•18•

223 21 63
                                    

(Alkın'ın anlatımıyla)

   Yatağımda oturmuş yeni aldığım kitabı okuyordum. Konusu beni çok etkilemişti. Bir sonra ki sayfaya geçip okumaya devam ettiğimde gözlerim dolmuştu. Küçük çocuğun arkadaşı için yaptıkları, başına gelen olaylar insanı etkiliyordu.

   Tavşan dudaklı Hasan, Evlerinde babasıyla birlikte çalıştıkları Emir ile arkadaşlar. Babaları da küçükken onlar gibi arkadaşlarmış. Tabii ırk farklılığı sınıf farklılığı vardı ama aralarında ki dostluk bunlara rağmen güzeldi. Takii olan olaylara kadar.

   Bizim tavşan dudaklı Hasan, düzenlenen uçurtma şenliğinde yeteneği sayesinde düşen son uçurtmayı Emir için buluyordu ama bulduğu yerde çok iğrenç bir olayla karşılaşıyor tecavüze uğruyordu. Emir bunu görmesine rağmen bir şey demiyordu. Sonraysa duyduğu pişmanlıktan dolayı Hasan'ın gitmesini istiyor ama babasının yollamayacağını bildiğinden eşyalarını odasına koyarak hırsız gibi gösteriyor. Emir'in babası inanmasa da Hasan ve babası istediği için gönderiyordu. Hasan ve babasının ağlaması, Emir'in pişmanlığı falan çok etkilemişti beni.

   Beni en çok etkileyen kısım ise altını çizdiğim şu satırlardı.

*Hayatta bir tek günah vardır, oda hırsızlıktır. Diğer tüm günahlar, hırsızlığın türevidir. Bir insanı öldürdüğün zaman bir hayatı çalmış olursun. Karısının elinden kocayı, çocukların elinden bir babayı alırsın.
Yalan söylediğinde birisinin doğruya ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.
Hayatta çalmaktan daha kötü birşey yoktur.
Anlıyor musun?*

   Ağrıyan gözlerimi kitaptan kaldırdım. Hissettiğim yanma ile gözlerimi ovuşturuyordum ki gözüme takılan anlık bir görüntüyle tüm dikkatimi o noktaya verdim.

   Perdesini açık unuttuğum camın ardında, tülün kapalı olmasına rağmen parlayan o mavi gözler... benim benliğimi, tüm hakikatimi çalan adam gelmişti. Benim kalbim gelmişti.

   Kitabımı komidinin üzerine koyduktan sonra kalktığım gibi cama koştum. Tülü açıp ardından camı d açarak baktım beni yakan o mavi gözlere.

-Burda n'apıyorsun?

-Ener: Seni izliyordum.

    Dediği şeyle anlık tekleyen kalbim ile yüzümün yandığını hissediyordum. Her ne kadar önceden birbirimizin en müstehcen hallerini görsekte, izlerimizi birbirimizde bıraksak da karşımda sevdiğim olunca utanıyordum. Güldüğünü işittikten sonra bakışlarım usulca onu bulmuştu.

-Ener: Davet etmeyecek misin?

   Dediği şey ile aydınlanarak geçmesi için yer açtım ona. Oturduğu yerden toparlanarak kalkmış, üstünü silkeledikten sonra ise içeri gelmişti.

-Ener: Beraber yatalım mı? Seni özledim.

   Dedikleri ile gözlerim dolmuştu. Bende onu özlemiştim. Bizi özlemiştim... konuşamayacağımı bildiğim için kafamı sallayarak onayladım onu. Yatağıma doğru ilerleyeceğim sırada kolumdan tutup dudağıma bir öpücük kondurup geri çekilmiş ardından ise dolabımdan kendine kıyafet almış üstünü değiştiriyordu. Bana sunduğu görsel ziyafeti kaçırmak istemezdim ama onun istemeyeceği bir şeyi yapmak istemiyordum. Bu onu benden geri çekebilirdi. Zar zor aramızı düzeltmeye başladığım zamanda bunu batırmak istemiyordum.

-Ener: Gelmiyor musun?

   Konuşmasıyla girdiğim transtan çıkmıştım. O ne zaman giyinip de yatmıştı? Ya da ben nasıl bu kadar dalmıştım? Kafamı hafif iki yana sallayıp iyice düşüncelerimi dağıttıktan sonra bende yanına gdp usulca kaldırdığım yorganın altına girmiştim. Kenar tarafta yatmayı düşündüğüm sırada omuzlarıma konan eller beni kendine çekmiş ve göğsüne yatırmıştı. Burnuma dolan nane kokusu bana beraberinde huzuru da getirmişti. Tıpkı eskisi gibiydik.

 Senden Af Diliyorum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin