Kafa Nereye Biz Oraya

27 11 4
                                    

Sabah olmuştu. Mavi perdenin aralığından giren güneş gözlerimi kamaştırıyordu . Saatlerce uyumuşum gibi hissettim. Ama saate baktığımda saat sekizi gösteriyordu. Toplam 3 saatlik uyku bile beni çok zinde uyandırmıştı. Kalkıp yavaşça odamdan çıktım. Özlem uyanmasın diye parmakuçlarım da hareket ediyordum. Ama o da ne! Karşımda birden çok güzel bir kahvaltı sofrasına mutfağa yayılan çay kokusu eşlik ediyordu. Kendimi İzmir' de ki evimde gibi hissettim.

Ö = Günaydın cimcime

Bir an düşündüm de cimcime ne hoş bir tanımlama.

A= Günaydın Özlemimm

Ö= Hayatım çok erken kalktın. Ben sen öğlene kadar uyursun diye düşündüm. Yoksa çayın kokusuna mı dayanamadın ? Ama o kadar çok özlemişim ki bizim çayın kokusunu daha fazla dayanamadım.

Tabi Özlem 2 yıldır ülkemize hiç gelemediği için her şeyi özlemiş canım benim. İyi ki ona en sevdiği kahveyi,çayı ve en sevdiği çiğdemleri getirmiştim. Biz küçükken onunla kapı önünde oturup çiğdem yemeyi çok severdik.

A= O kadar derin uyumuşum ki sanki 10 saattir uyumuş gibi çok dinlemiştim.

Ve kahvaltıya oturduk. O kadar keyifli bir kahvaltı yaptık ki zamanın nasıl geçtiğini bile farketmedik. Çaylar,kahveler,sohbetler,pikapta çalan en sevdiğimiz Sezen Aksu şarkıları. Özlem ' e iyi ki bu pikap ve plakları hediye almışım. O kadar çok sevindi ki bana gözleri dolu dolu sarıldı. Çünkü Özlem çok özel bir insandı benim için. Aldığım bu hediyeye de çok sevineceğini biliyordum. Saat öğlen 2'yi geçiyordu.

Ö= Tatlım benim dışarıda biraz işim var. Sen bekle,ben gelince de buraları biraz gezelim.tamam mı?

A= Tamam canım.

Özlem dışarı çıkınca ben de hemen odama çıkıp bavulumu boşalttım. Ve kıyafetlerimi Özlem'in söylediği dolaba astım. Eşylarımı koyduktan sonra kapı çaldı. Gelen Özlem' di . Kapıyı açtım ve hiç oyalanmadan dışarı çıktık.

Ö= Aslı seni tabi ki ilk olarak Hydye Park' a götüreceğim. Orayı anlatmama gerek yok. Sen zaten gördüğünde tam senin ruhunu anlatan bir park göreceksin.

Parka girdiğimde gözlerim kamaştı. İnanılmaz büyük bir alanın ortasında büyük bir göletin bulunduğu bu park uzun süre kraliyet ailesi tarafından avlanma sahası olarak kullanılmış. Özlem anlattıkça her yer daha da fazla dikkatimi çekmeye başladı. Burada yürüyüş parkurları,çimlere uzanan insanlar vardı. Burası rengarenk bir yerdi. At binilebilen,tekne ile göleti gezilebilen ayrıca yaz mevsimi boyunca etkinlikler ve konserler düzenlenen büyük bir park. Buraya bayıldım. Burada kaldığım süre zarfında buraya gelip yerlere uzanıp kitap okumak istiyorum. Ama ilk önce Özlem'in tur rehberliğinde bu şehri tamamen gezmem gerekiyor. Dolu dolu 1 hafta Londra'yı gezdikten sonra en aklımda
kalan yerleri anlatmak istiyorum size. Buckingham Sarayından Londra'nın en ünlü caddesi Oxford street ten Madame tussauds müzesine kadar çok iyi inceledim. Ama hiçbiri. Beni Shakespeare's Globe kadar etkilemedi. Burası 1599' da inşa edilen bir tiyatro. 1644 yılında kökten dinciler tarafından yakılarak yok edilmiş. Fakat 350 yıl sonra aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Burası insanı 17. Yüzyılın sanatsal açıdan büyüleyici atmosferine götürüyor. Yıl boyunca usta oyuncular bu tiyatroda Shakespeare'in oyunlarını sergiliyormuş. Birden kendimi sahnede Romeo ve Juliet'i oynarken hayal ettim. Ben Julietim ve Romeo ma diyorum ki

Ah Romeo,Romeo! Neden Romeo'sun sen?
İnkar et babanı,adını yadsı!
Yapamazsan yemin et sevdiğine, Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.

Sonra kendime geldim. Ve güldüm.

Ö= Ne oldu? Niye gülüyorsun?

A= Birşey yok kendimi o sahnede Romeo ve Juliet'i oynarken hayal ettim sadece.

Özlem ile birbirimize bakıp güldük. Biraz daha dolaştıktan sonra Özlem ile arabaya binip eve gittik. Çok yorulmuştuk bu yüzden sohbet edemedik ama ben yatağa yattığımda o sahnede Juliet' i ne kadar güzel canlandıracağı mı hayal ediyordum.

Aslı'nın İncileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin