama kalbinin derinliklerinden korku hissetti. Hui Lei'nin alnında soğuk terler belirdi. Tüfeğin başının arkasında ensesine işaret ettiğini göremese bile hissetti. Bu yüzden de cevap vermek zorunda olduğunu anladı.

"Ben... Ben... sizler yanlış kişiyi yakaladınız! Ben yapmadım ... "

Sun Jiao bir adım mesafede kenara geçti silahının namlusunu hiç tereddüt etmeden bağlı adamın yüzüne doğrulttu. Sonra da tehlikeli bir ses tonuyla sorguya çekmeden önce metal ete iyice bastırdı. "Bizi takip edip etmediğini sormuyorum, sana sorduğum şey...", lazer tüfeğinin emniyetini kapatırken seside yükseldi ve odanın her tarafında yankılandı, "...seni buraya kim gönderdiğini soruyorum!"

Bu bir avcının sesiydi. Kanepede rahatça oturan Jiang Chen bile azıcık titredi. Onun önünde bu kız ilk kez bu kadar gaddarca davranıyordu, ah belki de ilk sefer değildi(?).

..

Sun Jiao bu adamı yakaladıktan sonra tutsak adam hemen hiçbir şey bilmediğini söyledi. Bir isim dışında onlara herhangi bir yararlı bilgi vermedi. Gettoda yaşayan bir mülteci olduğu konusunda da ısrar etti.

Ama bir mülteci Altıncı Cadde'nin en zengin yerinde görünebilir mi? Cevap ortadaydı.

"Hiçbir şey bilmiyorum! Yasadışı şekilde güç kullanıyorsunuz! Altıncı Caddenin gardiyanları gitmenize izin vermeyecek! " Hui Lei gözleri fal taşı gibi açılırken korkuyla çığlık attı. O kadar saftı ve paniklemişti ki Jiang Chen'i, yani odadaki en sözü geçen kişiyi tehdit etmeye başladı. Naif ama çokta aptaldı.

Aslında Sun Jiao'nun yeteneklerine ve deneyimine güvenmeseydi, Jiang Chen bu kişinin neredeyse sıradan bir insan olduğuna inanabilirdi. Modern Dünyada bu adamın hareketleri ve ses tonu Oscar Ödülünü hak edecek bir performans düzeyindeydi. 

I have a Mansion in the Post-Apocalyptic World-TÜRKÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin