Kütüphanedeki diğerlerinin sesi yükselmeye, soruları artmaya başlamıştı. Jason'a onların yanına gitmesini ve tüm durumumuzu tamamıyla açıklamasını söyledim. İlk başta istemedi. Arnodd'un söyleyeceklerini en az benim kadar merak ediyordu fakat o da diğerleriyle ilgilenmenin şart olduğunun farkındaydı. Onların yanına gitti ve bir süre sonra sesler azaldı.
Arnodd'a ne demek istediğini sordum. Düşünceliydi. Neşeli hali tamamen yok olmuştu artık. ''Burada değilim'' diye tekrarladı. ''Ama ölü de değilim''
Kafam karmakarışıktı. Verdiği cevaptan ne anlam çıkarmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yanına oturdum. Zihnim o kadar yorgundu ki zihnimdeki yorgunluk bir süre sonra vücuduma yansımış ve ayakta durmamı zorlaştırmıştı. Zaten uzun zamandır bu kadar çok düşünmemiştim. Bir anda gelişen bu olaylar beni çok yormuştu.
Arnodd'a tekrardan ne demek istediğini soracaktım ki o benim bir şey sormama gerek kalmadan devam etti. ''Herkesi buraya idam ettiklerini söyleyerek gönderdiler. Fakat buradaki kimse ölü değil. Büyük ihtimalle bunu fark etmişsindir.''
''Evet'' dedim bunu yıllar öncesinde fark etmiştim zaten. ''Fakat seni ben öldürdüm. Silahla. Kalbin durmuştu. Bunlardan eminim''
''Kesinlikle'' dedi Arnodd. ''Beni öldürdün. Yani en azından normal durumlar karşısında olsaydık öldürmüş olman gerekiyordu.'' Gülümsedi. ''Keşke normal durumlarda olsaydık'' Açıklamasına düşünceli halini geri kazanır kazanmaz devam etti. ''Kafamıza yerleştirdikleri o cihazları hatırlarsın. Hani bizim davranışlarımızı kontrol edenleri. İşte onların tek mahareti davranışlarımızı kontrol etmek değil. Genetik ve biyolojik varoluşumuzla da oynamalarını sağlıyor bu cihaz. Genetik kodlarımızla oynayarak saatimizi olabildiğince yavaşlatıyorlar''
''Nasıl yani?''
''Yani hücrelerin kendini çok hızlı yenilemesini sağlayabiliyorlar. Bir nevi ölümsüzlük gibi. Eğer yaralanırsan ve kalbinin tam ortasında kocaman bir delik açılırsa tek yapman gereken bir kaç hafta beklemek. Tekrardan kalbin eskisi gibi atmaya devam edecektir. ''
Her şey yavaşta olsa yerine oturuyordu. Arnodd bu sebepten ölmemiş olmalıydı. Fakat hala cevabını vermediği bir kaç soru vardı. '' Peki sen nasıl burada birdenbire belirdin? Bütün öğrencilere baktık. Sıralarında oturan bütün öğrencileri kontrol ettik. Burada değildin. Hala onlar için mi çalışıyordun?''
''Onlar için çalışmak mı?'' Kısık bir sesle güldü. ''Bilinçli olarak onlar için çalışmayı yıllar önce bıraktım. Kısa bir süre için onlarla birlik olmak benim lehime olan bir olaydı. Beni korumuş ve öldürülmemi engellemişlerdi. Fakat beni kısa süre içinde kuklaları yaptılar. Birileri tarafından kontrol edilmekten en az sizin kadar nefret ettiğimi bilmeni isterim. O zamandan beri onlar için çalışmıyorum.''
Anladığımı belirtmek için kafa salladım.
''Pekala'' diyerek devam etti. ''Beni buralarda görmediniz çünkü burada değildim. Şu anda olduğunuz yer bir bilgisayar programı. Bunu da fark ettiğinize eminim. Zihninizi, düşüncelerinizi bu programa hapsediyorlar.'' Derin bir nefes aldı ''Beni uyuşturup buradaki bir sıraya tutsak etmediler hiç bir zaman. Ben oluşturulan ilk B-Kid'tim. Bu sıralarla düzenlenen program beni buraya koydukları zaman yoktu. Yalnızca boşluk vardı. Üstünde, altında, sağında veya solunda yürünebilecek bir boşluk. Zamanla bu boşluklar arasında küçük kapılar bulmayı başardım. Bu kapılardan çıktığımda zihnimde programdan çıkıyor ve tekrar vücuduma dönebiliyordum. Fakat kısa süre içinde bunu yaptığımı fark ediyorlar ve beni tekrar boşluğa yolluyorlardı. Beni öldürmeye çalıştığın sırada da bu kapılardan birinden çıkmıştım.''
Evet hatırlıyordum. O anda kendine geldiğini çok net şekilde hatırlıyordum. ''Fakat buraya nasıl geldin?''
''Bir süre sonra oranın kodunu tamamen çözdüm. Kapıların nerede olduğunu tek tek ezberledim. Buraya çıkan yolda bir kapıdan ibaretti. Fakat açılması zor bir kapı. Yıllardır bu kapıyı açmaya ve buradakilere ulaşmaya çalıştım. Bir çok şifre denedim kapıyı kırmak için elimden geleni yaptım fakat çözüm bunlardan çok daha kolaymış. Bir kaç saat önce elektrikler kesildi ve içinde bulunduğumuz yazılımın virüs koruyucusu jeneratör açılıncaya kadar ki bu bir kaç saniye alıyor devre dışı kaldı. Bende bir nevi buraya virüs olarak sızmayı başardım. Kolay olan bir kaç kod değişimiyle de herkesi uyandırdım.''
