Hoseok'la tam baloya girerken ellerimize tutuşturulan maske ile şaşırmıştık.Madem balo maskeli olacaktı bunu neden burada öğreniyorduk? Hoseok omuz silktiğinde ona ayak uydurarak maskeleri geçirip içeri giriş yaptık. Çoğu kişiyi tanıyamamıştım şimdiden, böyle olacağını düşünmemiştim fakat maskeler cidden işe yarıyor gibiydi. Bizimkileri ararken etrafa göz gözdirdim. Sonunda onları bulduğumda Hoseok'a onları işaret ettim. Az önce kimseyi tanıyamadım demiştim ya, unutun onu çünkü bizim 5 tane gerizekalıyı nerede olursa olsun tanırdım. Jimin nereden bulduğunu bilmediğim parti süslerini boynuna dolamıştı, Suga ise o süslerle onu boğmaya çalışıyordu. Jin aperatif yiyecekleri aç ayı gibi götürüyordu, Jungkook yere yatmış kafasının üstünde dönmeye çalışıyordu.Namjoon ise..her an oracıkta kendini kesecek gibiydi, muhtemelen bu gruba girmenin ve lider olmanın ne kadar talihsiz bir karar olduğunu düşünüyordu. Yanlarına vardığımızda Namjoon geldiğimizi farkederek üzerimize atladı.
-Şükürler olsun, biraz daha geç kalsaydınız her an hayatımı sonlandırabilirdim.
Hoseok onun bu dediğine kıkırdarken bense ölmek üzere olan morarmış Jimin'in imdadına yetiştim. Sugayı üzerinden aldığımda hala onu dövmeye çalışıyordu. Sonunda grup toparlanıp bir araya geldiğinde burada yarım saattir falan takılıyorduk. Diğer gruplardan dostlarımızla muhabbet ediyor, selamlaşıyorduk. Gözlerim koca salonu tararken onu aradı ama geldiğimizden beri onu görmemiştim. Yüzlerimizdeki maske yarım olduğu için onu tanıyabilirim diye düşünmüştüm ama ne onu, ne de ona benzettiğim kimseyi göremedim. Belki de gelmemişti, olabilirdi. Bu konuya daha fazla takılmayarak önüme döndüğümde çoktan Jungkook ve Namjoon birilerini bulmuş dans ediyorlardı. Diğerleri ise tanıdıklarını görüp yanına gitmişti. Oturduğum yerde arkama yaslanıp etrafı izlerken koltuğun yan tarafına birinin çöktüğünü hissettim. Ona döndüğümde koyu kahve uzun ve dalgalı saçlı bir idolle karşılaştım. Doğrusu maskeden dolayı kim olduğunu tam çıkartamamıştım. Ne diyeceğini zerre merak etmiyordum bu yüzden önüme döndüm. Fakat beni rahat bırakacak gibi değildi. Sol elini omzuma koyduğunda ona döndüm.
-Ne istiyorsun?
Bir kadına karşı kaba konuşmayı sevmezdim ama her sene böylelerinden bıkmıştım. Bozulduğunu dudağındaki sırıtışın solmasından anlamıştım.
-Çok kabasın.
Bu dediğine göz devirirken niyetimi net ortaya koymaya karar verdim.
-Git başımdan, kimse ile ilgilenmiyorum.
Bu dediğime kahkaha atarken kaşlarım istemsizce çatıldı. Tanrı aşkına, kimdi bu?
-Kimse ile ilgilenmediğinden emin misin? Eğer benimle yukarıya çıkarsan fikrinin değişeceğine eminim.
Bu gerçekten iğrençti. Şu ana kadar tuttuğum asabiyetimi artık ortaya çıkarmanın zamanı gelmişti anlaşılan. Ayağa kalkıp, kolundan tuttum ve masadan iterek uzaklaşırdım.
-Defolup gitsene kızım, illa kötü mü davranmam gerekiyor?
Sesimin biraz hatta baya bir yüksek çıkmasından etraftaki insanların çoğu şuan buraya bakıyordu. Kız da utanma denen bir duygu olmadığından defolup gitmek yerine üzerime yürümeyi tercih etti.
-Beni böyle kullanıp atamazsın, Kim Taehyung! Hani nerede verdiğin sözler? Hani sevgili olacaktık? İnanamıyorum sana!
Tanrım, nasıl bir ruh hastasının eline düşmüştüm ben? Ne saçmalıyordu bu? Bizimkiler olayın büyümesi ile yanıma gelirken, kız bir de ağlamaya başlamıştı.Sinirle ellerimle saçımı karıştırdım. Kafamdaki bandana ile boğmak istiyordum kendimi.
-Kızım, bak kimsin bilmiyorum ama ruh hastası olduğun kesin. Hayatımda hiç takılmadım ben seninle yürü git şurdan bela arama başına.
Kız tam ağzını açacaktı ki bu sefer bir grup kız yanımıza koşturarak içlerinden biri araya girdi.
-Nancy! Ne saçmalıyorsun sen? Yürü gidiyoruz.
Harika, kız Momoland Nancy çıkmıştı birde. Kesin adım çıkacaktı bu ruh hastası ile bundan sonra. Grup arkadaşı Nancy'i uzaklaştırırken bir diğer arkadaşı tüm salona ve bize göz gezdirerek hepimizin önünde özür dileme mahiyetinde eğildi.
-Biz Momoland olarak bu üzücü olay yüzünden çok mahcubuz. Nancy biraz alkolü fazla kaçırmış olmalı, senden de tekrar onun adına özür dileriz Taehyung sunbaenim.
Sorun yok dercesine eğilmesine karşılık verdiğimde buradan uzaklaşmışlardı. Fakat salondaki fısırtılar hala devam ediyordu. Suga hyung omzumu sıkarak konuştu.
-Sende bela paratoneli gibi adamsın, Tae. Ne bu her sene her sene böyle.
Dediğine kafa sallarken konu çoktan dağılmıştı. Artık sıkılmaya başlamıştım ve onu hala görmemiştim. Hoseok bana biraz daha yaklaşarak fısıldadı.
-Onu bende göremedim.Sarı saçlı bir çok idol var ama vücudu onun kadar güzel olan kimse yok, görseydim mutlaka tanırdım.
Bu dediğine güldüm. O da benimle sırıtırken ortamda yine romantik dans şarkısı yankılanmaya başlamıştı. İçim bayılmıştı bu yüzden terasa çıkmaya karar verdim. Alkol almıştım fakat vücudum dirençliydi biraz zor sarhoş olurdum. Hala da olmamıştım zaten. Terasa adım atacakken duyduğum seslerle yerimde duraksadım. İki kişi kavga ediyor gibiydi. Üstelik seslerden biri oldukça tanıdıktı. Kafamı hafifçe oraya doğru uzattığımda gördüğüm ile yerimde çakılı kaldım. Lisa oradaydı, emindim oydu ve şuan karşısında maskesini çıkarmış Jackson ile kavga ediyorlardı. Bu manzara içimde birşeyleri koparsa da onları dinlemeye başladım.
-Yeter, Jackson. Bitti diyorum anladın mı? Sana sırf BamBam'ın hatrına son bir şans verdim ama sen onu da harcadın. Her seferinde yalvarıyorsun ama sonra yine aynı şeyi yapıyorsun arkamı dönmemle beni aldatıyorsun!
Lisa'nın titrek sesiyle söylediği şeyler bende şok etkisi yaratmıştı. Lisa'nın Jackson'la çıkıyor oluşuna mı, yoksa böyle etkileyici birinin aldatılmasına mı şaşırsaydım bilemiyordum. Jackson ileri doğru atılarak onu kollarından çekiştirmeye başlayınca sabrımın sınırına yaklaştığımı hissediyordum. Lisa çırpınırken daha fazla dayanamayarak ve yüzümde maske olmasına güvenerek Jackson'ın suratına yumruğumu geçirdim. Lisa şokla çığlık atarken, Jackson'ın hamle yapmasına izin vermeyerek yakalarından tutup terasın çıkış kapısına sürükledim.
-Defol git buradan. Seni bir daha onun etrafında görürsem yaptığın bu pislikleri başta fanların olmak üzere herkes öğrenir. İdol hayatını kaybetmek istemiyorsan seni Lisa'nın etrafında görmeyeceğim!
Ayağa kalkarak işaret parmağını tehditvari bir şekilde salladı. Söylediklerimi yapacağımdan adı gibi emin olunca ağzını bile açmadan çekip gitti. Arkamda derin derin nefeslerini duyduğum Lisa'ya döndüm. Hala tanımamış olacak ki beni inceleyip duruyordu. Yanına ulaşıp karşısına dikildim. Beni incelemeyi keserek mahcupça eğildi.
-Ben çok teşekkür ederim size. Aslında gerek yoktu, kendim halledebilirdim. Ama yine de sağolun bu arada gördüklerinizden kimsenin haberi olmazsa sevinirim.
-Önemli değil, Lisa. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Ve merak etme kimsenin haberi olmayacak.
Kafasını sallayarak anladığını belirtirken, arkamı dönüp uzaklaşıyordum ki yine konuştu.
-Kimsin sen?
Sesimden bile beni tanımamıştı anlaşılan. Tekrar ona dönerek omuz silktim.
-Bir dost diyelim.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how you like that •taelice•
Fanficşafak vakti üzerimizde ayın belirdiği o parkta yine duygularla doluyorum, bu şarkı sana ulaşıyor. 𝘒𝘪𝘮 𝘛𝘢𝘦𝘩𝘺𝘶𝘯𝘨×𝘓𝘢𝘭𝘪𝘴𝘢 𝘔𝘢𝘯𝘰𝘣𝘢𝘯