二十六

7.9K 436 248
                                    



*seks falan var işte, dikkat edin.

***

"bana öyle bakma jimin. o kulakları siksen
takmam."

jungkook kollarını göğsünde bağlamış, omelas'ın en konforlu koltuklarından birine yayılırken eklemişti. "aklından beni sikme düşüncesini çıkar."

jimin göz devirip parmaklarını saçlarından geçirdi. gözündeki güneş gözlüğünü burnundan yukarı itip, deri ceketini düzenlemiş belli belirsiz bir kıkırtıyla gülmüştü. "ne kıymetli kıçın var jeon."

elindeki birayı jungkook'un dudaklarına götürüp çocuğun içmesini sağlarken boynunda yukarı aşağı inen küçük adem elmasını izledi. çocuğun her detayı onu cezbediyordu. bundan kaçmak mümkün değildi, hiçbir zaman olmamıştı.

jungkook dudaklarını yalayıp gözlerini jimin'e çevirdiğinde jimin'in dudağının bir kenarı havada duruyordu. "merak etmiyor musun?"

jungkook sertçe yutkunup başka yöne dönerken başını iki yana sallamıştı. "hiç mi?"

tekrar aynı ifadeyi yaptı fakat gözlerindeki parıltı onun istediğini çağrıştırıyordu sanki.

jimin kalçasını deri koltukta kaydırıp piercingle süslenmiş olan kaşını havalandırdı, güneş gözlüğünü masaya attı. hemen dibine girmişti jungkook'un. gözleri gözlerinden ayrılmadan söyledi.

"ben senin bebeğin olabiliyorum. sen neden benim için bir bebeğe dönemiyorsun..."

jungkook'un dudakları bir şey demek isteyip aralandı, gözleri; ona bu kadar yakın olan hyungunun yüzünü izliyordu. dudakları, çekiyordu onu.

kalabalığın arasındaydılar fakat, yanıp sönen birkaç tabeladan başka kimse onları izlemiyordu. jimin dışarıda böyle takılmak konusunda biraz çekingen olsa da, jungkook onu hep yumuşatmıştı. bu sebeple, dudaklarını birleştiren jimin olmuştu.

arkada çalan müziğin ahengiyle dudakları dans ettikten sonra, alınları birbirlerine yaslanmıştı.

"jungkook çok güzel."
"güzel öpüştüğün gibi, utandırmakta da üstüne yok kitty."
"her zaman."

jimin'in eli, jungkook'un baldırına yaslandığında, jungkook gözlerini etrafta gezdirip boğazına oturan nefesi bırakmak adına öksürmüştü.

"burada olmaz, jimin."

"çok sıkıcısın." jungkook'un baldırındaki elini yukarı doğru sürerken, bakışları bir yılan misali kıvrılmış, jungkook'un daha da gerilmesine sebep olmuştu.

"sıkıcı değilim ben sadece... ah, sikeyim, oraya dokunmaya kalkma."

jimin'in parmak uçları jungkook'un önündeki şişliğe belli belirsiz değerken, kıkırdamıştı. "tam da buraya dokunmam gerekiyor."

etraftaki kalabalık git gide artarken jungkook titreyen eliyle önündeki biradan büyük bir yudum almış ve sakin olmaya çalışmıştı.

içinde olduğu durum hem kasıklarını sızlatıyor hem de çocuğun korkmasına sebebiyet veriyordu. bu korku içten içe onu tahrik eden şeydi.

bir anda pantolonunun üzerinden kavranan erkekliğiyle birlikte jimin'in deri ceketini yakalayıp sıkmıştı jungkook. nefesi hızlanıyordu, jimin sanki sihirliydi; küçük bir dokunuşuyla eritiyordu küçük olanı.

"park jimin."

jimin dudaklarını ıslatıp elinin altında yanan erkekliği çekiştirmeye başlamıştı. "bazen tanıştığımız yerin ne türlü bir yer olduğunu unutuyorsun..." jimin dilini jungkook'un kulağının yumuşak kısmına sürerken güldü.

find me 愛 kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin