30

7.2K 534 146
                                    

"Ne kadar da güzel bir bebek, tıpkı sana benziyor."kucağımda bebekleriyle oynayan Ahsen yüzünü bana doğru çevirip kocaman yeşil gözlerini sanki mümkünmüş gibi daha büyük açarak şaşkınlıkla gözlerimin içine baktı ve elindeki güzel bebeği yüzümün önüne doğru uzattı."Gerçekten benziyor mu?"

Uzattığı bebeği elimle nazik bir şekilde iterek kıkırdadım ve başımı olumlu anlamda salladım. Sanırım o en sevdiği bebeklerinden biriydi çünkü buraya getirdiği o kadar oyuncağa rağmen sürekli onunla oynuyor, o bebeği elinden düşürmüyordu. Belki de onun için çok değerliydi, annesi almış olabilirdi.

"Bu bebekle aynı yaştayız."diye mırıldanarak önüne döndü ve elindeki güzel bebeğin saçlarını okşamaya başladı. Dudaklarımı yalayıp kaşlarımı havaya kaldırdım ve çocuk gibi bir sesle mırıldandım."Öyle mi?"

"Evet."diyerek başını olumlu anlamda salladı ve ellerini bu sefer kendi saçına çıkartarak iki tane toplanmış olan saçlarının uçlarıyla oynamaya başladı."Bunu bana annem ben doğduğumda almış."dudaklarıma buruk bir gülümseme yerleştirip sıkıntılı bir nefes verdim ve Ahsen'in saçlarının arasına minik bir öpücük bıraktım."Gerçekten çok güzel bir bebek."Ahsen kıkırdayarak bebeği tekrardan yüzümün önüne doğru getirdi ve sesini incelterek bebek konuşuyormuş gibi onu öne arkaya sallamaya başladı."Teşekkür ederim Egehancık."

"Rica ederim tatlı bebek."diye mırıldandıktan sonra Ahsen ile ikimiz güldük.

Minik bedeninin bu yaşta bu kadar şeyin üstesinden gelmeye çalışması beni çok yaralıyordu. Günlerdir onu güldürmek, eğlendirmek için çabalıyordum çünkü o güldüğünde içim bir nebze de olsun rahatlıyordu.

Aniden boynumda hissettiğim sıcak dudaklarla vücudum bir anlığına elektrik akımına yakalanmış gibi titredi ardından gözlerimi yumarak huzurlu bir nefes aldım. Atlas bana her temas ettiğinde kalbimde beliren bu heyecanı, vücudumda oluşan bu titremeyi yaşamayı seviyordum. İçimde yaşadığım bu şey her şeyin ilk günki gibi kaldığını kanıtlıyor gibiydi.

Dudakları boynumdan ayrıldıktan sonra uzanıp Ahsen'in ensesine bir öpücük kondurdu. Ahsen huylandığı için kucağımdan hızla inip kıkırdadığında onunla birlikte ben de güldüm ve ardından bakışlarımı koltuğun arkasında duran bedene çevirdim. Yeşil gözleri dikkatle Ahsen'i izlerken üzgün görünüyordu. Bu yüreğimin sıkışmasına neden oldu, onu üzgün görmeye dayanamıyordum.

Son zamanlarında o kadar yorgun ve üzgün görünüyordu ki, sanki dünyanın tüm yükü onun omuzlarındaydı. Onu alıp uzaklara, çok uzaklara götürmek istiyordum. Hiç bir acının, hiç bir hüznün, hiç bir insanın bizi bulamayacağayı bir yerlere.

Dünyadan uzak bir yerlere.

"Yorgun görünüyorsun."diye mırıldandım elimi uzatıp çenesini okşarken. Çenesinde yeni yeni çıkmaya başlayan sakalları avuç içime batıyordu, bu hoşuma gittiği için dudaklarıma buruk bir gülümseme yerleştirdim."Biraz yorgunum."diye fısıldadı bakışlarını Ahsen'den çekmeden. Dudaklarımı birbirine bastırarak baş parmağımla alt dudağını okşadım. Bakışlarını bana çevirip elini bileğime doladı ve dudaklarını avuç içime bastırıp gözlerini yumdu.

Kötü görünüyordu.

Gerçek anlamda kötü.

Dudaklarımın arasından titrek bir nefes verdim. Ona sürekli her şeyin düzeleceğini söylüyordum fakat hiçbir şey düzelmiyordu. Sanki ben böyle söyleyince her şey daha da sarpa sarıyordu. Artık söyleyecek tek bir sözüm dahi kalmamıştı, sadece yanında olduğumu hissetmesi için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordum.

say my name | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin