"Bu çocuğu hatırlıyorsun demek." Diyerek albümdeki fotoğrafı gösterdi.
"Evet, elbette hatırlıyorum." Dedim ve ona garip garip bakmaya devam ettim. Ne oluyordu böyle?
"Sanırım yüzünü pek hatırlamıyorsun?" Deyip bana baktı. Fotoğrafa baktım ve yüzünü...
Merhabalar! Nasılsınız? Düzenlenmiş bir diğer bölüm ile karşınızdayım. Henüz eski okurlarıma kavuşabilmiş değilim ama düzenlemeye devam ediyorum.
Aşağıya da Simay'ın görselini bırakıyorum
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İyi okumalar ^_^ Vote ve yorumlarınızı da eksik etmeyin lütfen.
"Aşkın ateşi yakarmış ateşi
Duydunuz mu aşkın ateşini
Hangi ateşte yanmayı dilerdin
Pişmeyene söyle ne denirdi?"
Güne Hande Yener ile uyanmak beklediğim bir şey değildi. Sabah mahmurluğumun üzerine kulaklarımı ağrıtacak derecede kötü söylenen şarkı pek iyi gelmemişti. Yastığımı kafamın üzerine çekip sesi duymamaya çalıştım. Sonuç: başarısız. Şarkıyı söyleyen kişi gerçek anlamda bağırarak söylüyordu.
'Yapacak bir şey yok' diyerek yatağımdan kalktım. Yatağımın yanında duran terlikleri ayaklarıma geçirip başımı ovalayarak odadan çıktım. Benimle aynı anda bir kişi daha odasından çıktı, Nazlı. O da benim gibi başını ovalıyordu. Bunu fark ettiğimizde birbirimize bakarak gülümsedik. Banyonun olduğu yönden bir bağırış sesi gelince beraber oraya doğru ilerledik.
Selen kapı kirişine yaslanmış sinirle kapıya vuruyor, bir yandan da bağırıyordu. Nazlı "İçeride kimi boğazlıyorlar?" diye sordu. Selen ağlamaklı bir ifadeyle "Sanırım müziğe olan aşkımı!" dedi. Tekrar kapıya vurdu. "Yağmur kes sesini!"
Ama Yağmur duymuyordu. Muhtemelen suyun ve kendisinin sesi, Selen'in sesini bastırıyordu. Daha fazla sinirlenmemesi için onu kapıdan çekeceğim sırada önce su sesi kesildi ardından duşa kabinin açılma sesini duyduk, sonunda banyodan çıkabilmişti.
5 dakika kadar sonra banyonun kapısı açıldı. Yağmur başına sardığı havlusuyla dışarı çıktı. Hepimiz kollarımızı önümüzde birleştirmiş ağırlığımızı tek ayağımıza vermiş şekilde onu bekliyorduk.
"Sana sadece tek bir şey söyleyeceğim." Selen boğazını temizledi. "Hatayı ben en başında yaptım, aynı evi senle paylaşarak."
Selen cümlesini söyleyip yanımızdan ayrıldığında Nazlı ve ben kahkahalarla gülmeye başladık. Bu kadar gülünecek bir şey yoktu belki ama sabah sabah sinirlerimiz bozulmuştu. Yağmur bize hiçbir şey anlamayarak baktı. En sonunda anlamaya çalışmaktan vazgeçerek bana "Batu senin için bugün bir iş görüşmesi ayarlamamış mıydı?" diye sordu.
Koridor duvarına asılı saate baktım. Saati görmemle endişeyle çığlık atmam bir oldu. "Geç kalacağım!" Selen'e dönüp banyoya ilk girmek için yalvarmaya hazırlanırken bana "Geçebilirsin," diyerek ne söyleyeceğimi anladığını belli etti.