ARAS
Yatakta bir sağa bir sola dönüp duruyordum yaklaşık otuz dakikadır. Odanın havasızlığı ve başıma çektiğim pike ile neredeyse boğulmak üzereydim. Kendimi ilk defa bu kadar çaresiz görüyordum. Ve bir o kadar da aciz.
Beraber mutlu olma ihtimalimiz vardı ama sırf arkadaşının korkusundan istemiyordu beni. Neden yapıyordu bunu amına koyayım? İkimize de sadece acı veriyor, üzüyordu. Kötü bir şey yapmayacaktık sonuçta, sevmek kötü olur mu hiç? Günlerdir kendi kendime bunun felsefesini yapıp duruyordum. Yaptığım sadece boş bir şeydi; açık açık birilerine söylemeyip içime attıkça bir sonuca varamazdım.
Gerçekten Arat kıskanıyor muydu Buğra'yı? Daha önce kimseyi kıskandığını görmemiştim ve şimdi onun çıkıp bunu demesi beni bir hayli şaşırtmıştı. Yapmazdı Arat, beni seviyordu ve mutluluğum için karışmazdı. Eskisi gibi çocuk değildi yani en azından, değil mi?
Odanın kapısı gıcırdayarak açıldığında başıma çektiğim pipeti araladım. Arat'ın siluetini görmem ile pikeye daha da sarıldım. Yaklaşan adım sesleri ile yutkunduğumda yatağın köşesine oturmuştu bile. Elini omzuma koyup, "Abi çık artık şu yataktan," dediğinde gözlerimi kapattım ve "Uykum var," deyip geçiştirdim. Omzumun üstünden pikeyi tutup hızla çektiğinde gözüme giren aydınlık hava ile kısıldı gözlerim. "Ne yapıyorsun sen?"
Sesimin uykulu çıkmaması yalanımı ortaya çıkarırken Arat'ın gözlerine bakmamaya çalışıyordum. Yatakta biraz daha kayıp yanıma yaklaşırken kaçışımın olmadığını fark ederek doğruldum. "Neyin var? Niye kaç haftadır böylesin?"
Kollarımı birbirine dolarken, "Yok bir şeyim," dedim. Çok kötü yalancıydım gerçekten.
Eli dağınık saçlarıma giderken inatla gözlerine bakıyordu. "Gözlerin ve altları öyle demiyor. Anlatsan ölür müsün?" Kafamı iki yana salladım. Birkaç saniye sessiz kalıp karşımdaki kapalı televizyondan kendimi izledim. Ağzım ne söylerse söylesin görünüşüm her şeyin aksini söylüyordu. Dağılmıştım iki haftada.
"Sonra anlatırım, Arat." Kafamı elinden kurtarmak istercesine geriye yasladım. Cıklayıp, "Şimdi anlat ve çözüm bulalım işte," dediğinde gözlerine baktım doğrudan. Alt dudağımı kemirmeye başladığımda neyi nasıl anlatmam gerektiğini düşünüyordum.
En sonunda derin bir nefes alıp söze girdim. "Bir süredir biri var hayatımda... Başta her şey güzelken bir şey yaptım ve normal olan ilişkimizi anormale çevirdim ama uzun sürmedi. Zamanla ikimiz de alıştık buna ve devam etmeye karar verdik."
Sözümü bitirip beni dikkatle dinleyen kardeşime baktım. Gerçekten her şeyden habersiz duruşu kendimi çıkmazda hissetmeme neden oluyordu.
"Sonra işte ondan hoşlanmaya başladım, kısa süre sonra da ona söyledim. Yine her şey tepetaklak oldu. Başta karşılık vermeyeceğini söylese de zamanla benden hoşlandığını söyledi."
Buraya kadar gerçekten güzeldi.
"Ee niye sevgili değilsiniz o zaman?" Sorusuyla güldüm omuzlarım sarsılarak. Garip bir şekilde bana baktığını görünce gülmeyi kesip, "Korkuyor," dedim net bir sesle. Tek kaşını kaldırıp, "Neyden korkuyor?" dediğinde sessiz kaldım kısa süreliğine. Direkt söylemeli miydim lafı hiç dolandırmadan? Sanırım.
"Senden."
Afallayıp yüzüme şaşkınca baktığında gülmek istedim ancak yapmadım. Ağzı yarım açıldığında hızla kendine gelmeye çalışarak, "Ben ne alaka?" dedi. Yanağımın içini ısırıp, "Onu istemeyeceğini, ondan rahatsız olacağını düşünüyor. Seni düşünüp kendi mutluluğunu yok sayıyor," dedim ve yüzümü sıvazladım. Bu konu gerçekten yoruyordu beni.
Dakikalar süren sessizliğini, "Senin mutluluğuna ben karışamam. O kişi kim olursa olsun laf etmeye hakkım yok. Boşu boşuna kendinizi harcamayın," diyerek bozdu. Güzel konuşmuştu ancak cidden dediği gibi olacak mıydı? Yönelimimi bile bilmiyordu, Buğra'yı kız sanıyordu şu an resmen!
Dudaklarım aralandığı sırada fırsat vermeyerek bana doğru atılıp sarıldı ve "İtiraz etme bir kere ya. Benim için sorun yok diyorum, son iki haftadır güldüğünü görmüyorum," dediğinde aralanan dudaklarımı kapatıp karşılık verdim sarılışına. Kısık bir sesle, "Teşekkür ederim," dediğimde geri çekilip kaşlarını çattı. "Teşekkürlük bir şey yok. Ama o kızla tanıştırman lazım beni, merak ettim."
Söylemiştim.
Dudağımı ısırıp kafamı eğdim. Söylemeli miydim? Söylersem hemen Buğra olduğunu anlar mıydı? Lütfen anlamasın, diye geçirdim içimden.
Yanaklarımın ısındığını hissederken boğazımı temizledim. Kafamı kaldırmak istemiyordum, anlamadığım bir şekilde utanmıştım. Tıpkı Buğra'yı ilk öptüğümde onun utandığı gibi. Aklıma gelen şeyle tebessüm ettim ve ani cesaretle Arat ile göz göze geldim.
"Kız değil."
Yüzünün şekli an be an değişirken keyifle izledim. "Ne?" Anlamadığım şekilde keyfim yerine gelmişti ve sırıtmaya başlamıştım. Girdiği şoktan dakikalar sonra zar zor çıktığında, "Peki kim?" dedi. Sessiz kaldım buna. Söyleyemezdim.
Olumsuz anlamda kafamı sallayıp konuşacağım sırada odada yankılanan üçüncü ses ile kalbimin ritmi hızlanırken aynı zamanda da Arat ile aynı anda büyük şoka girdik.
"Benim."
____
ANANISKM KUDURDUMSŞRKWŞKDWPLSWĞŞSWİWŞD
diğer bölümü de inş akşam yazcam ve o da olaayyy awwh neyse siz ne düşünüyorsunuz

ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad liar [bxb]
Short Storyi'm a bad liar, bad liar now you know, you're free to go ° earth kitabından Buğra'nın hikâyesidir.