seven

2.3K 181 82
                                    

Yaklaşık 15 dakikadır orman parkında bekliyordum. Bankta tek başıma otururken çalılıkların arasında pusuya yatmış canım grup arkadaşlarım yüzünden daha da çok geriliyordum. Sanki aşık olduğum kişi Jisoo'ymuş da ben ona burada ilan-ı aşk edecekmişim gibiydi. Halbuki yanlızca yardım isteyecektim. Yani bizimkilerin planı böyleydi. Bu arada işler daha da çorba olmuştu. Herkes Jungkook ve Lisa'yı sevgili zannediyordu. Çünkü ben aynı ortamlarda Lisa'ya bakamadığım için Jungkook benim yerime onu gözetliyordu. Aramızdaki iletişim kablosu gibi birşeydi. Aslında aramızdaki demek doğru olmaz çünkü Jungkook'a göre Lisa bir kere bile olsa bana bakmıyordu. Buna üzülmüyor ya da kırılmıyordum çünkü onu sevdiğimden Lisa'nın haberi yoktu ve vahiy gelecek hali yoktu ya işte nereden bilsin kız. Fakat bu durum yine sevgili fanlarımız tarafından yanlış anlaşılmış, Jungkook ile Lisa'yı deli gibi shiplemeye devam etmişlerdi. Jungkook arada buna isyan ediyordu çünkü bıkmıştı, nefes alsa aşık diyorlardı. E tabi aynı durum Lisa için de geçerliydi. Ve bu durumun tek suçlusu bendim, yani en azından Jungkook öyle diyordu. Sürekli "Senin yüzünden başım yandı, yeter artık git söyle kıza, kendi kendinize bakışın." diyordu. Çalılıklardan gelen hışırtılarla etrafa bakındım. Dedektif gibi giyinen grubumuzun hyungı (!) Jin, saçma sapan hareketler yapıyordu. Ve yemin ederim hiçbirşey anlamamıştım. Hyung falan dinlemeden Jin'in kafasına bir tane geçiren Suga kısık sesle bana seslendi.

-Tae, Jisoo geliyor, hadi olum göreyim seni.

Ardından Namjoon, onları çalıların arasına geri soktu ve kendisi de fighting işareti yaparak saklandığı yere geri sindi. Biz cidden çok gerizekalıydık. Onlara peşimden gelmemelerini söylememe rağmen gelmişlerdi. Sanki o yetmiyormuş gibi birde film çekiyorlarmışçasına çalıların arasına saklanmışlardı. Kafamı iki yana salladım, benim ne günahım vardı da bu gruba düşmüştüm bilmiyordum. Yanıma yaklaşan Jisoo'ya ithafen ayağa kalktım ve elini sıktım.

-Hoşgeldin, Jisoo. Davetimi kabul ettiğin için minnettarım.

Jisoo, önemli değil dercesine ellerini havada salladı.

-Mühim değil, açıkçası biraz da merakımdan kabul ettim diyebiliriz.

Bu dediğine ikimizde kıkırdarken çalılıklar tekrar hışırdadı. Jisoo korkuyla sıçrarken bizim gerizekalılara lanet okudum.

-Birşey yok Jisoo, ben kontrol etmiştim etrafı sürekli oluyor, rüzgardan olsa gerek.

Jisoo kafasını aşağı yukarı sallarken biraz daha havadan sudan muhabbet ettik. Jisoo'nun arkasından Jimin dudaklarını oynatarak 'Hadi be, söyle artık şunu!' dedi. Şükürler olsun ki anlayabilmiştim aksi takdirde Jimin o bıkmışlıkla yanımıza gelip sövebilirdi. Bunun üzerine Jisoo'nun dikkatini çekmek için öksürdüm. Artık söze girmenin zamanı gelmişti.

-Evet, Jisoo. Asıl buluşma nedenimize gelecek olursak..

Galiba tıkanmıştım, doğru kelimeleri seçmeye çalışıyordum. Ve buraya gelirken ki cesaretim her geçen dakika daha da azalıyordu. Bundan sonra ne olacaktı? Karşılık alabilecek miydim? Eğer reddedilirsem tüm ilişkimiz kesilecek miydi? Belki de benimle hiç konuşmazdı.. Bunu yapmanın bir hata olduğunu düşünmeye başlamıştım şimdi de. Galiba söyleyemeyecektim. Jisoo hâlâ konuşmamı beklerken surat ifademi okumaya çalışıyor gibiydi. Şuan nasıl bir ifade içerisindeydim bilmiyorum fakat hiç iç açıcı olmadığına emindim.

-Yani Jisoo, ben..ben diyorum ki-

-Aaaa, yeter be!

Ben işleri daha da mahvetmek üzereyken Hoseok çalıların arasından fırlamış isyan ederek yanımıza gelmişti. Ardından tüm grup peşinden gelirken Jisoo, şok olmuş bir ifadeyle bize bakıyordu. Jimin de Hoseok'u destekledi.

-Aynen ya, var ya şurada durduğum her saniye çatlayacaktım cidden.

Herkes konuşmaya niyetliydi anlaşılan, daha doğrusu bana sövmeye. Suga, aramızdaki en sinirli birey olarak her an patlamaya hazır bir bomba gibi duruyordu. Jungkook illallah edercesine benim söyleyeceğim şeyleri bir çırpıda Jisoo'ya söyleyiverdi.

-Ya, bak şimdi. Bu salak bayadır Lisa'ya aşık ve söyleyemiyor aptal ergenler gibi en yakın arkadaşı sen olduğun için sana söylemeye karar verdi ama onu da beceremedi. Kısacası bir şey yap be Jisoo Abla.

Namjoon, Jungkook'un kafasını ellerinin arasına alıp alnına bir öpücük kondurdu. Jin ise onlara göz devirip elindeki, nereden bulduğunu ya da getirdiğini anlamadığım, büyüteci Jisoo'nun suratındaki dehşete düşmüş ifadeyi daha yakından incelemek istercesine ona doğrultmuştu. Bende kitlenmiştim. Çünkü yarım saattir söylemek istediğim herşey yanlızca 1 dakikada söylenmişti. Ve Jisoo ise..Jisoo birden şak diye bayılmıştı.

-Ya Allah belanızı versin yaaa, gitti güzelim kız!

-
lütfen yorum yapın, sizi seviyorum~~

how you like that •taelice•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin