nine

2.1K 186 53
                                    

Öncelikle  merhaba, size tavsiyem medyaya bıraktığım şarkıyla beraber okumanız ve biterse başa sarmanız. Bir çoğunuz yapmayacak ama inanın böyle daha zevkli oluyor, tabi yine de siz bilirsiniz iyi okumalar~

Dudaklarıma yapışan Wheein'i son hızla ittim. Bu hareketimle afallayarak bana bakarken ben ise aklımdaki şeyi yapmak için kendimi cesaretlendiriyordum. Yapabilirdim, bu Lisa'nın gözünün önünde gerçekleşen ikinci vukuattı. Ve son olacaktı. Yapabilirdim, yapacaktım da. Nasılsa kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı, Lisa dışında. Kendimi kaybetmiştim, onun gözündeki itibarımı kaybetmiştim, karakterim değişmeye başlamıştı, daha ne olabilirdi ki? Son kez kendimden emin olarak salondan henüz çıkmayan Lisa'ya ithafen bağırdım.

-Pranpriya Lalisa Manoban!

Bağırmam onu durdururken salondaki tüm o sesler kesilerek ortam ölüm sessizliğine bürünmüştü. Sanki koskoca ortamda yalnızca o ve ben vardık. Hala arkası dönük bir şekilde olduğu yerde dikiliyordu. Kimsenin çıtı çıkmazken Jisoo ile göz göze geldim. Salondaki çoğu kişinin aksine ağzı kulaklarına varana kadar gülümsüyordu. Ardından bizimkilere baktım. Hoseok gururla bakıyor, Jimin sanki film izliyormuşçasına şaşkın bakışlar atıyor, Jin de Jisoo gibi gülümsüyor, Namjoon yüzünde hüzünle karışık bir ifade ile beni izliyor, Yoongi ve Kook'da 'hele şükür, sonunda yaptın' der gibi duruyorlardı. Gözleri dolma sırası Wheein'e gelmişti. Hwasa'nın yüzünde üzgün bir bakış vardı, e tabi biraz da hayal kırıklığı. Lisa ise hala önünü dönmemişti. Çoğu kişi ne olacağını deli gibi merak ederken ona doğru yürümeye başladım. Adımlarım beni her defasında ona daha da yaklaştırırken, bunun etkisiyle kalbimde daha coşkulu bir tempoya geçiş yapmıştı. Yanına ulaştığımda kolundan tutup kendime çevirdim. Fakat yüzünü kaldırıp suratıma dahi bakmıyordu. Kendimi bir adım geriye çekerek sözlerime devam etme kararı aldım. Şuanda herkes, tüm K-pop camiası bizi izliyordu. Ve ben bu anı hiç böyle hayal etmemiştim. Kısacası çok riskli bir pozisyondaydım. Herkesin önünde ya hayatımın aşkı tarafından reddedilecektim, ya da bir mucize olacak ve hayallerimi yaşayacaktım. Önümde iki seçenek vardı. Ve ben bu ikisini de göze alarak konuşmaya başladım.

-Lanet olsun, lanet olsun ki sana aşığım Pranpriya Lalisa Manoban. 

Arka taraftan bir iç çekiş sesi duyduğumda oraya doğru çevirdim kafamı. Wheein, çok üzgündüm. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Belki bende az önce Wheein'in yaşadığı duruma kurban gidecektim. Hala ses çıkarmayan Lisa'ya döndüğümde bu sefer suratıma bakıyordu. Gülümsedim belki acıdığı içindi, belki sevindiği.

-Seni ilk gördüğüm günden beri aklımdan çıkaramıyorum. Çıkartmak da istemiyorum. Senin hiçbir şeyden haberin yokken ben sadece seni düşünüyordum, seninle hayal kuruyordum, seni düşlüyordum. Senin için değiştim Lisa. Bana iki yıl önce gelip biri için değişeceksin, onu hayatının merkezi yapacaksın, aklından çıkaramayacaksın deseydiler, buna delicesine gülerdim.

Ardından kollarımı iki yana açarak kahkaha atmaya başladım.

-Şimdi ise şu halime bir bak. Bak bana, ne çok şey aldın benden. Değiştirdin beni, hayatımın merkezi oldun. Ve eğer burada reddedilirsem, bana nasıl muamele edersen et, sen hala hayatımın merkezi olacaksın. 

Ve salona dönerek elimle pür dikkatle bizi izleyenleri gösterdim.

-Ve bunu buradaki hiç kimse değiştiremeyecek, sen bile.

Sözlerimi bitirdiğinde Lisa yüzümü inceliyordu, sanki beni son kez görüyormuş gibiydi. Galiba buna dayanamayacaktım, eğer şimdi şurada herkesin önünde reddedilirsem bir daha kimseye karşı aynı tavrı sergileyemeyecektim. Bunun bilincinde olarak Lisa'nın bir türlü çıkamadığı salondan son sürat adımlarımla çıktım. Suratıma çarpan soğuk hava dalgasına karşılık içim huzurla dolarken, arkamda bıraktığım ve az önce yaptığım hiçbir şeyi umursamayarak rüzgara doğru koşmaya başladım. Az önce ne yapmıştım? Sadece 10 dakika içerisinde Wheein'in beni sevdiğini öğrenmiş, o ise ışık hızıyla beni öpmeye çalışmış ve onu benim tarafımdan bir güzel itilmiş, her şeyden daha önemlisi iki yıldır açılamadığım kıza tüm sektörün önünde açılmıştım, o da yetmezmiş gibi aptalcasına herhangi bir cevap almaktan korkarak onu orada bırakmıştım, şimdi ise ne bok yediğimi bilmeden deli danalar gibi koşuyordum. En sonunda ne yaptığımın farkına vararak durdum. Ve ellerimi dizlerime dayayarak soluklandım. Soğuk hava ciğerlerime dolarken içimde bir yerlerin acıdığını çok net hissedebiliyordum. Duyduğum adım ve soluk sesleri ile arkama döndüm. 

-Sen durmak bilmez misin?

Şuan belki de bilinçaltımın bir oyunu ile karşı karşıyaydım. Çünkü Lalisa ay ışığında parlayan güzel yüzü, nefes nefese kalmış aralanmış pembemsi dudakları, dağılmış uzun buğday sarısı saçları ile karşımdaydı ve peşimden koşmuştu. Belki de değil, kesinlikle bilinçaltımın bir oyunu ile karşı karşıyaydım. Ve bilinçaltımdaki Lisa'nın nefes nefese bana doğru bağırarak söylediği şey de bunu zaten kanıtlar nitelikteydi, aksi de olamazdı zaten.

-Lanet olsun tamam mı? Lanet olsun Kim Taehyung, birincisi beni böyle peşinden koşturduğun için, ikincisi bende seni sevdiğim fakat aptal gibi beni cevap vermemi dahi beklemeden orada bıraktığın için.

how you like that •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin