18 🐾 İnsan hissettiği acıya aşık olurmuş

420 72 37
                                    

Her şey bir gün bitmek için başlar. İnsanlar, doğar ve ölür. Güneş, güne sabah gülümser ve akşam veda eder. Peki aşk da öyle midir, ya da birine duyulan sevgi bir gün biter mi?

Bu soru Oh-gong'dan ayrılıp evimin kapısının önüne gelene dek aklımda süzülüp beni rahatsız edecek derecede sıkıştırana kadar sürmüştü. Kapıyı çalıp Taehyung'un açmasını bekleyene dek, açmayınca endişelenip kendi anahtarımla açana dek sürmüştü.

Neden öfkelenmişti az da olsa anlayabiliyordum ama benliğim olarak bunun çok saçma olduğunu düşünerek kafamda kurduğum bir varsayım olduğunu hayal ediyordum. Oh-Gong'a sarıldığım için o bakışları takınması ihtimel bile olamazdı çünkü bence...

"Taehyung?"

İçimdeki burukluk gitmek bilmiyordu, gitmesini de istemiyordum aslında. En az Yunho amcanın beni bırakmasını istemediğim gibi, onun öleceğini bildiğim için duyduğum üzüntünün de gitmesini istemiyordum.

"Taehyung? Neredesin?"

Karanlık evde neden ışık olmadığını sorgulamıştım anahtarı tekrar çantama atarken, yalnızca odamda komidinin üzerindeki minik lambanın yandığını görüyordum. 

Çantamı girişe bırakıp montumunu da odaya girerken çıkardığımda gözüm kadife koltuğun üzerinde oturan Taehyung'a takıldı. Elindeki romanla öylece oturmuş, odayı çok da aydınlatmayan ışığın yanında kitap okuyordu.

"Taehyung?"

Yine cevap vermeyerek hiçbir şekilde gözlerini kitaptan ayırmazken en azından kötü çıkan sesim yüzünden bana bakar diye düşünmüştüm. Ama o bu hareketiyle son umut taneciklerimin de toz olup uçuşmasına neden oluyordu. 

Zaten üzgündüm! Hadi bunu yüzüme bakmadığı için anlamıyordu. Ama sesimin o kötü tonundan da mı çıkaramıyordu?!

"TAEHYUNG!"

"NE?!"

"Neden cevap vermiyorsun? Yüzüme bile ancak şimdi baktın."

"Ne yapmamı bekliyorsun Jimin? O görüntülerden sonra koşa koşa kapıyı açıp ayağına giydirdiğim terliklerle seni yatağına taşımamı mı bekliyordun? Ya da hiçbir şey olmamış gibi sana sarılmamı mı istiyordun?"

"HAYIR TAEHYUNG! Yalnızca ne oldu, iyi misin demeni beklemiştim! Günün nasıldı ya da Yunho amcayla neler yaptın demeni beklemiştim!"

Kadife koltuktan kakıp elindeki romanla beni işaret edince sinir kat sayımın üzüntümü katbekat arttırdığını yeni yeni fark etmiştim.

"Biliyor musun Jimin, bende sen eve geldiğinde neler yaptın, eğlendin mi deyip seninle TATLI bir şekilde vakit geçirmeyi çok isterdim. Ama bak insanların her istediği olmuyormuş!"

Bir gün içinde kalbim ne kadar kırılabilirdi daha fazla? Belki de her zaman daha kötüsü olamazdı dediğim için aynı gün içerisinde daha kötüleri başıma geliyordu. Taehyung'un neden diye sormak yerine direkt olarak savunmaya geçmesi kalbimi sanki olabildiğince parçalamak için yetmişti. Neden hala konuşuyordu ki? Neden sormuyordu neler olduğunu, Oh-gong'a neden sarıldığımı?

"Ben o çocuğa güvenmiyorum dediğim halde bir bakıyorum onunla doya doya konuşuyorsun, bir bakıyorum kolları arasındasın Jimin. Ne diyebilirim ki?! Git ne halin varsa gör! Hatta... bence ne yapalım biliyor musun? Eskisi gibi olalım. Hiç tanışmamış gibi yapalım, ben o görünmez ruh halime tekrar döneyim ve sende istediğin gibi gidip Oh-gong'un kolları arasına atla."

"Taehyung, kırıcı oluyorsun!"

"Ama bunlar doğrular Jimin! Benimle öpüştükten sonra onun kolları arasında ağlaman sence normal bir şey mi? İnsanlar buna ne diyor biliyor mus..."

"TAEHYUNG YETER! Pislik gibi davranıyorsun!"

"Ben mi pislik gibi davranıyorum?! Jimin sen hiçbir şey olmamış gibi hemen öpüşmemizden sonra hoşlandığın çocuğa sarılıyorsun? Ben mi pislik gibi davranıyorum cidden? Bir bedene sahip değilim diye beni ondan daha aşağı mı görüyorsun? Sence o benden daha mı iyi? Söyle Jimin, ondan hoşlanmanın nedeni yoksa seni bir şekilde tatmin etmesi mi?"

"TAEHYUNG! AŞAĞILIK BİR PİSLİK GİBİ DAVRANMAYI BIRAK!"

"ASIL SEN AŞAĞILIK BİR FAHİŞE GİBİ DAVRANMAYI BIRAK!" 

Ne ara bilmiyorum ama alnımın sağ köşesinde hissettiğim acıyla elim bir anda alnımı bulmuş ve buruştuğum yüzümün kendimi savunmak istermiş gibi öne doğru eğildiğini fark etmiştim.

"Jimin..."

Kaşıma doğru usulca süzülmeye başlayan sıcak sıvıyı tenimde hissediyordum. Odayı aydınlatmaya yetmeyen lambanın her ne kadar az da olsa saçtığı ışık sayesinde hemen önümde duran kalın romanı ve acı yüzünden kafamı öne doğru eğdiğim için bir anda yere damlayan o küçük kan damlasını görüyordum.

"Jimin ben... kendime hakim olamadım. İyi..."

Cümlesini tamamlamasını bile beklemeden kanayan anlımdan yanaklarıma süzülen kanla ve ona eklenmeye başlayan gözyaşlarımla bakışlarımı Taheyung'un endişeli gözleriyle birleştirmiş ve az önce üzerine koyduğum sandalyeden montumu alarak evden kendimi dışarı atmıştım.

İnsan neden birini acı çekecek derecede çok severdi ki? İstemediği halde ağlıyor, kalbinin o huzursuz ağrısına göz yumuyordu sonuçta...

Sanırım gerçekten de aşk çekilecek çileye, dökülecek gözyaşına, kalbinin en derinliklerinde hissettiği acıya göz yumarak ona karşı içerisinde birtakım duygular beslemekti.

Basamakları inerken her ne kadar Taehyung'un Jimin, bekle çağrılarını duysam da akmasına engel olamadığım gözyaşlarımla birlikte apartmandan çıkıp sessiz sokakta ilerlemeye başlamıştım.

Nereye gittiğimi bilmiyordum, ama yine de durmaksızın ilerlemeye devam etmiştim.

Nereye gittiğimi bilmiyordum, ama yine de durmaksızın ilerlemeye devam etmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selammm~

Kaoslu ve bol düşünceli bir bölüm getirmiştim size🎈 Birazıcık kısa oldu ama idare ediverin lskfşenfşmeög

Umarım beğenmişsinizdir💚

Bay Melark // VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin