2. Bölüm

142 31 42
                                    

Keyifli okumalar.

*

"Bana yabancı bir adamla; sevgimi geçtim, hiçbir duygumun sahibi olmayan biriyle yaşayacaktım." 

*

Elini sıkmamı bekliyordu. Biraz tereddüt ettim. Yüzündeki sıcak gülümseme gitmiş; yerine yine eski bıyıklı, artık bıyıklı dememe gerek yok, Talaz bey gelmişti. Mecburiyetten sıkmak zorunda kaldım. Daha sonra bu el sıkışmaya son verip, "hadi gidiyoruz." dedi. Nereye dermişçesine baktım ona.

"Ee düğününe böyle gidecek değilsin ya! Hazırlanmaya tabii ki! Yanına şu arkadaşını da al sana yardımcı olsun. Annenleri merak etme. Onlar ile yakından ilgileneceğime emin olabilirsin. Hadi bakalım."

Adamlarına bizi geldiğimiz arabalara bindirmesini söyledi. Annemi, Rüzgar'ı ve babamı orada bırakmaya içim el vermiyordu ama onların yaşaması içindi bütün bunlar. Annemin gözlerine bakamıyordum bile çünkü biliyordum ki gözlerine bakarsam gidemeyecektim. Babamın gözlerini neredeyse göremiyordum. İşi daha çok zorlaştırmadan bir an önce buradan çıkmak istiyordum. Arabaların önüne gelmiştik. Bu defa Beril ile beni aynı arabaya bindirmişlerdi.

Tahminimce yaklaşık yarım saat sonra bir evin önüne varmıştık. Ev şehir merkezine biraz uzaktı. Küçüktü ama güzeldi. Talaz Bey gelip kapımı açtı. Elini yana açarak "Buyurun Defne Hanım evinize hoş geldiniz!" dedi. Demeķ ki artık burada yaşayacaktım. Hem de hiç tanımadığım görmediğim biriyle. 

Bana yabancı bir adamla; sevgimi geçtim, hiçbir duygumun sahibi olmayan biriyle yaşayacaktım. 

Bundan bir ay önce biri bana gelip bunları bunları yaşayacaksın deseydi,emin olun gülerdim. Hatta gülmekle de kalmaz kahkaha atardım ama maalesef şu an gülemiyordum. Hatta her an ağlayabilirdim bile.

Talaz Bey hâlâ bekliyordu. Daha fazla bekletmenin bir anlamı yoktu. Eninde sonunda bu lanet arabadan inecektim. Ağır hareketlerle arabadan indim. Hemen ardından Beril de indi. Gözleri kızarmış ve aktı akacakmış gibi dolu doluydu. Bana bakıyordu. Bense nereden geldiğini bilemediğim soğukkanlılığımla ona bakıyordum. Gerçekte ise sadece birkaç saniyeliğine bakabiliyordum çünkü uzun bakarsam ağlayacağımı biliyordum.

"Ee burada böyle bekleyecek miyiz? Hayır yani bekleyecek isek kuaförü falan çağıralım burada hazırlasınlar seni. Hadi içeri hadi!" dedi Talaz Bey bana. Hayatımın iyi-kötü geçeceği eve doğru ağır adımlarla yürümeye başladım ve aynı şekilde Beril ile kapından içeri ilk adımımızı attık.

Aslında evin içi oldukça güzel dekore edilmişti. Şöyle kısaca bir göz gezdirdikten sonra bir şeyi merak ettiğimi anladım. Ben kimin ile evlenecektim? En azından neye benzediğini bilseydim hiç de fena olmazdı. Sonuçta müstakbel kocamdı kendisi. Talaz Bey'e, "Ben kimle evleneceğim?" diye sordum. O da bıyık altından sırıttı, "Odanda fotoğrafı var. Gerçi nasıl olsa akşam burada tek başınıza birlikte olacaksınız. O zaman da görebilirsin."

Daha sonra adamlarından birine Beril ile beni odaya çıkarmasını söyledi. Üst kattaki odanın kapısını açtı ve içeri girmemiz için kenara çekildi. Biz içeri girdikten sonra da kapıyı kapayıp çıktı. Beril ile yalnız kalmıştık. Ben ağlayacağımı düşünüyordum ama gözümden bırak yaş akmayı gözüm dolmuyordu bile ama benim aksime Beril ağlıyordu. Bana yaklaştı ve ani bir hareketle beni bağrına bastı. Bana sıkıca sarılırken bir yandan da ağlayarak konuşuyordu,

"Hadi Defne'm, susma! Dök içini. Yoksa hasta olacaksın bak." dedi bir müddet sonra. O daha lafını bitirmeden benim gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Bir süre böyle kaldıktan sonra ilk ayrılan ben oldum, "Hadi! Başlayalım artık yoksa yetişemeyeceğiz." dedim. Beril de gözyaşlarını silerek onaylarmışçasına başını öne arkaya doğru salladı. Odanın kapısından içeri ilk girdiğimizde tam karşımdaki gardırobu ve üstündeki notu gördük;

Gelinliğin dolapta, oğlumun resmi de komodinin üstünde.

Beril dolaba doğru, ben de komodine doğru yaklaştım. Komodinin üstünde bir adam fotoğrafı, fotoğrafın altında da bir not daha...

Bak bu fotoğrafta gördüğün adam benim oğlum. Bu geceden sonra da senin kocan. Şimdi hazırlanmaya başlayabilirsin. Ha, bu arada arkadaşın için de diğer dolapta bir şeyler var. Beğenip giyebilir. Kolay gelsin.

Demek bu adamdı benim kocam. Talaz Bey bana ilk kez oğlumla evleneceksin dediğinde oğlunun ya tipsiz ya da deli olduğunu ve bana kakalamaya çalıştığını düşünmüştüm ama hiç de çirkin değildi. Hatta oldukça da yakışıklıydı. Sarışın, mavi gözlüydü. Fotoğrafta gördüğüm kadarıyla da uzun boyluydu. Kıvrımlı bir çene yapısı vardı.

Evet, adam baya yakışıklıydı. Deli olup olmadığını ise akşam görecektim. Elimdeki kıyafeti alıp odada yol aldım. Tam hazırlanmaya başlayacaktım ki aklıma gelen bir soru işaretiyle duraksadım. Bunu daha önce düşünmediğim için kendime saydırırken kaşlarım istemsizce çatıldı. Tamam, ben zorla da olsa bu adam ile evlenecektim ama bundan onun da haberi var mıydı?

Daha sonra bunun benim değil, buna sebep olan kişinin sorunu olduğunu düşündüm ve hazırlanmak için gardıroba doğru yürümeye başladım. Bu gece nasıl bitecek, neler olacak gibi soruları aklıma getirmemeye çalışırken hazırlanmaya başladık.

Talaz Adıvar'dan

Odaya ilk girdiklerinde ben ve adamlarım saklanıyorduk. Sedef denen kadını da tembihlemiştik burada olduğuma dair en ufak ipucu vermesin diye ama zeki Defne, kadının yüz ifadesinden anlamıştı bir terslik olduğunu. Bir de kadın üstüne gözleriyle benim olduğum yeri, gri perdeyi gösterince adamlarımdan biri onları bayıltmak zorunda kaldı. Daha sonra sağ kolum Bedirhan onları bağladı.

Bir süre baygın kaldılar. O süre zarfında başlarına Bedirhan'ı dikip aldığım kararı oğlum Ferman'a söylemeye gittim. Ferman, çok iyi bir evlattı ama biraz sıkıntılı bir çocuktu. Ciddi biçimde öfke kontrolü problemi vardı. Bunu yenmesi için tedavi görmesi gerekiyordu ama o tedaviyi reddediyordu.O da benim gibi karanlık işlere bulaşmıştı. Bunun tek sebebi de maalesef bendim. Oğlumu bu güne kadar mutlu edememiştim. Bu yüzden de ona bir yuva kurarak hayatını düzene koymasında yardımcı olacaktım.

Oğluma en uygun eş olarak da Defne'yi görmüştüm. İyi aile terbiyesi almış, helal süt emmiş bir kızdı. Üstelik dünyalar güzeliydi. Belki şu an birbirlerini tanımıyor, sevmiyorlardı fakat ileride de sevmeyecekler diye bir şey yoktu. Kafamdaki bu planı gerçekleştirmek için Ferman'ın ofisine gitmiştim. Beni görür görmez ayağa kalktı, "Baba bu saatte burada ne işin var? Bir şey mi oldu?Yine hangi itler canını sıktı? Söyle de çökeyim tepelerine"

Koluna dokundum ve işlerin yolunda olduğunu belirtmek istercesine sırıtarak sıktım kolunu, "Yok oğlum bir sıkıntı. Sakin ol. Önemli bir mevzu vardı da onu konuşmaya geldim."

Tepkisini beklerken meraklandığını yüzünden anlamıştım. "Konu nedir baba?"diye soru yöneltti sonunda. Derin bir nefes aldım, "Sensin oğlum. Bugüne kadar bütün dediklerimi yaptın. Bu senden son isteğim oğlum. Sana çok güzel ve ahlaklı bir kız buldum. Onun ile evleneceksin. Hem de bu akşam. Şu an kız hazırlanıyor. Git, sen de bir damatlık seç."

Tam ağzını açıp itiraz edecekti ki derin ve içten gelen sesimle, "Lütfen!" dedim. O da kabullenmek zorunda kaldı. Zaten hep kabullenirdi. Oğlum hiçbir zaman isteklerime karşı gelmezdi. 

Bir hışımla odadan çıktı. Ona nikahın olacağı salonu söylemeyi unuttuğumu fark ettim. Hemen telefonu cebimden çıkarıp Ferman'a mesaj attım.

Oğlum, nikahın Saray Nikah Salonunda, saat 20.00'da. Gel lütfen olur mu? 

Acaba Ferman gelecek miydi?

A'VAZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin