16

11.8K 871 606
                                    

"O nasıl biri?"ocaktaki çorbayı karıştırmaya devam ederken başımı bir kaç saniyeliğine arkamdaki duvara yaslanmış, beni izleyen Atlas'a çevirdim. Sorusuyla kaşlarım havalanmış, ardından karıştırmaya devam ettiğim çorbama geri dönmüştüm."Enis mi?"dudaklarının arasından beni onaylarcasın bir mırıltı çıktığında gülümsedim."Çok iyi bir kalbi var, komik, merhametli, her konuda yanımda olur benim, her düşünceme saygı duyar. Bence herkes onun gibi bir arkadaşı olsun ister."

"Ne güzel."diye mırıldandı Atlas. Tekrardan ona çevirdim bakışlarımı, kollarını göğsünün altında bağlamış, dikkatle beni izliyordu. Ona bir gülümseme yollayıp işime devam ettim."Çok iyi anlaşacağınıza eminim."

"Anlaşmamızı istiyor musun?"

"Evet,"hızla başımı sallamıştım bu kelimeden sonra."çok isterim, iki arkadaşımın birbirini sevmesini."

Arkadaş? Harika!

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp çorbayı daha hızlı karıştırmaya başladım. Onu koyabileceğim bir sıfat yoktu, ayrıca arkadaş gibiydik. Bu konuda bana alınır mıydı? Niye alınsındı ki? Sonuçta onun bana karşı olan hislerini bilmiyordum, piyanonun başında söylediği bir şiirden bunu anlayabilmem mümkün değildi. Hem o şiirden sonra daha fazla orada, o şekilde durmamızdan rahatsızmış gibi davranıp kalkmıştı.

Ne bekliyordu ki?

"Sen iki arkadaşının iyi anlaşmasını, birbirlerini sevmelerini istiyorsan severler."arkadaş kelimesini bastıra bastıra söylemesi dudağımın kenarının yukarı doğru kıvrılmasını sağlamıştı. Ona arkadaş dememden rahatsız olduğunu belli etmişti."Umarım."diye mırıldandım sadece. Başka hiçbir şey konuşmadık. Sofrayı kurmamda bana yardım etti, yemekleri tabaklar koydu, bu sırada birbirimize kaçamak bakışlar atmayıda es geçmemiştik.

Zilin sesi kaçamak bakışlarımızın tamamen kesilmesine neden oldu. İkimiz birlikte kapıya doğru ilerledik, açıkçası heyecanımı gizlemekte çok zorlanıyordum. İki sevdiğim insanı bir araya getirdiğim için çok mutluydum. Birbirlerini seveceklerinden hatta arkadaş olacaklarından emindim. İkisinin ortak noktaları fazlaydı, Atlas kitap ve şiir okumaktan hoşlanıyordu, Enis zaten gece gündüz kütüphanedeydi. Enis müzikle uğraşıyordu, Atlas'da piyano çalıyordu.

Çok iyi anlaşacaklardı!

Kapıyı kocaman gülümsemem ile açtım. Enis dudaklarının arasında yuvarladığı lolipopunu çıkartıp gözlerini kısarak Atlas'a baktı, bu bakışma her ne kadar beni gerse de çaktırmamaya çalıştım.

"Hoş geldin!"bakışlarını yavaşça bana çevirip baştan aşağı beni süzdü ve gülümseyerek elini saçlarımın arasına daldırdı ve saçlarımı dağıttı."Nasılsın, sarı kafa?"sol omzunu silkip kıkırdadım."İyi."

"Merhaba Enis, hoş geldin."Atlas'ın konuşmasıyla Enis'in bakışları ağır bir şekilde ona döndü ve gülümsedi, bu gülümsemenin sahte olduğunu anlayacak tek kişi bendim sanırım."Merhaba, bir aydır ortalardan esrarengiz bir şekilde kaybolan yabancı..."ağzım açık bir şekilde Enis'e baktığım sırada işaret parmağı ile Atlas'ı gösterdi ve devam etti."Atlas mıydı?"

"Enis!"gözlerim kocaman açılmış, şaşkınlıkla Enis'e bakıyordum. Bir anda neden böyle davranmaya başlamıştı ki? Halbuki Atlas yokken onun hakkında gayet olumlu şeyler söylüyordu. Bakışlarımı mahçup bir şekilde yanımdaki Atlas'a çevirdim, 'sorun yok' dercesine bir hareket yaptı, dudaklarından gerçekten de sorun olmadığını anlayacağım bir gülümseme vardı.

Bir kaç adım geriledim, Enis içeri girdi ve elinde tuttuğu lolipopu dudaklarının arasına götürüp emmeye devam etti. Atlas olmasa ona yemekten önce şeker yememesi gerektiği ile ilgili bir sürü şey söyler, onu delirtirdim fakat Atlas burada olduğu için söyleceklerimi yutup dış kapıyı kapatarak içeri geçtim.

say my name | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin