VIII

158 20 0
                                    

Rosie. Sana Rosie diyebilir miyim? Özür dilemek adına?
Özürler ve ve bilirsin kızlar konusunda çok fazla deneyimim yok. Nereden başlayacağımı bilmiyorum.

Sana o son mektubu yazdığımda seninle bir daha asla konuşmamaya hazırdım. Benimle asla tanışamayacağın için bir korkak gibi yazdım. Suçlamalarıma karşı gelemeyeceğini, en azından yüzüme karşı bir şey söyleyemeyeceğini bilerek yazdım.

Ama sana bağırdıktan sonra bile sen endişeyle cevapladın. Bu çok mahcup ediciydi.

Sen...sen benim çürümeme izin vermedin.
Teşekkür ederim Rosie.

Hayır, psikiyatrim yok. Bir psikiyatrla iletişime geçme niyetim de yok. Bazen tabiatımın dengesiz olduğunu kabul ediyorum. Bunu talihsiz genetiğe bağlıyorum. Sorunlu bir şekilde yetiştirmeye. Laboratuvar gömlekli insanlardan bıktım. Bir doktor, kalp pilimin çalıştığından emin olmak için düzenli olarak ziyaret ediyor. Onun dışında hiçbir doktor istemiyorum.

Ama endişen için minnettarım. Annem de endişeleniyor. Sessizce. Bazen trafiğin en kalabalık olduğu saatlerde balkonda oturup şehirin arabaları, kornaları ve aşağıdaki ayak seslerinin yankılarını dinlerken annem de yanımda oturuyor. Elini omzuma koyuyor.

Ama aile bunu yapmak zorunda. Önemsemeyen bir aile, aile değildir. Belki de önemseyen arkadaşlar, aileden daha fazladır? Kulağa ne kadar da vaaz veriyor gibi geliyor. Açık konuşayım: Sanırım sana çok fazla bağlandım. Sensiz yapabilir miyim? Bilmiyorum.
Bunu tuhaf bir ağıta çevirdiğim için üzgünüm.

Bütün azarlarını hak ettim mi?

Öncelikle, sana güvenmediğim konusundaki suçlamana içerlendim. Senin gibi dışa dönük olmayabilirim ama sana güvenmeyi öğreniyorum. Benim hakkımda neredeyse herkesten çok şey biliyorsun.

İkincisi objektif davranmıyorsun. Dürüst yazışını ne kadar takdir etsem de her zaman kendine karşı dürüst değilsin, Rosie. Açıklayayım:

İyileştiğini söylüyorsun, belki de kısa bir dönem sonra buradan çıkabileceğini söylüyorsun. Daha sonra buraya alıştığını ve hiçbir zaman çıkamayacağını dile getiriyorsun.
Rosie, tüm gün, bana yazmadığın zamanlar hariç mektubunda bahsettiğin geceyi düşünüyorsun değil mi? Ama bana kitaplardan bahsediyorsun. Tüm gün kitaplarla ilgilenemezsin.

Dış dünyası olmayan bir kız elbette iç dünyasının esiri olur, elbette kurduğun düşlerde yaşarsın Rosie.
Daima ikilemdesin.
Neden hiçbir konuda hemfikir değilsin.
Neden bu kadar kırılgansın.
Kim seni bu kadar üzdü?
Neden numara yapıyorsun?
Sen bu kadar çelişkiliyken bana öfkem için tedavi görmem gerektiğini söyleyebilir misin? Bu ikiyüzlülük.

Belki de koşullarıma duyduğum öfkemi senden çıkardım. Sen de mutluluk taklidi yaparak bana aynı şeyi yaptın. Acı içindeyken bile komik olmaya çalışarak. Ben bir kahraman değilim, sen de kahraman numarası yapmamalısın.

Boş hastane odanı ziyaret etmek isterdim, Sana gürültü yapabileceğin birini sunmak. Belki daha da ileriye giderdik. Bunu yapamam. O yüzden sen, üzüldüğünde ve kızdığında yaz. Başka türlü seninle nasıl "tanışabilirim?"

Önceki mektubunu düşünerek okula gittim. Okulun beton avlusunda geçerken senin görünmez mutluluk "yunus dalgaları'nı" yaymaya çalıştım.

