❧27

2.5K 257 119
                                    

Ertesi sabah uyandığımda kısa bir duş alıp ardından üzerime rahat olacağım bol bir tshirt ve kısa şort giydim. Anahtarlarımı ve telefonumu alıp küçük eşimin yüzüne küçük bir buse kondurup, önce odadan sonra evden çıktım. Arabama binip direkt hava alanına sürdüm. Jeongguk bu gün geliyordu onu karşılamak istedim. Hava alanına vardığımda arabadan inip arabanın önüne yaslandım. Elimde tuttuğum sarı güneş gözlüğümü takıp beklemeye başladım.

Arada saate bakıp duruyordum çoktan yarım saat olmuştu. Uçak on dakika önce iniş yapmış olmalıydı. Tam hava alanına adımlayacağım sırada kapıdan çıkan Jeongguk'u kucağında tuttuğu bebeği ve arkasından gelen Hoseok'u gördüğümde biraz afallamıştım. Tabi ya Jeongguk Hoseok'la gitmişti. Beni gördüğünde şaşırmış gözlerle bir süre yüzümü inceledi. Yanıma vardığında üzgün olduğunu belli eden buruk bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne. Salak kardeşim benim niye kendine ve bize böyle işgence ediyorsun. Daldığım düşüncelerden çıkıp onlara doğru adımladım. Jeongguk kucağında tuttuğu minik afacanı Hoseok'un kucağına verip kendisine doğru gelen bana sıkıca sarıldı.

"Üzerimde kokusunu aradığını ve özlediğinin ben olmadığımı biliyorum, ama bu kadar belli etmene gerek yoktu kardeşim" yüzünü göremesemde güldüğünü hafif titreyen vücudundan hissediyordum. "Hiç değişmemişsin Tae hala salaksın" söyledikleriyle yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Haklıydı hiç değişmemiştim. Hala küçük omegasına ve küçük bebeklerine aşık bir adamdım. "Sende hiç değişmemişsin Jeongguk hala piç herifin tekisin" söylediğim iltifatla gülerek bir birimizden ayrılmıştık.

Hoseok bebeğiyle birlikte arka koltuğa oturdu. Valizleri bagaja koyduğumda Jeongguk ön koltukta yerini almıştı bile. Bagajı kapattıktan sonra arabaya bindim. Arabayı çalıştıracağım sırada Jeongguk arkaya dönerek konuşmaya başladı. "Hoseok sana söylemem gereken birşey var" Hoseok ne oldu diye sorduğunda bende merakla Jeongguk'un konuşmasını bekliyordum. "Bir kaç hafta önce Bay Min beni aradı. Herşeyden haberi varmış. Seni ve torununu yanında istiyor. Sizi Yoongi'den sadece kendisinin koruyabileceğini söyledi. Tabi ben senin adına hiç bir şey söylemedim. Kendisiyle konuşurum dedim" Jeongguk konuşmasını bitirdiğinde bu kez merakla Hoseok'un cevabını bekliyordum. Oda çok geçmeden konuşmaya başlamıştı zaten. "Teşekkür ederim Jeongguk bana yardım ettiğin için. Ama bir yandan da çok üzgünüm bu yardım senin hayatını mahvetti. Ve benim adıma karar vermediğin içinde teşekkür ederim. Bay Min benim babam gibidir. O beni büyüttü. Beni çok sevdiğini biliyorum ve bizi koruyacağınıda biliyorum. Bizi ona götür lütfen."

Hoseok çok iyi biriydi. Jeongguk ona yardım etmişti ve biz herşeyi en baştan yalnış anlamıştık. Ama yalnış anlamamızı o sağladı bunda bizimde bir suçumuz yok. İkili bir birlerine teşekkür ettikleri sırada ben arabayı çalıştırıp Yoongi'nin evine doğru sürdüm. Malikaneye vardığımızda Jeongguk arabadan inip bagaja doğru yürüdü. Bende arkasından inerek ona yardım etdim. Hoseok'un bavullarını alıp evin kapısına doğru yürüdük. Hoseok zile bastığında çok beklemeden kapı açılmıştı. Kapıda gördüğümüz orta yaşlı adam Hoseok'u gördüğünde gözleri dolmuştu. Yaklaşıp Hoseok'a sarıldığında bu adamın Bay Min olduğunu anlamıştım.

Sarılmaları bitdiğinde adam bize selam vererek içeri davet etti. Ama nazikçe davetini geri çevirmiş, veda ederek arabaya binmiştik. Şimdi ise ev yolundaydık. Çok heyecanlıydım. Jimin'in Jeongguk'u gördüğünde bir şey hatırlayıp hatırlamayacağını merak ediyorum. Nasıl tepki vereceği konusunda ise biraz heyecanlıyım. Ayrıca Minjae babasını hisseder hissetmez mutlu olacak. Bu beni ne kadar sevindirsede bir o kadarda endişe içine sokuyordu. Jimin birşeylerden şüphe etmemeli. Herşeyi kendisi hatırlamalı aksi taktirde çok kötü fesatlar yarata bilir bu durum.

Evin önüne vardığımızda, Jeongguk düşünceli bir şekilde evi inceliyordu. Eski hatıralar onu oldukça üzmüşe benziyor. Bunu solgunlaşan yüzünden anlaya biliyordum. Hafifce öksürerek ilgisini üzerime çekmiştim. Gözlerinin dolduğunu görmek beni üzmüştü. Oda benim gibi ne olacağını düşünüyor olmalıydı. "Hadi gidelim bizi bekliyordur. Haber vermeden çıkmıştım" konuşmamı bitirince Jeongguk derinden nefes alarak arabadan indi. Bende ardından indim. Bagajı açarak bavulunu eline alıp arkamdan kapıya doğru geldi. "Babamla aranızın iyi olmadığını o yüzden burada bizimle kalacağını söyledim bir süre. Babamla annemin haberi var sende öyle söylersin sorarsa. Muhtemelen aranızı falan düzeltmeye çalışacak."

Jeongguk tamam dedikten sonra anahtarlarımla kapıyı açarak içeri girmiştik. Salondan sesler geliyordu. Jeongguk'un elindeki bavulu alıp merdivenlerin yanına koyduktan sonra salona girdik. Tahmin ettiğim gibi Jimin Minji'ye yemek yediriyor, Minjae ise yerde oturmuş oyuncaklarıyla oynuyordu. Minjae önce havayı koklayıp sonra minik gözlerini bize çevirmişti. Daha doğrusu Jeongguk'a. Sonra aniden yeni çıkan tavşan dişleriyle Jeongguk'a gülmeye başladı. Bu görüntünün güzelliği gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. O an çok şaşırmıştım. Çünkü daha yürümeği öğrenemeyen Minjae ayağa kalkıp küçük adımlarla babasına doğru yürüyordu.

Jimin arkasını döndüğünde gözleri sadece yürüyen küçük oğlunda takılı kalmıştı. Jeongguk dizlerinin üzerine çökerek kollarını oğlu için açıp onu kolları arasına aldı. Jimin anlamaz ve şaşkın gözlerle karşısındakı adamı ve kucağındakı minik oğlunu izliyordu. Minjae başını babasının göğsüne soktuğunda, Jeongguk onu daha çok sarmalayarak ayağa kalkacağı sırada kendisi gibi dizlerinin üzerinde duran Jimin'le göz göze geldi. Jimin'in gözleri dolmuştu. Yoksa Jeongguk'u hatırladı mı? İkisi uzun bir süre bakıştıktan sonra Jimin kafasını sallayıp endişeyle ayağa kalkmış ve gözünden akan yaşı anlamaz bakışlarla sildi. Jeongguk ayağa kalktığında ortamdaki havayı yumuşatmak için konuşmaya başladım. "Küçük Minjae seni sevmişe benziyor kardeşim. Ha bu arada sizi tanıştırayım. Bebeğim bu Jeongguk benim kardeşim. Jeongguk buda Jimin benim eşim" Jeongguk gülümseyerek bir eliyle oğlunu tutarken diğer elini Jimin'e uzattı.

Jimin de telaşla onun elini sıktıktan sonra hafifce gülümsedi. Hatırlamamıştı onu sadece vücudu hatırladığı için tepki vermişti. İnsan çok garip bir varlık. Beyni hatırlamaması için uğraşırken, vücudu hatırlaması için uğraşacaktı. Doktor böyle söylemişti. Ve buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. Ani sinir krizi ve baygınlık geçire bilir. Bu yüzden sürekli yanında olmam gerekiyor. Az önceki görüntülerle bir şeyleri hatırlamak istiyordu, ama hatırlayamadığı için sinirlenmeye başlıyordu. Bunu Jeongguk da bende değişen yüz hatlarından anlıyorduk. Bu yüzden de olaya el atarak konuyu değiştirmiştim.

Bizi çok zorlu günler bekliyordu. Jimin derinden nefes alarak tuttuğu eli bıraktı ve Minjae'yi almak için uzandı. Jeongguk kendisinden ayrılmak istemeyen oğlunu güç belayla Jimin'in kollarına verdi. Jimin yüzü düşen oğlunu görünce yüzünün her yerine öpücük kondurdu. Bu görüntüyü çok seviyordum. O bebekleriyle çok güzel ilgileniyordu.

Jimin Minjae de yemek masasına oturtup Minji ile birlikte yemek yedirmeye başladı. Bense mutfağa geçip yemek yemek için birşey hazırlayacaktım. Mutfağa girmeden önce gördüğüm son görüntü Jeongguk'un Minjae'ye bakması Minjae'nin ona gülümsemesi ve Jimin'in ikisini izlemesi olmuştu.

Bir an önce herşeyi hatırla bebeğim. Hatırlaki herşeyi yoluna koyup yine eskisi gibi güzel mutlu bir aile olalım.

______________________________

Merhaba güzellerim. Çok birşey yazıp kafanızı şişirmek istemiyorum. Umarım bölümü keyifle ve severek okumuşsunuzdur. Bunu bir nevi geçiş bölümü gibi düşünün. Olaylara gelecek bölümde gireceğiz.

Sizi seviyorum.

Öpüyorum.

💜💜💜💜💜💜💜

Solein...
☀️

Love /    VMinKooKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin