7
Kimsin Sen
İstanbul bugüne kadar gördüğü en kafa karıştırıcı adamdı. Tanıdığı andan itibaren her hareketiyle Aden'i şaşırtmayı başarmıştı. Belirli aralıklarla yanına gelip bir ihtiyacı olup olmadığını kontrol eden İstanbul'a soyadını nasıl bildiğini ve "Ben seni zaten öldürdüm" derken ne anlatmak istediğini her geldiğinde soruyordu ama bu konu açılınca hiç konuşmadan hemen çekip gidiyordu. Üstelik depremin üzerinden beş gün geçmesine rağmen ailesinin durumunu öğrenememişti. Onlar hakkında tek kelime bile ettirmiyordu. Bu işkenceyi neden yaptığını ve neden tabanca taşıdığını Aden bir an önce öğrenmeliydi, yoksa çıldıracaktı.
İstanbul yemek getirmişti. Aden'in önceki yemeğe dokunmadığını gördü. Bir şey söylemeden tepsiyi masaya koyup bekledi. Aden yemek yemeden ne kadar daha dayanabileceğini bilmiyordu ama olayların üzerindeki sis perdesi aralanmadan tepsiye dokunmamakta kararlıydı.
İstanbul bir süre ses çıkarmadan göz ucuyla onu izledi. Yemeğine el sürmemeye devam edince sinirlendi. "Aç kalmanı umursadığımı mı sanıyorsun?"
"Senden istediğim tek şey buradan gitmeme izin vermen. Bunu yaparsan inan ki kimseye beni kaçırdığını söylemem. Bu konuda sana söz veriyorum."
"Aynı konu etrafında dönüp durmayalım."
"Beni burada böyle tutmanı kabullenecek kadar aptal mı zannediyorsun?" Aden sustu ve kendini sakinleştirmeye çalıştıktan sonra daha yumuşak bir tavırla sözlerine devam etti. "Lütfen beni neden burada tuttuğunu söyle." Bir cevap alamayınca yeniden sinirlendi. "Bırak beni. Ailemi bulmam lazım. Bunu bana neden yapıyorsun? Ne olur sorularıma cevap ver artık. Soyadımı nasıl bildiğini söyle. 'Ben seni zaten öldürdüm' derken ne demek istedin? Beni neden kaçırdın? Asıl amacın ne?"
"Bitti mi Aden? Tüm bunları senin iyiliğin için yapıyorum. İstersen burada hiç olmadığın kadar özgürleşerek gerçek ve yeni bir hayata sahip olabilirsin."
"Beni buraya hapsedip yalnız bırakarak mı özgürleştireceksin? Haydut değilsin sen. Tamam, biraz kaba olabilirsin ama iyi biri olduğundan kesinlikle eminim. Lütfen artık gerçeği söyle. Benden ne istiyorsun?"
İstanbul kollarını birbirine kavuşturdu. "Yemeğini bitirmeni istiyorum. Aksi takdirde giderim ve uzun bir süre buraya adımımı bile atmam. Büyük ihtimalle açlıktan ölürsün. Böylece seninle uğraşmaktan kurtulmuş olurum. Ama dediğimi yaparsan bazı sorularına cevap vermeye çalışabilirim."
Aden gözlerini el sürmediği yemeğe sabitledi. Bir süre ne yapacağına karar vermeye çalıştıktan sonra onun isteğine uyarak ekmeğe uzandı. Yemeğin ucundan biraz aldı ve ekmeği ağzına atıp sinirli hareketlerle çiğnemeye başladı. Lokmayı yuttuktan sonra ona döndü.
"Hadi sözünü tut ve anlatmaya başla. Neden buradayız?"
İstanbul sırtını duvara dayamış onu izliyordu. "Önce sen söyle. Uykunda bağırıp çağırdığın adam kim? Ona neden sürekli hakaretler ediyorsun. Neden bu kadar kızgınsın? Cevdet Güney sana ne yaptı?"
Aden duyduklarının etkisiyle şaşkına döndü. "Onu nerden biliyorsun?"
"Uykunda adını sayıklıyorsun. Söyler misin Aden hayatını mahvetmekle suçladığın o adam senin neyin oluyor?"
Aden gözünün önüne düşen saçlarını elinin tersiyle geriye attı. "Numara yapma. Sanki bilmiyormuş gibi soruyorsun. Oyun oynamak zorunda değilsin. Onun babam olduğunu biliyorsun. Söyle bakalım, şimdi sırada ne var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Adam
Ficción GeneralKendini yontmayı unutma' der Zeus... Kendi kabuğunu kendin soyabilirsin. Kendi özgürlüğünü kendin dışarı çıkarabilirsin. İnsan biraz da kendi emeğidir. Yaşamak, kendi kendini adam etmektir. Zekâ ve bilgini kullanarak etinden kemiğinden kendi heykeli...