Sizi gülümsetecek milyarlarca olaydan bile etkilenmediğiniz, sadece bir insanın gülüşünde, o sıcak tebessümünde kendinizi bulduğunuz zamanlar yaşarsınız. Üzüntünüzü alıp götüren ve moraliniz bozan olayı bile unutturan insanlar tanırsınız.
Ben uzun bir süre boyunca bu kişinin Oh-Gong olduğunu düşünmüştüm. Çünkü onca zamandır yanımda yalnızca o vardı. O benimle konuşmuştu ve o bana kol kanat germişti. Fakat ben geçtiğimiz günlerde ona oldukça büyük bir haksızlık yapmıştım.
Yine evime giden yoldaydım. Ve yine aklımda önceden de olduğu gibi Oh-Gong vardı. Fakat bu sefer hayal kurmak yerine pişmanlığımla kendimi tüketiyordum.
Dün okula gelmemişti. Bunu yine aynı, bu yolda giderken düşünmüştüm fakat onu aramamıştım. Bugün okula geldiğinde elinde sargı bezlerinin örttüğü bir alçı vardı. Belki de ilk defa tüm cesaretimi toplayarak arkadaşlarının da yanında bulunduğu kalabalık kantine giderek tam yanında durmuştum.
Oh-Gong benim yanına geldiği gördüğü an ayağa kalkmış ve gülümseyerek yanıma gelmişti. Moralim kolunu da görmemle oldukça bozulmuştu. Zaten o sırada kalabalık bir ortamdaydım ve onun da tüm dikkatini bana vermesiyle kusacakmışım gibi olmuştum.
Çünkü o an tüm dikkatler bendeydi.
Oh-Gong ortamdan rahatsız olduğumu anlamış ve arkadaşlarından müsade isteyerek beni daha sakin olan koridorlardan birine çekmişti.
Eğer şuan yürüdüğüm yolda insanlar olmasaydı hıçkırarak ağlayabilirdim. O çok iyi biriydi fakat ben onu çok büyük haksızlığa uğratmıştım. Burnum sızlıyordu. Ve gözlerimin dolduğuna emindim.
Beni o zaman koridora çekmiş ve daha rahat davranabilmem adına gülümseyip beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Dün kolunu, kaptanı olduğu futbol klübünde sakatladığı halde bana ilk sorduğu şey nasıl olduğumdu. Dün okula gelemediği için ve hastaneden çıkamadığı için nasıl olduğumu öğrenemediğini söylemişti. O gün okul çıkışında ve öğle arasında bana baktığını fakat revirde göremediğini de söylemişti. Benim için endişelendiğini fakat bozulan telefonu nedeniyle beni arayamadığını da belirtmişti. Peki ben ne yapmıştım? Bana karşı bu kadar iyi davranan bir çocuğa, okulda bile beni asla dışlamayan bu çocuğa büyük bir haksızık yaparak onu hiç düşünmemiştim.
Asıl kötü olan ondan hoşlanıyordum ama neden onu merak edip aramamıştım bile?
Okul boyunca tüm derslerde bu olayı düşünmüştüm. Eve giderken de bunu düşünmüştüm. Bir ara tuvaletteki kabinlerden birine girip ağlamıştım bile fakat hala burnum sızlıyordu. Gözlerim ağlamamak için kendini zorluyorsu ve boğazımdaki yumru geçmiyordu. Onu gerçekten boşlamıştım, onu düşünmemiştim. Bunca zaman bana tek yakın olan kişiye cidden büyük bir haksızlık yapmıştım.
Beni ilk gördüğünde, kolu kırık olduğu halde bile beni ilk gördüğünde sorduğu soru canımı yakıyordu en çok. Eve geldiğimde annem de bunu fark etmişti. Üzüntümü... Nedenini ise az çok tahmin edebiliyordu. Tek muhattap olduğum kişi Oh-Gong'du ve annem bunu bildiği için üzüntümün nedenini kolayca bulabiliyordu.
Gelip ne olduğunu sormasını istemiyordum. Bu durumlarda oldukça yalnız başıma kalmayı seven bir tiptim. Annem de bunu bildiğinden odama sıcacık bir sıcak çikolata getirmiş ve daha formamı bile çıkarmadan yastığıma gömdüğüm başıma bir öpücük koyup odadan ayrılmıştı.
O çıkar çıkmaz yatağımın yanında bir çöküş hissetmiştim.
Taehyung... Hala varlığına alışamamıştım. Dün bana dediklerinden dolayı nedensizce utanıyordum. Dediği şeyler aslında doğruydu. Dudaklarım cidden kalın ve büyüktü. Bunu birçok kişi söylemişti fakat ondan duymak bir garip hissettirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Melark // Vmin
Teen FictionJimin, büyükannesi ve büyükbabasının yeni taşındığı evlerinde bulduğu oyuncak ayıyla büyümüştü. Onunla yemiş, onunla içmiş, üzüldüğünde veya sevindiğinde ilk ona anlatmıştı her şeyi. Fakat Jimin bilemezdi ki bir gün, tam Melark'tan vazgeçerken onun...