Bu içimde bir umut ışığı yanmasına sebep olmuştu. Eğer buraya giriş için bir kapı kullanabildiyse biz de çıkış için aynı kapıyı kullanabilirdik. Bir anda büyük bir gürültü koptu. Sanki kütüphane kapısının dışında bir volkan patlamış gibiydi.
Arnodd endişeyle ayağa kalktı. ''Zamanımız azaldı. Benim buraya geldiğimi fark etmiş olmalılar. Arkadaşını çağır. Hemen buradan çıkmalıyız.''
Jason'ın yanına gittim. O da diğerleri gibi kapının dışındaki sesin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kolundan çekerek Arnodd'un hızlıca gittiği en soldaki kitap rafının oraya götürdüm. Kilitlediğimiz kütüphane kapısına vuran şiddetli sesler duyuluyordu. birileri onu açmaya çalışıyor olmalıydı. Diğerleri korkuyla kapıya bakmaya devam ediyordu. ''Onları da götürmeliyiz'' diye seslendim Arnodd'a.
''O kadar yerimiz yok'' diye cevap verdi iyice artan gürültüde sesinin duyulması için bağırarak. ''Beni takip edin'' Rafa doğru yürüdü. Ortalıkta kapı falan yoktu. Bizimle alay ettiğini düşünmeye başlamıştım ki tam rafa çarpacağı sırada ortadan yok oldu. Bir anda kayboluverdi.
Jason ile birbirimize baktık. Biraz tereddüte düşmüştük. Fakat kütüphanenin kapısının kırılma sesini duyduğumuz an tereddütü bir kenara bırakıp Arnodd'un geçtiği o yerden bizde geçtik. Bir anda her tarafı sessizlik kapladı. Gürültü kaybolmuştu. Ayağımı bastığım bir zemin olduğunu hissetmiyordum fakat uçuyor gibi de değildim. Bir yerde duruyordum işte. Beyaz ışıklarla doldurulmuş bir yerde. Karşıma Jason ve Arnodd vardı. Geçtiğim o yeri görmek için arkama baktım fakat yine hiç bir şey göremedim sadece beyaz parlak ışıklar...
Arnodd ''Evime hoş geldiniz'' bize doğru yaklaştı. ''Hızlı şekilde kendinize gelin. Sizi buradan çıkarmalıyım.''
''Nasıl yani?'' diye sordum. ''Tekrardan vücudumuza döneceğimiz şekilde mi?''
''Evet'' diye cevapladı Arnodd.
''Ama neden biz? O kadar kişi arasında dışarı çıkarmak için neden bizi seçtin?''
''Çünkü sizin orada olduğunuzu program unuttu. İki yıldır hiçbir sistem taramasında sizin olmanız gereken sırada kimse görünmedi ve buna alıştığı için sizin sıranız boş olduğunda fark etmeyecektir.'' Arnodd sanki bunu nasıl anlayamıyorsunuz dercesine bir cevap vermişti. ''Beni takip edin.''
Bastığım boşlukta yürümeye alışmak kolay değildi. Sanki bir adım atınca düşecek gibi oluyordum fakat düşeceğim bir yerde yoktu. Bana uzun gelen bir süre sessizce yürüdükten sonra Arnodd bir yerde durdu. ''Kapı benim tam sol tarafımda. Oradan geçtiğiniz an vücudunuza geri döneceksiniz. Sakın benliğinize kavuştuğunuzu fark etmeyin. Onların dediklerini yapmaya devam edin ve onların gözetiminden çıktığınıza emin olduğunuz an harekete geçin.''
''Sen?'' diye sordu Jason. ''Sen gelmeyecek misin?''
Arnodd derin bir iç çekti. ''Size katılmayı çok isterdim fakat uzun zamandır bu kapılardan geçmeyi pek hoş bulmuyorum.''
''Neden'' diye sordum merakla ve aynı zamanda şüpheyle. ''Bizi karşıda bekleyecek kötü bir şey mi var?''
''Hayır, Hayır size bir şey olmayacak'' diye yanıtladı. ''Beni vurduğunda evet ölmemiştim fakat benim öldüğüm haberi tüm gazetelerde yayınlanınca o gün orada beni federallere teslim etmek zorunda kaldılar. Onlar ise henüz hücrelerim kendini iyileştirmeden beni toprağın altına kimsenin yerini bilmediği bir mezara gömdüler. Sonuçta ben yıllarca aranmış, idamdan kaçmış bir katildim. Onlar bunu yaparken duyabiliyordum . Kalbim atmamasına, vücudumda kan dolaşmasına rağmen onları duyuyordum. Beni tabutla gömme zahmetine bile girmediler. O günden sonra her kapıdan çıkmayı denediğimde zihnim o toprağın altındaki bedenimde uyanıyordu. Orada her nefes alışımda ciğerlerime dolan toprakla acılar içinde tekrar buraya gönderiliyordum. Hala her gün deniyorum ama hiç bir şey, hiç bir acı değişmiyor. O yüzden yalnız gitmelisiniz''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esrarengiz Okul (Tamamlandı)
Mystery / ThrillerBuraya bak cılız okur. Senin geçirdiğin tüm o uykusuz geceler gibi yüzyıllar geçiren Carryhall Lisesi öğrencilerine bak. Bak ve elindeki loş telefon ışığıyla korunmaya çalıştığın gecelerin bu muhteşem yaratığını gör. Bana bak. Ben insan hayatlarını...