Atletizm saatinde bir yakar top oyunundan erken elendim ve ter kokan banklarda benim gibi yenilmiş yandaşlarımın yanına oturdum.Eğer istesem yakar topta oyununda kolayca kazanabilirdim. Sihirli Beyin Görüşü, bir topun izleyeceği yolu birinin parmaklarından çıktığı anda görebilmemi sağlıyor. Özellikle de gürültü beden eğitimi derslerimizde.

Bu tür şekillerde dikkat çekmekten hoşlanmıyorum. Artık kimsenin deneyi değilim.

Küçük adımlar. Yanımda oturan birine başımla selam verdim, sessizliğiyle meşhur bir çoçuğa: Choi Chanhee. Onu sessizliği sayesinde fark ediyorum. Kantinde tek başıma oturduğumda kalabalıkta onu seçebiliyorum. Görüşümde bir çukur olarak gözüküyor. Delik değil, sürekli daha sessiz olan bir bedenin hafif oyuğu.

Chanhee, sessizce gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.
Jimin, göğsüne yediği tokat gibi topla elendi.
Ahh, Jimin kim mi? Hani, şu sana bahsettiğim zorbalardan biri Jimin.
Takım arkadaşlarım onun omzunu sıvazladı.

Diğerlerini yanı sıra, ben de sesimi yükselttim. "Belki bi sonraki sefer "
Gözlerini kıstı. Kısa süre sonra yanımda kule gibi dikiliyordu.
Kendimi gülümsemeye zorladım. " Elinden geleni yaptın"

Beni göğsümden itmeye kalkıştı. Muhtemelen sırf yanımdan geçmek için. Genelde etrafta çok insan varken eyleme geçmezdi. Gizlice eziyet ederdi. Güvende olmalıydım.
Eğer tepki vermeseydim, güvende olurdum.
Çok hızlı reflekslerimin olduğunu anla, Rosie. Başka bir insanın yaptığı en ufak hareketler bile gerçekleştikleri anda, bazen de gerçekleşmeden önce beynim tarafından anlaşılınca doğal içgüdün sadece tepki vermek oluyor. Bilinçli bir düşünce olmadan.

Jimin, elini kaldırdığı anda gövdemi onun önünden uzağa büktüm. Sadece boş havaya çarptı. Öne doğru bir- iki adım tökezledi. Bir çoçuk güldü. Chanhee eliyle ağzını kapattı.

Park Jimin, yüzüme yumruk attı.
Beyin Gücüm, yumruğunun altına çekilebileceğim anlamına geliyordu. Beni geçip yumruğunu arkamdaki banklardan büyümüş gözlerle izleyen bir sürü öğrenciye doğru boşa savurduğunu fark edinceye kadar ona kendi yumruklarımdan biriyle karşılık verebilirdim. Köprücükkemiğimi yakalayan etli parmaklarından kaçabilirdim. Hızla yakınına atılabilirdim.

Peki, neden sağ gözlük camımın altına yumruk yedim? Neden ağır yumruğunun gözlüğümü yerinden çıkarmasına izin verdim? Burnumdan akan kana, elmacıkkemiklerimi gıcırdamaya mahkûm ettim?

Çünkü tam o anda, seni hatırladım.
Yumruk, cilalı zemine düşmeme sebep oldu.
Kanlı burnumu gömlek koluma bastırdım ve başımı Jimin'in boşluğu görebilceği kadar dik tuttum.
Çünkü sen bana bunu yapmamı söyledin,Rosie. Çünkü bu benim süper gücüm olabilirdi, değil mi?

Jimin tükürür gibi " Ucube" dedi.
Bir kolumu sertçe çekti: Bay Minjoon bizi ayırdı. Yüzüme bir bakış attı ve beni müdür'ün odasına bırakmadan önce defalarca kısık sesle küfretti, Rosie.

O müdür odasında senden nefret ettim.
Ancak sen o küplere binmiş mektubu gönderdikten sonra çok önemli bir şeyi fark ettim.
Bir kahraman olamadım ama sen bana savaşmayı öğretmiştin, Rosie.
Belki de kahraman olmaktan çok savaşcı olma hayalleri kurmalısın.
Çünkü sen de bir savaşcısın, hem de beni eğiten bir savaşcı.

Belki de döndüğümde okul o kadar dayanılmaz olmaz.
Uzaklaştırılma cezam sona erdiğinde. Yoksa iyimserliğin  bana mı bulaşıyor?

Her ne olursa olsun, bu şimdiye kadar hissettiğim en kötü şey değil.
Lütfen bana çabuk yaz.

İçtenlikle,
Sevgili Lupus'un Jungkook.

Lupus || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin