(Alkın'ın anlatımıyla)
"Hayata karşı kırgınım belki birazda kızgın... ama çokça da yorgunum. Kaybettiğim savaşların yorgunluğu var üzerimde. Düşmanım çok olduğundan değil bu savaşlar, kendimle olan savaşlarım bunlar. Yine kendime olan kaybedişimin yorgunluğu bu.
İnsan hiç kendine yenilir mi? ya da kendini yenebilir mi?
Hiç anlam veremiyorum. Hangisi gerçk benim? ya da Zaferim mi gerçek benim, yeniligim mi? Belki de kendimle savaşmak değilde bu belirsizliktir beni bu kadar yoran.O kadar çok rol yapmışım ki iyi olduğuma veya her şey yolunda olduğuna dair bazen ben bile şaşırıyorum hangisi gerçekti diye. Hangi duygum, hangi düşüncem gerçek... bilmiyorum.
Beni bana anlatacak birinin varlığına ihtiyacım var. Benim duygularımı ben demeden anlayacak ve bana yardım edecek birinin varlığına muhtaç hissediyorum kendimi.
Benim ona ihtiyacım var. Onun varlığını hissetmeye, onun sıcaklığına ihtiyacım var benim. Sessiz hıçkırıklarımı bir tek o duyabilir mesela. O elini bana uzatsa ve ben elini tutsam her şey geçecek gibi geliyor mesela.
Hoş kendime olan en büyük yenilgim de onun getirisi değil mi bana? Yenilgilerim bile ona ayıt baksanıza!
Tamam belki benden bi' haberdir şuan ama öyle olsa bile her şey yine onunla güzel değil mi?Ener, tüm yenilgilerime sebep olmana rağmen...
iyiki sevmişim seni..."Kalemimi günlüğümün arasına koyduktan sonra günlüğü kapatıp masamın üstüne koydum. Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildikten sonra bakışlarımı odamda gezdirdim sanki son kez bakarcasına.
Odanın her bir yerinde ayrı güzel bir anımız vardı. her köşesi ayrı özeldi. Duvara astığımız posterler, beraber aldığımız biblolar, araba maketleri, camdan kar yağışı izlememiz... yatağı bulan gözlerim orda kaldı. En özel yer ise orasıydı. İlk kez orda kokusunu alarak, sıcaklığına sığınarak ilk kez uyumuştuk, sabahına beraber kalktığımız o gece. Güne onunla başlamak mükemmeldi.
Sonra ilk kez bu yatakta öpüşmüştük. O günün hatıraları aklıma doldu da utandığımı fark edine daha çok utanmam için yaptığı hareketler, ona kızar gibi yapsam da gizli gizli gülmem. Tabii çok gizli kalmamıştı hemen fark etmiş ve beni gıdıklama başlamıştı. Sonra ise odayı kaplayan kahkahalar.. gülüşü kulaklarımda çınladı da çok güzeldi be. duyan herkes benim şuan yaptığım gibi gülerdi. Tek fark onların gözünde akmaya yüz tutmuş yaşlar yoktu. Ve son olarak hatırlayınca bile yüzümün kızardığı en özel anılar bu yatakta olmuştu.
Ağlamak üzere olduğumdan akan burnumu çekerek bakışlarımı yataktan çekip masama çevirdim. Fotoraf çerçevemiz, ilk baktığım şey olmuştu. Yüzümde büyüyen gülümseme ile çerçeveyi elime aldım. Çok mutluyduk ve ben o mutluluğu geri istiyordum. Bunun için de kendimi affettirmeye gidiyordum. Tek gereken Ener'in adresini yazan mesajın gelmesiydi.
Evde daha fazla bekleyemeyeceğimi anlayarak sandalyemin üstünden ceketimi elime alıp odama son bir kez baktım. Olur da bir gün bize bir şey olursa odanın değişmesini asla istemezdim. Biz ölsek bile bu oda da anıların yaşamasını isterdim. Daha fazla düşünmemek için önce odadan sonraysa evden ayrıldım.
Evden ayrıldıktan sonra adımlarım sahile doğru çevrilmişti, biraz hava iyi gelecekti. Akşam vakti sahilde vakit geçirmek iyi gelecekti.
Sahile vardıktan bir süre sonra dikkatimi ilerki bankta oturan biri çekti. Ayaklarını kendine çekmiş ve kollarını bacaklarının etrafına sarmış yüzünü ise dizlerine gömmüştü.
İçimden gelen sesi dinleyerek yanına doğru ilerlemeye başladım. Her ona yaklaştığım da sarsılan omuzlarını daha iyi fark ettim. Ağlıyordu.
Adımlarımı hızlandırarak yanın oturdum. Beni fark etmemişti.
-İyi misin?
Evet beni fark etmediğine emin oldum çünkü korkudan hafif yerinde sıçramış ardından dizlerine gömdüğü yüzünü kaldırmış ve bana bakmıştı. Ha burnunu çekmeyi de unutmamıştı tabii. Bu haline gülmeden edemedim. Sevimli gelmişti gözüme.
Cevap vermeyeceğini anlayarak tekrar konuştum.
-Neden alıyorsun?
Gözlerini kırpıştırıp bana bakmaya devam ettikten sonra konuşması gerektiğini anlamış gibi bir 'ha' sesi çıkarak boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
-Sevdiğim ço-kişi bana verdiği sözü tutmadı. İntihara kalkıştı.
Duyduklarım ile tüm vücudum kasıldı. Biran nefes alamayacak gibi oldum.
-O, o öl-öldü mü?
Yüzünden geçen korkuya şahit oldum.
-Hayır ölmedi. Kendini affettirmeye çalışıyor ama ben... ben bilmiyorum. korkuyorum. nu tekrar öyle görmekten, onu kaybetmekten kokuyorum. Bu korku beni bitiriyor.
Sevdiğinin ölmediğini duymak beni rahatlatmıştı. Sesimde de hissedeceğini umduğum anlayışla konuşmaya başladı.
-Korkmaktan daha çok insanı bitiren duygular var. Pişmanlık gibi. Eğer o, sevdiğin ölseydi belki de onu yeterince sevemediğin için pişman olacaktın, yeterince sevdiğini söyleyemediğinden pişman olacaktın. Bu daha da çok yoracaktı seni. Ve eğer bir şeyden korkacaksan kaybetmekten korkma. Sevgini yaşayammaktan kork. Bak bana mesela. Ben gayim ve sevdiğim adamla arama giren homofobikler var. Ve hep bir şey olacak, biri bir şey yapacak korkusu. Bunlar hep ensemizde omuzlarımıza yük. Ve son olarak onu hala kaybedebilirsin ve sende onu affetmediğinin pişmanlığı kalır. Geç kalma bence.
Konuşurken gelen bildirim sesiyle telefonuma baktım. Beklediğim mesajın bildirimiydi. Yüzüme konan gülümsemem ile oturduğum yerden kalkarken ekledim.
-Gitmeliyim.
Arkadan bağırdığını duydum.
-Hey nereye? Daha tanışamadık. Ben Hilmi, sen kimsin.
Sorduğu soruyla adımlarım durdu. Yüzümü ona dönmeden sorusunu cevapladım.
-Ben... ben tamamen oyum. Sevdiğim Adam'ım
***
Ben geldim.
Neden bilmiyorum yazarken baya duygulandım. Ve sizden bir isteğim olacak. Bu akşam Alkın'ın, Hilmi'ye dediklerini unutmayın. Finalde bu isteğimi anlayacaksınız.
Son olarak Ener ile Alkın'ın araları neden kötü az çok anlamışsınızdır. Sizce barışacaklar mı?
Sizi çok seviyorum 💙💙💙
~Mars
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Af Diliyorum
Short StoryHer şey doğru zamanda yapılmalıydı. Alkın ise çoktan geç kalmıştı bunu anlamak için. Pişmandı. Pişmanlığı fayda edecek mi? Alkın: Özür dilerim. Alkın: Biliyorum, aptallık ettim. Alkın: Ama sen beni affet olur mu? Alkın: Senden af diliyorum. *** Text...