(Düzenlendi)
Sonuçların açıklanmasının üzerinden aylar geçmişti ve bugün üniversite hayatımın ilk günüydü. Titremelerim ve avuç içi terlemelerim yeniden baş göstermişti. Yanımdan geçen biri nöbet geçirdiğimi düşünebilirdi. Telefonumu çıkartıp herhangi bir mesaj gelmiş mi diye kontrol ettim, gelmemişti.
Tüm o titreme ve terleme olayına şimdi bir de dudağımı dişlemem eklenmişti. Korkudan kendimi imha ediyordum sanırım. "Nerede kaldı bu kız?" diye kendi kendime mırıldanıp etrafıma bakındım.
KYK yurt sonuçları henüz açıklanmamıştı ve benim kalacak bir yer ayarlamam gerekiyordu. Bu yüzden bir hafta erken gelip kendime kısa süreli kalacak yer bulmayı istemiştim. Otobüsümden iner inmez de bavulumu sürükleyerek apart ya da hostel aramaya koyulmuştum. Sabah geldiğim İzmir'de kendime anca güneş batana yakın düzgün bir hostel –ne kadar düzgün olduğu tartışılır- bulabilmiştim. Hostelin pek iç açıcı bir yanı olmadığı için de eşyalarımı bırakır bırakmaz tekrar gezmek için kendimi İzmir'in sokaklarına atmıştım. Biraz dolaştıktan sonra tekrar kaldığım hostele dönmek istediğimdeyse yolu hatırlamadığımı anımsadım.
İşte tam o sırada karşıma Selen çıkmıştı. Oturduğu kafenin camından bakarken yaklaşık 10 dakika boyunca etrafıma attığım bakışlardan kaybolmuş olabileceğimi anlamış ve yanıma gelip bir sorun olup olmadığını sormuştu. Durumu anlatınca erkek arkadaşıyla -Görkem- birlikte beni hostele bırakmayı teklif etmişti. Ardından bana bir kahve ısmarlayıp beni kaldığım yere bırakmışlardı. Yolda konuşurken Selen'in Diyetisyenlik 2. sınıf öğrencisi olduğunu öğrenmiştim. Numarasını vermişti ve ilk gün girişte onu beklememi, bana kampüsü gezdireceğini söylemişti. "Geldiğimde seni etrafa şaşkın sincap bakışları atarken bulmak istemiyorum," diye de eklemişti.
Ve şimdi Sağlık Bilimleri Fakültesi'nin önünde bir heykel gibi dikilmiş, olduğum yerde onu bekliyordum. İçeri adımımı bile atmamıştım. Fakültemin nasıl olduğunu çok merak ediyordum.
"Simay!" Gelen sesle sağıma doğru döndüm, Selen kulağında tuttuğu telefonuyla bana doğru geliyordu. Kumral saçları, ela gözleri olan orta boylu bir kızdı, güzeldi. Duruşu kendine güvendiğini gösteren bir imaj yaratıyordu. Yanıma vardığında kulağındaki telefonu indirip ekranını kilitledi ve telefonu çantasının içine attı. "Hemen girelim istersen. 'Ben gelmeyeyim, yarın başlarım.' diyerek kaçmandan korkuyorum," dedi ve güldü. Onun bu dediğine bende güldüm.
"Kampüs turunu ilk dersinden sonra yaparız. Seni kendi arkadaşlarımla tanıştıracağım." Koluma girdi ve beni fakültenin içine doğru sürüklemeye başladı.
İçeri girdiğimizde Selen beni sürüklemeye devam ederken etrafı incelemeye başladım. Gerçekten çok büyüktü. Etrafta dersliklerin, kantinin, tuvaletlerin yerini belirten tabelalar asılıydı. "Selen, önce kendi sınıfımı görsem olur mu?" Diye sordum. Selen durup gülmeye başladı.
"Tek bir sınıfının olacağını mı sanıyorsun sen?"
Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırıp ona baktım. "Öyle değil mi?"
Başını iki yanına sallayarak "Maalesef, bir sürü dersliğin olacak hatta bazen farklı fakültelerde bile derse gireceksin," dedi. Ben sıkıntıyla iç çekince gülümsedi. "Ders programını açar mısın?"
Onu onaylayıp telefonumdan programımı açtım. Telefonu ona doğru uzattığımda elimden aldı ve incelemeye başladı. İncelemesi bitince telefonu bana geri verdi. Suratını buruşturarak "İlk dersin temel kimya, o adamdan hepimiz nefret ediyoruz," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adını Sen Koy (Düzenleniyor)
Novela Juvenil"Bu çocuğu hatırlıyorsun demek." Diyerek albümdeki fotoğrafı gösterdi. "Evet, elbette hatırlıyorum." Dedim ve ona garip garip bakmaya devam ettim. Ne oluyordu böyle? "Sanırım yüzünü pek hatırlamıyorsun?" Deyip bana baktı. Fotoğrafa baktım ve yüzünü...