six

2.4K 176 68
                                    

Yağmur damlaları kısa süreliğine cama konduktan sonra birer yıldız gibi kayıveriyordu. Daha sonra kayan damlanın yerine bir yenisi ekleniyordu ve o da aynı şekilde düşüyordu.

I don't wanna fall asleep,
I don't wanna pass away,
I been thinking of our future 'cause I'll never see those days.

Uykuya dalmak istemiyorum,
Ölmek istemiyorum,
Geleceğimizi düşünüyorum çünkü o günleri asla göremeyeceğim.

When I leave this Earth,
Hoping you'll find someone else,
Cause yeah, we still young there's so much we haven't done.

Bu dünyayı terk ettiğimde,
Başka birini bulacağını umuyorum,
Çünkü evet, hala genciz, yapamadığımız çok şey var.

Nothing feels the same when you're so far away,
The world might be strange but it's a beautiful place.
If we can make it through tomorrow,
There'll be brighter times.

Sen çok uzaktayken hiçbir şey aynı hissettirmiyor,
Dünya tuhaf olabilir ama güzel bir yer .
Eğer yarını atlatabilirsek,
Daha parlak zamanlar olacak.

Düşündüm, tıpkı ruh halimi anlatıyordu. Ona karşı hissettiklerime artık bir ad koymuştuk. Koymuştuk diyorum çünkü Hoseok artık beni dinlemekten sıkılmış ve her şeyi bizimkilere anlatmıştı. Onlar da bana yardımcı olayım derken bildiğin sorguya çekmişler, sonucunda Lisa'yı sevdiğim kararına varmışlardı. Yani tam olarak Lisa'yı seviyordum, aynen seviyordum. Mesela şuan bu şarkıyı dinlerken onu düşünmem gibi ya da herhangi bir şey yaparken kafamın sürekli onunla meşgul olması gibi..

Şuanda SBS Inkigayo Super Concert için festival alanına gidiyorduk.Ve ben aynı zamanda misafir MC'lik yapacaktım. Jisoo'nun mesajı üzerine geçen hafta SBS binasında buluşmuştuk. İyi bir kızdı, resmi bir tavrı olsa da cana yakın hissettiriyordu. O gün yapmamız gerekenler hakkında konuşmuştuk ve sonrasında arkadaş gibi takılmıştık. Galiba şuan beni arkadaşı olarak görüyordu çünkü bende ona arkadaş olmak istediğimi söylemiştim. Sonuç olarak Jisoo ile iyi anlaşıyorduk.

Bizimkiler kulise dağılırken ben MC olduğum için özel bir kulise getirildim. Hazırlıklarım ekibim tarafından tamamlanınca diğer MC'lerin yanına gittim. Jisoo beni görünce gülümsedi. Ve sahne kısmına geçene kadar biraz sohbet ettik. Programın açılışını yapmıştık ve sonra Jisoo'nun grubunun sahnesi için yanımızdan ayrıldığında, yanlızca ben ve Jinyoung kalmıştık. Jinyoung'la uzun zamandır arkadaştık zaten. Jinyoung, BlackPink'in sahnesini duyurduğunda ışıklar kapandı ve bizde hemen kulise yönlendirildik. Kulisteyken sahneyi izleyemesemde müzik sesleri ve çığlıklar içimde bir dans etme isteği uyandırmıştı. Yeni şarkıları olan As If It's Your Last sona ermiş, Playing With Fire çaldığında dayanamayıp söylemeye başlamıştım. Kendi kendime mırıldanırken bir görevli eşliğinde performans sergilenen sahnenin hemen önündeki çekim alanına doğru ilerledim. Bir yandan gözüm performansa kayarken o gece ilk defa Lisa'yı gördüm. Keşke idol olmasaydı dedim, belki onu hergün görebilirdim. Belki ona daha kolay açılabilirdim. Sonra düşündüm, ya ikimizde idol olmasaydık? Bizi suçlayacak, linçleyecek, yargılayacak insanlar olmadan özgürce davranabilseydik? Bir dakika bile durmazdım sanırım. Güldüm, yine saçma sapan düşüncelere başlamıştım. Eğer idol olmasaydı belki onu hiç farketmeden, görmeden, varlığından bir haber yaşardım. Şarkının son nakarat bölümü geldiğinde Playing With Fire'ın dansını yaptım. Şarkı bile şuan tam olarak düşüncelerimi tasdikliyordu.

'Durduramıyorum bunu,
Yanan yol çok hızlı yayılıyor.'

Jinyoung'da geldiğinde, zaten şarkı bitmiş sayılırdı. Daha sonra yine klasik rutine döndük, biz performans sergiledik. Tüm gece boyunca fırsat bulduğum kadarıyla Lisa'yı görmeye çalıştım fakat olmadı. Belki ona selam verebilirdim ya da sadece görsem yeterdi. Gayet yorucu geçen günün sonuna geldiğimizde yurda dönmek için üzerimi değiştiriyordum. Eşyalarımı toplayıp bizimkilerin yanına vardığımda yüzümden düşen bin parçayı onlarda farketmişti.

how you like that •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin