Bölüm 2 - The And

163 34 145
                                    

PIERCE THE VEIL - A MATCH İNTO WATER

🎋 Tüm dünyaya nefret doluyum. 🎋

Derin bir nefes aldı Namjoon. Alt dudağını sıkıntıyla dişledi. Masanın önündeki birleştirdiği ellerine ve kelepçelere baktı. Ellerinde hâlâ yer yer kırmızı lekeler vardı. Başını çevirmek zorunda kaldı çünkü daha fazla bakarsa gözyaşlarına hakim olamamaktan korkuyordu.

Buraya getirileli ne kadar oldu bilmiyordu. Saat kavramını yitirmiş gibiydi. Odayı sadece tavandan sarkan ampulün loş ışığı aydınlatıyordu. Korkak bakışlarını etrafta tekrar gezdirdi. Önünde duvar boyunca uzanan, ötesini göremediği bir cam vardı. Oradan izlenildiğinin farkındaydı. Kınayıcı ve ayıplayan bakışlarıyla insanlar ona bakıyordu. Oysa o suçsuzdu, öyle değil mi?

Evin son hali gözlerinin önüne geldikçe delirecek gibi hissediyordu. Bu dünyada varlığı için yaşadığı kardeşi neredeydi? Aklına gelen ihtimallerle ruhu daralıyordu. Kapının açıldığını haber eden gıcırtı sessiz odada yankılandı. Bakışlarını kaldırıp bakmadı bile. Ayakkabiların yerle buluştuğunda çıkardığı tok ses sessizliği bozan tek şeydi. Adam karşısındaki sandalyeyi çekti ve oturdu. Elindeki çantayı masaya bıraktı. İçinden birkaç dosya ve kağıt çıkardı. Kalemi eline aldı ve paltosunu düzeltti. "Başlamak ister misin?"

Kafasını kaldırıp baktı. Yaka kartı gözüne ilişti. Kyung Choi. Kırklarının başında gibi gözüküyordu. Üzerindeki koyu lacivert takımla oldukça genç gözüküyordu. Gözlüklerini düzeltti. Adam ciddiyetle onu izliyordu. Gözlerini birkaç saniyeliğine tavana dikti. Yaşadıklarına inanamıyordu. Düpedüz kardeşinin katili olmakla suçlanıyordu. Derin bir nefes aldı. "31 aralıktı. İşten eve döndüm. Kardeşimle beraber akşam yemeği yedik. Ben... Ben ona yılbaşı hediyesi almıştım. Bir telefon... Ona verdim. Ardından biraz daha oturduk ve ikimiz de gece geç saatlerde uyudum." Kısa cümleler kurabilmişti. Sesinin titremesine ise engel olamamıştı. Kendini zor tutuyordu. "Alkollü müydün?" Karşısındaki adam mimiklerini bile oynatmadan cevabını bekliyordu. Bir an bocaladı. "Hayır... Yani evet. Kardeşimle beraber ikişer bardak içtik. Daha fazla değil. " Her bir kelimeden sonra nefes alma isteği duyuyordu. "Pişman mısın?" Adamın bir anda sorduğu soruyla afalladı. Sesini yükselttiğinin farkında olmadan " Kardeşim nerede onu bile bilmiyorum ben! Siz beni ne ile suçladığınızın farkında mısınız? Tehlikede olabilir." dedi. Karşısındaki adam bir anda ayağa kalktı. Elini sertçe masaya vurdu. "Kardeşinin ceset parçalarını buzdolabında bulduk geri zekalı! Sen nasıl bir psikopatsın böyle?"

O an nefes almayı unutmuştu genç adam. Dünya artık onun için dönmüyordu. "Ne?" diyebildi. Kelimeler tek tek zihninde yankılandı. Adam Namjoon'a doğru fısıldadı. "Yoksa inkar mı edeceksin?" Hızla başını sağa sola salladı. O sırada tutamadığı bir damla yanağını yalayıp geçti. "Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Ben... Ben daha dün onunla beraberdim. Olamaz, yalan söylüyorsun. Ölmüş olamaz, hayır." Yumruklarını sertçe sıkıp gevşetiyor, soğuk terler döküyordu. Bunlar nasıl başına gelmişti, hâlâ aklı almıyordu. Kardeşinin nasıl gülümsediğini hatırladı. Kalbine koca bir ağırlık çökmüştü. Bu ağırlık nefes almasinı engelliyor, yutkunmasını zorlaştırıyordu. En son böyle bir duyguyu anne ve babası sessiz sedasız ortadan kaybolduğunda hissetmişti. Tarih onun için aynı acıları yine önüne engel olarak koymuştu.

Adam etrafında dolaşmaya devam ediyordu. " Öz kardeşine nasıl böyle bir öfke besleyebildin?" Kanamasını umursamayarak dilini ısırdı. "Onu ben öldürmedim." Sesindeki kararlılık adamın birkaç saniye kaşlarını çatmasına yol açsa da çabuk toparlandı. Masanın üzerindeki çantasına uzandı. Tableti çıkarttı ve birkaç yere dokunduktan sonra Namjoon'un önüne koydu. Görüntüleri inceledi. Başında şapka, üzeri tamamen simsiyah olan bir silüet sokaktan geçiyordu. Etrafını kontrol ederek ilerliyor, birilerinden saklanıyor gibiydi. Yolun ortasına geldi. Birkaç saniye etrafı izledi ve başını arkasına çevirdi. Yüzü gözüktü. Çekmekte olduğu nefes yarıda kaldı. Görüntüdeki kendisiydi. "Bu kamera kayıtlarının çekildiği gün iki ocak. Etrafını kontrol ederek ilerliyorsun. Peki neden? Buna nasıl bir cevabın var, merak ediyorum." Kyung ellerini göğsünde bağlamış, Namjoon'dan gelecek cevabı bekliyordu. "Size delice gelecek biliyorum ama ben uyumadan önce bir ocağa girmiştik, gece yarısıydı. Oysa ben uyandığımda üç ocaktı. " Kahkasını tutamayan adam alayla güldü. "Ne yani, bana iki gün boyunca uyuduğunu mu söylüyorsun?" Tableti gösterdi. "Bu görüntüdeki de sen değilsindir, değil mi?" Öncekinden daha gür olan kahkahası küçük odada yankılandı.

༗MOONCHILD - kim namjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin