9

264 33 27
                                    


 *

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



*

Stephanie, cihazını arka cebine koyduktan sonra bıçağını da kemerine sıkıştırdı. Sakin kalmaya çalışarak rafların arasından ilerledi. Demir kapıya vardığında bozuk parayı eski yerine sıkıştırarak cephanelikten çıktı ve yavaşça kapıyı örttü. Adımlarını hızlandırırken merdivende beliren adamın, kendisine seslenmesiyle olduğu yerde donup kaldı.

"Stephanie, burda ne arıyorsun?"

Genç kız, gülümsemeye çalışarak babasına doğru yürüdü. "Loki'yi güvenlik konteynerine kapadım. Ne olur ne olmaz diye." derken elini yumruk yapıp baş parmağı ile arka tarafını gösterdi.

Bucky Barnes, merdivenlerden indiğinde hemen yan tarafında duran panelden kırmızı düğmelere bastı, ardından koridor boyunca ışıklar sıra ile yandı. Stephanie, gözlerinin karanlığa alışması sebebiyle, anında ışık ile buluşan gözlerini acıyla kıstı.

Babası, kızının yanına geldiğinde ona tek kolu ile sarıldı. "İyi misin? Kötü görünüyorsun." dedi geri çekilirken düz bir ses tonunda. "Evet, evet iyiyim." derken Stephanie gülümsemesini derinleştirdi ve daha neşeli gözükmeye çalıştı. "Sadece, bilirsin. Biraz ürkütücü biri." derken omzunu silkti. Stephanie, karşısında duran adama karşı Oscarlık performans sergiliyordu. Onun hatırladığı kişi olmadığını biliyordu. Kalbi ne kadar hızlı atarsa atsın, tedirginliğini ona asla belli etmeyecekti.

"Sen ne arıyordun?" diye sordu genç kız. "Cephanelikten almam gereken bir kaç şey vardı. Güvenlik için." derken, Bucky gülümsedi. "Seni bekliyorum." Stephanie, gülümsemeye devam ederken adam yanından ayrılır ayrılmaz gülümsemesi soldu ve sabit tutmaya çalıştığı elleri titremeye başladı. Zorla bir kaç nefes aldığında güçlükle ayakta durabiliyordu.

Uzun saçlı adamın, ayak seslerini duyduğunda Stephanie tekrar gülümseyerek arkasına döndü. Yeşil üstlü adam elinde bir kutu ile orayı terk etmişti. "Bunları hangara götürmem gerekiyor. Kafeteryada görüşürüz. Biraz vakit geçiririz. Ne dersin Stephanie?"

İkisi de merdivenlere doğru yürürken genç kız başını olumlu anlamda salladı. Üst kata çıktıklarında kız babasından ayrılarak hızlı adımlarla kafeteryanın yolunu tuttu. Bacakları titriyor ve dizleri birbirine çarpıyordu. Sırtını sol duvara vermiş, temkinli ve hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti.

Kafeteryanın olduğu bölüme doğru yaklaştığında başka bir mühendis ya da çalışan görme umuduyla etrafına da bakınıyordu ama Alex ve kendilerinin dışında üste başka birilerinin olmadığını biliyordu, boş umutlara kapılmamalıydı. Sertçe yutkunurken kafeteryaya dönmeden önce durdu. Bir kaç derin nefes aldı ve mimiklerini düzenledi. İçeri girmeye hazırdı.

Genç kız durduğu yerden çıktığında kafeteryaya döndü. Sam, Leopold ve Jemma hala bıraktığı gibiydi, sohbet ediyorlardı.

"Stephanie, gelsene. Bizde hala oturuyorduk." dedi Jemma Simmons, kapıdan içeriye doğru gelen kızı gördüğünde, yüz ifadesindeki sahtelikten bir şeylerin ters gittiğini sezmişti. "Jemma, biraz konuşabilir miyiz?" derken Stephanie gülümsemeye çalıştı. Ardından Sam ve Fitz'e döndü. "Bilirsiniz, kadınsal konular." derken omzunu silkti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝙢𝙞𝙨𝙘𝙝𝙞𝙚𝙫𝙤𝙪𝙨 | 𝙡𝙖𝙪𝙛𝙚𝙮𝙨𝙤𝙣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin