•22•

191 19 8
                                    

   (Alkın'ın anlatımıyla)

Alkın: Sevgilim...

Alkın: Bu gün benden sakladığın adresini buldum.

Alkın: Hiç itiraz etme geliyorum.

Alkın: Çok sürmez, kısa vakitte yanındayım.

   Attığım son mesajdan sonra telefonu cebime atıp çıkmakta olduğum dik bayıra son bir bakış attım. Yolum çok az kalmıştı. Neredeyse varmak üzereydim. Son bu derin nefes aldıktan sonra yürümeye devam ettim.

"Az kaldı sevgilim kavuşacağız. Çok az kaldı."

   Elimde tuttuğum için hafif buruşan kağıda baktım. Yüzümde oluşan gülümsemeyi engelleyemedim. Bu kağıt sayesinde hem gerçek ortaya çıkacaktı hem de sevdiğime kavuşacaktım. Daha ne isterdim ki.

    İçime dolan mutlulukla yoluma devam ettim. İki haftadır ilaçlarımı içmiyordum daha doğrusu içmemem gerekiyordu. Bu gerekliydi.

   Döndüğüm son virajdan sonra gelmek istediğim yere gelmiştim. Duran adımlarım ile etrafı incelemeye başladım. Sevdiğim cidden burda mı yaşıyordu. Fazla irdelemeden adımlarımı tekrar ilerlettim ve büyük demir kapıdan içeri girdim. Demir kapı kapanıp açılırken çok gıcırdamışdı. Bunu pek önemsemedim.

   Etrafı inceleyerek ilerlerken onu gördüm. Yere uzanmış en sevdiği şeyi yapıyordu. Gökyüzünü seyrediyordu. Yüzümde kocaman bir gülüş peydah olmuştu. Yavaşça yanına oturdum. Yüzüne vuran ay ışığı benim araya girmem ile kesildi. Benim geldiğimi anlamış olacak ki onunda yüzünde benimkine benzer bir gülüş oluşmuştu.

-Ener: Sonunda geldin ha?

-Geldim tabii ki sevgilim.

   İkimizinde yüzünde yayılan gülümsemeyle birbirimize baktık. Gözleri aynı gökte parlayan yıldızlar gibiydi. Işıl ışıl parlıyorlardı. Gecenin de etkisiyle koyu bir renk alan gözlerinde ki bu parıltılar gökyüzü gibiydi. Benim gökyüzüm. Benim sonsuzluğum aynı zamanda da sonumdu.

   Tek kolunu açmış gözlerimin derinliklerine bakıyordu o sonsuz gökyüzü gibi olan hareleriyle. Mesajı almıştım. Usulca yanına yaklaşarak koluna başımı koyup kolumu yavaşça karnına sardım. Bu esnada elimde gördüğü kağıt ile hafif çatılı kaşlarıyla bana döndü.

-Ener: Elinde ki kağıt... neyin nesi?

   Elimde ki kağıda bakarak tebessüm ettim. Tekrar gözlerimi ona çevirdim. Merakla çatılmış kaşları beni daha da gülümsetmişti.

-Onemli bir şey değil... sevgilim?

-Ener: Hıh?

-Sana bir şarkı dinletmek istiyordum. Dinletebilir miyim?

   Yüzünde daha da büyüyen gülümsemesinin yanına daha da parlayan gözleri eklenmişti. Kafısıyla onay vermesinin ardından şarkıyı 'tekrarla' moduna alarak başlattım.

I'm bleeding out
(Kanıyorum)
So if the last thing that I do
(Eğer yapabileceğim son şey olsa)
Is bring you down
(Seni yıkmak olurdu)
I'll bleed out for you
(Senin için kanayacağım)
So I bare my skin
(Bu yüzden cildim çıplak)
And I count my sins
(Günahlarımı sayıyorum)
And I close my eyes
(Ve gözlerimi kapattım)
And I take it in
(Ve içimi çektim)
I'm bleeding out
(Kanıyorum)
I'm bleeding out for you, for you.
(Senin için kanıyorum)

When the day has come
(Günü geldiğinde)
That I've lost my way around
(Yolumu kaybedeceğim)
And the seasons stop and hide beneath the ground
(Ve mevsimler duracak ve yerin altına saklanacak)
When the sky turns gray
(Gökyüzü griye döndüğünde)
And everything is screaming
(Ve her şey çığlık atacak)
I will reach inside
(İçten uzanacağım)
Just to find my heart is beating
(Sadece kalbimin atışını bulmak için)

Oh, you tell me to hold on
(Bana tutunmamı söylüyorsun)
Oh, you tell me to hold on
(Bana tutunmamı söylüyorsun)
But innocence is gone
(Ama masumiyet yok oldu)
And what was right is wrong
(Ve doğru olan yanlış oldu)

I'm bleeding out
(Kanıyorum)
So if the last thing that I do
(Eğer yapabileceğim son şey olsa)
Is bring you down
(Seni yıkmak olurdu)
I'll bleed out for you
(Senin için kanayacağım)
So I bare my skin
(Bu yüzden cildim çıplak)
And I count my sins
(Günahlarımı sayıyorum)
And I close my eyes
(Ve gözlerimi kapattım)
And I take it in
(Ve içimi çektim)
I'm bleeding out
(Kanıyorum)
I'm bleeding out for you, for you.
(Senin için kanıyorum)

   Şarkının sözleri ikimiz içinde önemliydi bunu dolan gözlerimizden de anlardınız. Şarkıyı dinlerken arasıra eşlik ediyor ara sıra hasretini çektiğimiz dudaklarımızı birleştiriyorduk. Şarkının benim söyleyeceklerim için önemli olan kısmı geldiğinde hafif geri çekilip gözlerine bakarak şarkıyla beraber bende söylemeye başladım.

I'm bleeding out for you (for you)
(Senin için kanıyorum)
I'm bleeding out for you (for you)
(Senin için kanıyorum)
I'm bleeding out for you (for you)
(Senin için kanıyorum)
I'm bleeding out for you
(Senin için kanıyorum)

-Senden af diliyorum sevgilim.
Sana hep geç kaldım.
Ben en çokta buna kanıyorum...

   Yavaşça tuttuğum yüzüne yüzümü yaklaştırdım. Dolan gözlerimi kapattığımızda ikimizinde gözünden yaşlar aktı. Şuan tek buluşan şey dudaklarımız değil aynı zamanda göz yaşlarımız buluşmuştu. Öyle ki adeta birbirlerine karışmışlardı. Dudaklarımıza gelen göz yaşlarımızla ağzımızda birbirimizin tadına tuzlu bir tatta eklenmişti. Üst dudağını emerken bir göz yaşı daha karışmıştı hem geceye hemde tadımıza.

   İşte bende en çok burda hissetmiştim ya onun hiçbir zaman olmadığını...

- 'Üşüyorum' diye sığındım ona. O da kabul etti beni buz gibi kollarına.

   Ben onun soğukluğunda ısındım. Kim kopartır ki bundan sonra beni bu kollardan? Kimin gücü yeterdi?

 Kim kopartır ki bundan sonra beni bu kollardan? Kimin gücü yeterdi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
 Senden Af Diliyorum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin