X

264 31 8
                                    

Yaşlı hemşire kapıyı iki kere tıklatıp içeriyi girdi, tedirgin bir şekilde " hastanız yok doktor hanım "
dedi.

Doktor Mina kafasını yaşlı kadına çevirip anlamayan gözlerle ona baktı.
Kadın ise yıllardır doktor ile çalışmaktan gözlerinden ne demek istediğini okuyordu artık.

" Hastanız, hastanız neydi şu kızın ismi? Ha hatırladım.  Chaeyoung efendim,  yok efendim, gitmiş "dedi.

Bu klinikde bir doktor'un hastası  kaçması utanç vericiydi. Doktor Mina gibi işinde mükemmeliyetçi insanlar için onur kırıcıydı.

Doktor ayağa kalktı " Hemen hastane ve kasaba didik didik aransın " diye yaşlı kadına emir verdi.
Yaşlı kadının cevabını beklemeden dışarıya çıktı. Görevliler her yerde kaçak hastayı aramaya başlamıştı.
Mina meslektaşlarının yanından geçerken bedenini utanç kaplıyordu.
Tüm soluk duvarlara geçerek Rosé'nin kaldığı odaya geldi.
Nasıl kaçmış olabilirdi? Algılayamıyordu.
Hiç böyle şeyler yapmazdı oysa, bir kere bile karşı gelmemişti kendisine.
Neredeydi şimdi?

Mina kapıyı açıp küçük odaya girdi.
Bu oda Mina'yı daraltıyordu. Sanki duvarlar üstüne geliyordu zavallı doktorun.
Doktor oda da gezinmeye başladı.
Hastanın masası yığınla mektuplarla doluydu.
Mektuplar hem Chaeyoung adına hem de Lupus adında birine yazılmıştı.

Lupusda kim diye düşünmeye başladı Doktor Mina. Ayrıca bu hastaya mektup gelmiyordu ki. Gelse ilk kendi kontrolünden geçerdi.

İyice telaşlanmıştı Doktor eğer kızı bulamazlarsa ne yapacaktı? Ailesine ne diyecekti?
Kafası çok karışmıştı.
Mektupları yerlerine bıraktı.

Masanın üstünde ki minik defteri aldı. Bu hastanın günlüğüydü. Sayfaları karıştırdı. Bazı sayfaları açıp okudu. Bazılarına göz gezdirdi.
Kaybettiği sevgilisine yazdığı şeyler vardı hep.

Doktor Mina Rosé'nin geçmişine dalmışken yaşlı hemşire kadın, kan ter içerisinde odaya daldı.

Hırıltılı sesle " Görmeniz gereken bir şey var Doktor hanım "dedi.

Doktor Mina'yı hastanenin çatı katına çıkardı. İki üç hemşire kapıda bekliyordu.
Doktor hemen kapıyı açıp, içeriye girdi.

Tavandan aşağıya sarkan bir cesed duruyordu odada. Altın sarısı saçlarıyla, incecik beliyle bu ölü beden Chaeyoung'un bedeniydi.

Doktor iki adım geri gidip, ağzını elleriyle kapattı.
Zor olsada cansız bedenin yanına gidip, Rosé'nin yüzüne baktı.
Mutlu gözüküyordu,  aksine huzura ermiş gibi gibiydi beyaz teni.

Ağlamamak için kafasını eğen Doktor'un gözleri Chaeyoung'un ellerine ilişti.
Ölü parmaklarını yumruk şeklindeydi.
Ölü cesedi yavaşça ipten indirdi. Sanki ölmemiş gibi bedenini narince yere bıraktı.
Parmaklarını hafifçe araladı. Minik ince parmakları arasından katlanmış bir kağıt vardı.
Çekip aldı kağıdı ölü parmakların arasından dörde katlanmış kağıdı açıp okudu.

Şöyle yazıyordu;

" Bana bi kere beni sevdiğini söyleyecek misin Lupus? Bir kere daha beni öper misin ? diye hep merak ettim. Artık gerek kalmayacak. Bugün benim doğum günüm Lupus artık yirmi yaşındayım. Bu doğum günümde kendime bir hediye vermek istedim. Ama kendime senden daha güzel bir hediye bulmadım . Bana demiştin ki başka bir gezegende, başka bir hikayede buluşursak seni tekrar öpeceğim. Bedenimi öpemesende olur , bırak çürüsün. O beden zaten senin olmuştu .Artık ruhum senin olsun. Ruhuma beni sevdiğini söylesende olur. Aslında Lupus beni bir kerecik sevsen bile olur . Ya da vazgeçtim Lupus sen hep yanımda olup, ebediyen sussan bile olur "

Doktor Mina kafasını mektubdan kaldırıp ona bakan hemşirilere dönüp  " Lupus'da kim ?" dedi.

Bir hemşire Doktor Mina'ya yaklaşarak " Ona bakan hemşirelerden duydum, ölmüş sevgilisi Jeon Jungkook'a taktığı bir takma admış sanırım Doktor Hanım. " dedi üzgün bir sesle.

Doktor Mina kısık sesle "Mektuplar " dedi.
Onca mektubu kendine yazmıştı zavallı.
Doktor Mina Rosé'nin ölü bedenini kollarının altına aldı.
Sessizce ağladı.

Rosé'nin Jeon Jungkook öldüğünde attığı çıklıklar ile Doktor Mina'nın Rosè'nin ölümü için ağlama sesleri gökyüzüne karıştı.
Sert bir yağmura dönüştü bu sesler.
Her yıl Rosé ve Jungkook'un ölüm yıl dönümüyle yağmurlar yağmaya devam etti.
Zavallı Rosé ve Jungkook acılarıyla boğulurken, biz dünyalılarda onların her sene ölüm yıl dönümlerin de göz yaşlarıyla oluşan yağmurlarda boğulduk.

Son

Lupus || RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin