3.Bölüm

125 28 10
                                    

Keyifli okumalar

*

"Geriye ise birbirini hiç tanımayan bir karı-koca bırakmıştı. Birbirini ilk defa bir düğünde gören karı-koca. Birbirleri hakkında hiçbir şey bilmeyen bir çift...."

*

Defne'den

Saat 19.45'e geliyordu. Kapıdaki ucubelerin söylediğine göre ölüm törenim saat 20.00'daydı. Bizim odaya girdiğimizden yaklaşık yarım saat sonra içeri kuaför olduklarını anladığım eli maşalı adam ve kadınlar girdi. Bir kısmı benimle bir kısmı da Beril ile ilgilendi. Saat sekize geliyordu. İçimde bir şeyler oluyordu. Heyecan desem değil, korku desem hiç değildi. Anlam veremediğim bir duyguydu bu.

Kuaförler beni ve Beril'i hazırladıktan sonra mutluluklar dileyip çıktılar. İnşallah hayatımın geri kalanı güzel geçerdi. Kuaförler çıktıktan sonra Beril ile birbirimize döndük. Beril'in yüzünü net göremiyordum. Çünkü yine atmosferdeki hüzün basıncının etkisiyle gözlerim dolmuştu. Haliyle Berilkiler de dolmuştu. Elini gözüme götürdü, "Hadi ama ağlama artık makyajın akacak. Yapma böyle. Yol yakınken dönelim işte." 

O her ne kadar dönelim diye ısrar etse de benim kararım kesindi. Bu adam şaka yapmıyordu. Onların hayatı benim elimdeydi. Bugüne kadar babam ve annem bizim için durmadan bir şeyler yapmaya çalıştı, bundan sonra da ben onlar için çabalayacaktım. Bedeli ne olursa olsundu. Kapının çalmasıyla biraz irkildik. Daha sonra da kendimizi toparladık.

"Kim o?" diye seslendi Beril. Kapıdaki kişi yalandan öksürdü, "Hadi saat sekizi geldi de geçiyor bile içeri giriyorum." dedi ve hiç beklemeden kapıyı açtı, içeri girdi. Bana bakarak, "Çok güzel olmuşsun. Ferman görünce dibi düşücek. Hadi çıkalım artık misafirler bizi bekliyor." dedi Talaz Bey.

Demek adı Ferman'dı. Bugüne kadarki tanıdığım bütün Fermanlar şakacı ve sempatik adamlardı. Bu Ferman'ın nasıl olduğunu geçmek bilmeyen zaman gösterecekti.

Talaz Bey sağ Kolunu uzatarak, "Hadi bakalım gir koluma müstakbel kocanı daha fazla bekletmeyelim" dedi. Uzattığı kola sadece baktım. Asla o kola girmeyecektim. Kendi isteğimle değil. Koluna girmek istemediğimi anlayınca, sol kolumu aldı ve zorla koluna girmemi sağladıktan sonra, "Benden çekinmene gerek yok. Bugünden sonra kayınpederin sayılırım. Hadi yürüyün bakalım." dedi yarı şevkatli yarı tehditkar sesiyle. Beril ile birbirimizin gözlerinin içine baktık. Onun da benim gibi umudunun tükendiği gözlerinden anlaşılıyordu. Talaz Bey'in beni çekiştirmesiyle yürümeye başladık.

Arabanın yanına geldiğimizde kapımı açıp koltuğa oturmamı sağladı. Ardımdan Beril de bindikten sonra kapıyı kapattı ve aynı arabanın ön koltuğuna yerleşti. O yerleşir yerleşmez araba hareket etmeye başladı.

Yarım saatlik yolcuğun ardından Nikah salonu olduğunu anladığım bir mekanın önünde durduk. Şık, sade ve zarif bir yerdi burası. Talaz bey arabadan iner inmez beni bıraktığı yerden almak için kapımı açtı ve tutmam için elini uzattı. İnmek için hâlâ anlam veremediğim tereddütler içindeydim.

Beril'in dürtmesiyle mecburiyetten bana uzanan eli tutmak zorunda kaldım. Arabadan inmiştik. Kendi kendime duyulmayacak kadar kısık bir sesle, "İşte başlıyoruz. Hadi baķalım ne olursa oĺsun artık. Bu A'vaz'ı ödemeyi ben seçtim ve asla da dönmeyeceğim." diye fısıldadım. Talaz Bey ve Beril eşliğinde kırmızı halıdan geçerek ilk adımımı atmış oldum.

İçeri girdiğimizde bütün gözler üzerime dikildi. Gerçekten de salon bayağı kalabalıktı. Bir günde nasıl bu kadar insana ulaştıklarını düşünmüyor değildim ama bize bunu yapan adam, bunun da bir yolunu bulmuştur diye düşündüm. Alkışlarla gidip masanın bana ayrılan kısmındaki yerimi aldım. Ben buradaydım  ama damat olacak Ferman bey ortada yoktu. Aslında bu durumu lehime kullanabilirdim. Ferman'ın gelmemesi demek benim evlenmemem demekti sonuçta. Biz bir anlaşma yapmıştık. Eğer bu anlaşmayı ben bozarsam ailemi öldürecekti fakat o bozarsa hem evlenmeyecektim, hem de ailem zarar görmeyecekti.

A'VAZ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin