二十一

6.5K 474 130
                                    



***

"sensin, değil mi?" yutkundu zorla.
"kitty, sensin. değil mi jimin?"

jimin'in kirpikleri dahi titremişti. hem çocuğun yakınlığından, hem alkolün etkisinden, hem de az önceki öpüşün ardından yolun sonuna gelişini fark etmesinden, kalbi deli gibi çarpıyordu.

gözlerini korkarak çevirdi jungkook'a. jungkook hâlâ bir ihtimâl onun olup olmadığını sorguluyordu kendi kafasında. yüzleri o kadar yakındı ki hâlâ, yeniden öpücük verecekmiş gibi duruyorlardı birbirlerine.

etrafsa sanki susmuştu. o gürültülü müzik, woon'un söylenişleri, insan sesleri... hepsi dipsiz bir kuyuya çekilmiş gibi doluyordu jimin'in kulağına.

"benim." dedi. sesi titriyordu. jungkook aldığı cevabın etkisiyle sertçe yutkunup sıkmıştı çenesini. "ben..." dudaklarını çocuğun kulağına yaklaştırırken elini de ensesine çıkarmıştı uzun boylunun. "sizin kitty'niz her zaman bendim, lordum."

jungkook'un kalbi ağzından çıkacak gibi atıyor; duyduğu herbir kelimenin yakınlığı, vücudunu hırpalıyordu.

jimin, o'ydu. kitty o'ydu.
öyle miydi?

nasıl böyle bir adam, aynı zamanda kitty gibi bir kediye dönüşebiliyordu? nefes kesici derecede çekici aynı zamanda deli edecek kadar kafa karıştırıcıydı. jungkook zor duruyordu. jimin'in parmakları onun ensesini okşarken, kafasında dönüp duran ona söylenen yalanların az önceki sıcak öpücüğü tamamen yok etmesine izin verdi. mantığı kalbinin önünde bir duvar gibi dikiliyordu.

jungkook dudağının bir kenarını kaldırıp alaycı bir şekilde gülümsedi. önünde duran güzel yüze ne denli inanmak istese de inanmak istemeyen kısmı ağır basıyordu.

aklı 'sana oyun oynamaya devam ediyorlar. edecekler. jimin, bu sert mizaçlı herif, senin nârin kitty'n olamaz. aklını kaçırdın.' diyor, her şeyi sarsıyordu.

jungkook, jimin'i omzundan itti.

yüzündeki belli belirsiz ifade silinirken yerini acı çeken bir simâya bırakmıştı. "bıktım siktiğimin yalanlarından. benimle taşak geçmeyi bırak. bu da yalan. köpek gibi kendi kuyruğumun peşinde koşturup duruyorum." 

kollarını iki yana açtı, bıkkınlığı sesinin her tınısından ayırt ediliyordu. "ne sikim bu? nasıl bir tezgâh kurdunuz... sadece o'nu istedim." gözleri jimin'in irislerinden kopamıyordu.

jimin'in içinden bir şeyler koparıyordu.

woon'u gösterdi ardından, onu tehdit eder gibi sallandı parmağı. "sen de kimsen, bırak yakamı. sizin gibi yalancılara harcayacak vaktim kalmadı artık."

jimin'i bir kez daha itti elleriyle. çenesi kırılacak gibi sıkılıydı. içinden atmak istediği bir şey vardı boğazından kopup gelen çığlığı yarıda kesti.

woon'a doğru gidip yüzüne bir yumruk geçirdikten sonra ceketini alıp barı terk etti.

bir an bile ardına bakmadan.

ardına baksa inanırdı jimin'e.

jimin'e inanırsa,
yeniden enkâz altında kalırdı ruhu.
biliyordu.

enkâzın altında jimin'i bırakmayı seçmişti.
aklını dinlemişti.

-

jungkook, dinle beni.
lütfen, konuşabilir miyiz?
iletildi.

en azından birkaç cümle.
kendimi kanıtlamama izin ver.
iletildi.

lütfen.
lordum...
iletildi.

lord:
kes sesini.

sikeyim jungkook.
yalvarırım.
iletildi.

odanda mısın?
iletildi.

oraya geleceğim.
iletildi.

lütfen aç kapıyı.
canımı çok yakıyorsun.
biliyorum, seninki de çok yandı.
artık yalan yok.
söz veriyorum.
lütfen, jungkook.
iletildi.

***

bunu keyfimden şimdi atmak istedim.
yarın devamı gelecek büyük ihtimal.
burada olan varsa,
good nightz.

find me 愛 kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin