Taehyung, bugünkü işlerini bitirdikten sonra sol kolunu kaldırdı ve üzerindeki siyah hırkasını sıyırarak deri saatine dikti gözlerini. Saatin 21.34 olduğunu görünce bugün ne kadar çok çalıştığını fark etti. Yorulmuştu ve tek isteği, bir an önce eve gidip kıçını devirmekti. Ama eve gitse bile uyuyamayacağını, Jeongguk'un onu soru yağmuruna tutacağından emindi.
Sıkıntılı bir şekilde ofladı ve derin bir nefes alıp çalışma odasının kapısını açtı. Karşısında, onu bekleyen küçüğünü görünce dudaklarını şaşkınlıkla araladı yakışıklı genç. Öğlenden beri kendisini mi beklemişti cidden..?
Jeongguk, onu gördüğünde her şeyi unutup gülümsemiş ve gözlerindeki parıltıyla Taehyung'a bir adım yaklaşmıştı.
"Çok çalıştın. Açsındır diye sana yemek aldım." derken elindeki poşeti kaldırmıştı gülerek. "En sevdiğinden aldım!"
Taehyung'un itiraz etmesine izin vermeden, onu bileğinden tutup çekiştirmeye başladı küçük olan. Şirketin beşinci katındaki özel odalarına girdiler.
Bu oda, boş olduğu için BTS üyeleri için takılma odası olmuştu bir nevi. Istedikleri zaman buraya girip çıkıyor ve istediklerini yapıyorlardı.
Jungkook, koltuğun önündeki masaya yemekleri koymaya başladığında Taehyung da sessizce bir kenara oturmuştu. Elini saçlarından geçirip alnını ferahlatmıştı bir süre. Odanın sıcak olduğunu düşünüp oturduğu yerden kalktı ve sol taraftaki camları açmaya başladı.
"Sıcakladın mı? Serin aslında." diyen Jeon, bardakları da doldurmuş ve hyungunu çağırırken masanın bir kenarına oturmuştu. Tae de gelip karşısına oturduğunda beraber yemeye başladılar.
"Neden bu kadar saat bekledin?"
Küçük, duyduğu soruyla içmekte olduğu şarabı yavaşça uzaklaştırdı dudaklarından. Yine kendisine sert davrandığı aklına gelince yüzü düşmüştü. "Çünkü konuşmak istedim seninle. Mesajlarıma da adam akıllı cevap vermedin."
Taehyung, bu konuşmadan kaçamayacağını bildiği için kafasını olumlu anlamda salladı. "Çok işim vardı ve sinirlerim biraz bozuk. Üzgünüm."
"Sorun değil." dediğinde, tavşan dişleri ortaya çıkacak şekilde gülmüştü. "Sadece ne kadar kötü olursan ol, beni terslemek yerine benimle dertleşmek istemelisin."
"Neden? Neden seninle dertleşmek istemem gerekiyor?" derken ikinci kadehindeki tüm şarabı bir anda içmişti Taehyung. Ardından, bardaki sarhoş adamlar gibi bardağı sertçe masanın üstüne koymuştu.
"Öncelikle yavaş iç hyung. Ve... Sadece... Çok yakın olduğumuz için benimle konuşursan iyi gelebilir diye düşünmüştüm."
Büyük olan, derin bir nefes alıp bir kadeh daha dikti kafasına. Sabah, hyunglarıyla olan konuşma gelmişti aklına. Aslında hiç de çıkmamıştı aklından... Sürekli ne olduğu konusunda kendini sıkıştırıyordu. Jeongguk'a aşık olmadığından emindi ama aralarındaki güzel şeyler de hoşuna gidiyordu.
Belki hoşlantı vardı, belki de uzun süre bir arada kaldıkları için öyle zannediyordu. Çünkü Jungkook'a karşı nasıl nazik ve kibarsa diğerlerine karşı da öyle olduğunu biliyordu. Herkes akşamları Jungkook'u öpmesinden bahsediyordu fakat, Taehyung'un durup dururken Hoseok'u öpmek gibi bir huyu da vardı. Bunları düşündükçe hoşlanma olasılığını da silmişti aklından.
Bir yandan ona herkesten farklı davrandığını hissetse de hepsiyle arasında özel bir bağ olduğundan buna kesin bir isim veremiyordu kendi içinde. Rahatsız bir biçimde kıpırdandı genç adam. Grup arkadaşlarının dediği gibi ona karşı bir şey hissetmeden boş umutlar vermek istemiyordu. Ama belki de çoktan vermişti... "Diğer üyelerden ne farkın olsun ki? Bir şey anlatmak istesem hepinize anlatırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WorldWide Funny Guys •BTS Texting•
FanficJin: Yemek hazır! Namjoon: Seni yiyebiliyor muyuz? Jin: Hayır. Namjoon: İyi o zaman akşam sen beni yersin hahah Jin: 😈 Taehyung: Aile var Jin: Kıskanma ne olur, Jin: Çalış senin de olur. Jungkook çevrimiçi --------- Multishipper gibiyiz, içeride h...