8

426 55 46
                                    

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


-

Stephanie, üssün kafeteryasına doğru Jemma ve Leopold ile birlikte yürüyordu. Babasını göreceği için fazlasıyla heyecanlıydı. Koridoru döndüklerinde tam karşısındaki deri koltuklarda oturan metal kollu adamı gördü. Ona doğru hızlı adımlarla yürüdü. Babası da kızını gördüğünde ayağa kalktı. Bucky, koyu yeşil bir uzun kollu ve siyah bir pantolon giyiyordu,  metal kolunun olduğu tarafı dirseğine kadar sıvamıştı.

"Bu üstü de nerden buldun? Pek yeşil meraklısı biri olduğunu zannetmiyordum." dedi Stephanie, babasının üstündeki yeni kıyafeti incelerken ve ellerini adamın omuzların koydu . Çünkü biliyordu, yeşil pek onun rengi değildi. "Hydra'nın üssündeyken pek fazla opsiyon olmuyor maalesef." derken gülümsedi Ajan James Barnes.

Ona sıkıca sarıldı ve başını omzuna yasladı. "Seni çok özledim." dedi, sesi boğuk çıkmıştı. Bucky, kızına sıkıca sarıldıktan sonra ellerini kızının yanaklarına koydu, metal eli soğuktu. "Bende seni çok özledim. Burdayım artık." dedi gülümserken. Stephanie, geri çekildiğinde Steve ve Sam'e de selam verdi. Hep birlikte, mutlulukla koltuklara geri oturdular. Genç kız arka cebindeki cihazını alıp, öndeki geniş sehpaya bıraktı.

"Direktör nerede?" diye sordu Steve, elleriyle dizlerini ovuştururken. "Onlar, uzun bir süreliğine başka bir göreve gittiler. Şu an üste bizden ve bir kaç mühendisimizden başka kimse yok." Jemma kibarca Yüzbaşı'nın sorusunu cevapladı. "Herneyse, Hydra'dan birilerini benzetmek hepimize terapi gibi geldi." Sam epey rahatlamış görünüyordu, alnındaki morluğu ve kaşındaki kabuk bağlamış yarayı saymazsak. "Ama bilirsin, bir başı kesersen yerine iki tane çıkar falan filan."

Jemma gülümserken ayağa kalktı. "Kahve isteyen var mı?" diye sordu gülümserken. Sam ve Fitz elini kaldırdı. O sırada, Steve ayaklandı. "Kahveye kalamayacağım için üzgünüm. Nat'e bir sözüm vardı." Sarışın adam gülümserken omzunu silkti. "Bir daha ki sefere umarım." derken Jemma'ya gülümsedi.

"Seni geçiririm." derken, Bucky'de ayaklandı. Steve ile beraber kafeteryadan çıktıklarında koridordan dönerek gözden kayboldular.

"Okul nasıl gidiyor?" diye sordu Sam, Stephanie'ye dönerek. İkisi iyi anlaşıyordu, babasının yakın arkadaşıydı. Steve gibi. Bu yüzden ikisine de hayatını teslim edecek kadar güveniyordu. Gerçi duyduklarına göre geçmişte Bucky ve Steve arkadaştan daha fazla olabilirlerdi. Ama Stephanie o defterleri kurcalamak istemedi.

"İki haftadır gitmedim. Loki'yi sıradan bir hapishaneye koyamazdık. Ona göz kulak oluyorum, kulağa çok aptalca geldiğinin farkındayım, ama küçük bir metal parçası sayesinde bu mümkün."  Stephanie, burukça gülümsedi. "Fitz ve Jemma sağolsun," o sırada Fitz, hafifçe öne eğildi ve "Bir şey değil." derken gülümsedi.

"Omuriliğine yerleştirdiğimiz bir verici geliştirdik. Hem onu izleyebiliyoruz, hemde güçlerini kullanamaz, gerçi bu özellik daha aktifleşemedi sanırım çünkü cihaz yarı organik ve nanoteknoloji sayesinde üretildi, bu yüzden önce tüm sinir sitemine yayılması gerekiyor." Stephanie, kısaca vericinin görevlerini açıkladığında, Sam etkilenmiş görünüyordu. Jemma elinde tuttuğu, beyaz ve üzerinde kartal amblemi bulunan kupalardan birini Sam'e uzattı.

𝙢𝙞𝙨𝙘𝙝𝙞𝙚𝙫𝙤𝙪𝙨 | 𝙡𝙖𝙪𝙛𝙚𝙮𝙨𝙤𝙣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin